Yerime oturduktan sonra Mustafa samimice " Hoşgeldin" dedi. " Saçlarının rengi ne kadar güzelmiş doğal mı?" Doğal dedim. Güzel olacak bir tarafı yoktu kahverengiydi işte. Saçlarıma en son iltifat eden Can'dı. Hep çiçek gibi koktuğunu ve yumuşacık olduğunu söylerdi. Ama konumuz Can değildi. Artık o benim hayatımdan çıkmıştı. Mustafa hemen birşey daha söyledi
" Şarkı söylemeyi sever misin?"
" Bilmiyorum ki daha önce hiç şarkı söylemedim. Sesimin güzel olduğunu sanmıyorum."
"Senin kadar güzel bir kızın sesininde güzel olduğunu düşünüyorum." dedi ve şezlongun altından gitarını çıkardı. Gitarı gören birkaç kız daha yanımıza oturdular. Yaşları bizimkinden küçüktü, belliydi. Sanırım Mustafa gerçekten güzel gitar çalıyordu çünkü kızlar " Hadi çal Mustafa abii" diye bağırmaya başlamışlardı. Mustafa " Biliyorsan eşlik et." dedi ve göz kırptı. Hava hafif serinlemişti ve gözüken sadece kumsalda yaktığımız ateşin üzerinde parlayan yıldızlardı. Denizin hafif sesi fon müziği gibiydi. Herkes susmuştu. Arda telefonuyla uğraşıyordu. onun dışında herkes pür dikkat Mustafayı bekliyordu. Mustafa gitarın telleriyle dans etmeye başladı ve bu melodi tanıdıktı. Bir an utangaçlığımı yendim, belkide buna ihtiyacım vardı. Şarkıya eşlik etmeye başladım. Bunu duyan Mustafa daha özenli çaldı ve ustalıkla tellerle bütünleşti
"Milyonlarca dert al biri senin olsun.
Hayır istemem benden uzak dursun.
Gelir, geçer, nasıl biter bilmem. "
Ben kendimi kaptırmış şekilde şarkıyı söylerken Arda'nın su yeşili gözlerine baktım. Birden telefonu çaldı ve yanımızdan kalkıp gitti. Şarkının sonuna kadar geri gelmedi. Aslında bütün gece geri gelmedi. Can gibiydi. Oysaki Can ile fiziksel bir benzerliği yoktu. Sanki Arda ile başka bir hayatta büyük bir aşk yaşamış gibi hissediyordum kendimi. İçimden bir ses "sev onu" diyordu. Gecenin sonunda saat 12 gibi Mustafa beni ve Helini evimize bıraktı.
"Tanıştığıma çok memnun oldum Melek. Sesinde senin kadar güzelmiş. Umarım burada uzun süre kalırsında güzel sesinden mahrum bırakmazsın bizi."
" Teşekkür ederim Mustafa iyi geceler." dedim ve gülümsedim. Helinde göz kırparak eve girdi. Pijamalarımızı giydikten sonra uçan tekme atarak kapımı açan Helin üstüme zıpladı.
" Mustafadan hoşlandın mı? Gerçekten çok iyi çocuktur çok yakışıklı ve yeteneklidirde. Annesi müzisyen yeteneği doğuştan. Bence o da senden hoşlandı. Gözlerine nasıl baktığını gördüm." Helinin heyecanını kırmak istemiyordum ama buruk gözlerle ona baktım
" Aslında hayır, hoşlanmadım. Gerçekten çok iyi biri ama içimde ona dair en ufak bir kıpırtı bile olmadı Helin... Bu arada hani şu Arda var ya , ne patavatsız çocuk orda bir şey söylemeden kalktı gitti yanımızdan. Geri de gelmedi ayıp etti."
" Arda öyledir ya genel hali bu. Yoksa ondan hoşlandın mı?" İstemsizce gülümsemiştim. Helin hemen telefonu eline aldı ve ne yaptığına anlam veremeden birilerine mesaj attı. Beni ve Ardayı buluşturmak için yarın sitedeki hamburgercide buluşacaktık. Ardanın bundan haberi yoktu tabi. Gerçekten çok utandım.