Eylül yanından geçip giden arabaya ve üzerine sıçrattığı sulara baktı sinirle.
-Hödük ne olacak! Ne bineceğim be ben senin arabana!
Bugün babasıyla konuşmalıydı. Artık Nazlıcan ile birlikte yeni bir hayat kurmanın vakti gelmişti. Annesinin hatıraları ile dolu olan eve girdiğinde kalbine çöken sızıya hazırlıksızdı. Yanına hiç birşey alamazdı. Bu sürgünün ne kadar süreceğini bilmiyordu çünkü. Keşke babası bu kadar güçsüz olmasaydı. Keşke annesinin yokluğunda sıcak yuvaları onun olduğu zamanlardaki kadar huzur dolu olsaydı. Öncelikle Nazlıcan ile konuşması gerekiyordu.
Onun bazen küçük bir çocuk olduğunu unutuyordu. Öylesine umut dolu ve akıllıydı ki. Ona anlatmaya çalıştıklarını çoktan anlamış küçük okul çantasına eşyalarını toplamaya başlamıştı bile.
Babası geldiğinde ikisi de eşyalarını kapının önüne koymuş ve eski koltukta birbirlerine sarılmış beklemekteydiler.
Babası her zamankinin aksine ayıktı. En azından içkiden kendisini kaybetmemişti. Gözleri önce kapının yanındaki valizlere takıldı.
-Ne oldu, kovulduk mu buradan da?
Eylül yavaşça yerinden doğruldu. Kendini Nazlıcan'ın önüne kalkan yapmıştı.
-Baba, biz gidiyoruz.
Babası gülümseyerek ona baktı.
-Saçma sapan konuşma. Oturun oturduğunu yerde.
-Baba, kabul etsen de etmesen de biz gidiyoruz. Artık burada kalmayacağız.
Biraz önce gülen adam Eylül'ün ciddi ses tonu karşısında dikkatini toplamaya çalışıyordu.
-Bana bak, ben de sizi bırakacak göz var mı? Bacaklarını kırdırtma bana. Hata seni fakülteye gönderendeydi. Hemen yarın Sinan'la nikah işlemlerine başlıyorsunuz. Fazla yüz verdim sana!
Eylül babasının gittikçe yükselen ses tonu karşısında korkmamaya ve geri adım atmamaya kararlıydı.
-Ben Sinan'la evlenmeyeceğim. Nazlıcan'ı da bu evde büyütmeyeceğim. Keşke gerçekten baba olup bize sahip çıkabilseydin, o zaman parasızlık, açlık ya da soğuk sorun olmazdı baba, anlıyor musun? Ama sen ne yaptın, içki paran için beni o ne olduğu belirsiz tipe vermekte sakınca görmüyorsun!
Eylül yüzüne inen tokata hazırlıklıydı. Gözlerinden akan damlalara engel olmadı, kendisine korkuyla sarılan Nazlıcan'ı arkasına saklayarak babasına bakmaya devam etti.
-İstediğini yapabilirsin, istersen döv, istersen öldür. Annem gibi senin elinde harcanmayacağız. Onun gibi bir sarhoşun karısı olmayı kabul etmiyorum. Sen sızıp kaldığında bana saldıran bir adamın karısı olmayı kabul etmiyorum. Şimdi gidiyoruz ve bizi durduramayacaksın!
Nazlıcan'ı tutmaya çalışan babasının elinden kurtardı.
-Nazlıcan'ı götüremezsin! Sen nereye istiyorsan defol git!
-Neden onun bende başaramadığını küçücük çocukta başarması için mi? Sen nasıl bir babasın. Yeter artık bize verdiğin zarar!
Eylül küçük çantalarını alıp kapıyı çarpıp çıktığında sıkıca Nazlıcan'ın eline yapıştı. Hızlı adımlarla apartmandan çıkarken bir yandan da Nazlıcan'ın ceketinin önünü kapatmaya çalışıyordu. Nihayet durağa geldiklerinde Nazlıcan'ın önüne diz çöktü ve onu göğsüne bastırdı. Kardeşinin minicik gözleri ile sessizce ağlamakta olduğunu görünce durdurmaya çalıştığı göz yaşları taştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUNA TUTSAK
RomansaHayata dair tüm zevkleri kadınların bedeninde tadan bir erkek, bir kadının ruhuna aşık olursa yaptıklarının bedelini imkansız ve acı bir aşkla mı öder? Dokunamadığı, belki hiç sarılamayacağı kadına aşık olmaktı Mert'in sınavı.