-Çıkar mısın o odadan!
-Sen gelsene.
-Eylül, çık dedim.
Eylül yaşadığı anın şokundan kurtulmaya çalışarak Mert'in önünde vücut buldu.
-Bir daha o odaya girmeni istemiyorum.
Eylül Mert'in annesini ve kadının kısacık zamanda anlatmaya çalıştıklarını düşündü. Hikayenin bilmediği kısmını merak etmekten alıkoyamıyordu kendisini. Öyle naif bir kadının yetiştirdiği çocuk nasıl olur da bugün ki vurdumduymaz, alaycı, egoist adama dönüşürdü. Başka birisi yada başka bir zaman olsaydı onun isteğine saygı duyabilirdi. İnsanların özel alanına girmeye hiçbir zaman ihtiyaç duymamıştı fakat içinden bir his Mert'i bu konuda sıkıştırmasını istiyordu.
-Neden, kimindi o oda?
Mert cevap vermek istemedi, uzun zamandır o kelimeyi ağzına almamıştı. Oysa şu an karşısındaki kıza içindeki tüm karanlıkları anlatmak istiyordu.
-Annemindi.
Başka bir şey söylemeden arkasını döndü ve alt kata yöneldi. Eylül Mert'in gözlerindeki garip, sır saklayan ve acı içindeki bakışı içinden atamadan onun arkasından süzüldü.
-Hala kızgın mısın bana?
-Evet, ama baş edemeyeceğim bir şey değil. Sadece aklım almıyor.
-Benim de, hala o anları yaşıyorum. Ne yapsaydım kurtulabilirdim diye sormadığım tek bir dakikam yok.
Mert sıkıntıyla iç çekti. Yine Eylül'e sinirli kalmakta ne kadar haksız olduğunu anlamıştı. Bu kız o vahşeti yaşamıştı. Onun hayatı boyunca unutamayacağı, izlerini silemeyeceği bir vahşete kurban gittiğini bilmek nefesini daralttı, tabi uyanırsa.
-Bu akşam ne yapmak istersin, film izleyelim mi? Kafan dağılır.
Eylül onun tavrındaki değişikliğe anlam veremese de teklifini kabul etti. Mert'in kitaplığında hayatı boyunca izlediği filmlerden daha fazla DVD olduğunu görünce mutlulukla zıpladı.
-Buldum!
-Hangisi?
-Şuradaki.
- Tabi ki hayır!
-O zaman beğenmediğin filmi neden tutuyorsun, ben onu izlemek istiyorum.
-Filmi beğenmediğimi söylemedim, sadece şu an için çok uygun değil.
-"Aynı Yıldızın Altında". Nesi var ki, ben çok severim.
Mert iki saat sonra pişman olacağını bilerek filmi açtı. İkisi koltuğa kurulduklarında Mert neredeyse gülme krizine girecekti.
-Sana patlamış mısır ikram ederdim ama...
-Sağol ya! Sen istiyorsan yap, gerçekten.
-Şaka yapmak istemiştim ama yersiz oldu, af edersin.
Eylül hiçbir tepki göstermeden filme konsantre olmuştu. Aslında Mert de bir süre sonra filme öyle kaptırmıştı ki kendisini gözünün kenarında bir ıslaklık hissettiğinde filmin son jeneriği akmaya başlamıştı.
Eylül'e fark ettirmeden gözlerini kırpıştırdı ve baskın basanındır mantığıyla konuşmaya başladı.
-Çok saçma!
-Neresi saçma Mert, çok güzel bir filmdi. Hem sen az önce ağlıyordun niye şimdi beğenmedim diyorsun.
-Sonu çok saçma, böyle film mi olur? Sadece izleyiciye filmi unutturmamaya çalışmışlar, çünkü insan en çok üzüntülerini hatırlar. Ne gerek vardı çocuğun ölmesine, bütün film neredeyse kızın hastalığı ile uğraştılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUNA TUTSAK
RomanceHayata dair tüm zevkleri kadınların bedeninde tadan bir erkek, bir kadının ruhuna aşık olursa yaptıklarının bedelini imkansız ve acı bir aşkla mı öder? Dokunamadığı, belki hiç sarılamayacağı kadına aşık olmaktı Mert'in sınavı.