Birbirlerinden soludukları nefesleri, ıslak, sıcak bir hisle yoğrulmuştu geçen akşam. Hiç hesapta olmayan bir temas, belki de bu durumu daha cezbedici bir hale getiriyordu, değiştirmişti tüm gidişatı.
"Arkadaşlık" ha? Yoongi kafasındaki arkadaşlığın bu olduğundan hiç mi hiç emin değildi.
Belki de bir sevgi arayışıydı sadece. Jimin değil de bir başkası olsa fark eder miydi? Öyleyse neden sadece söz konusu Jimin olunca kanı damarlarından coşkuyla akıyordu?
Yanlış diye düşündü Yoongi, bu olmamalıydı. Bir hataydı.
Ya değilse? Sevginin cinsiyet ayrımı yapmadığının farkındaydı. Hep bunu desteklemişti kendince. Peki başına gelince değişen neydi?
Jimin ne düşünüyordu peki? Bu konuda hiçbir fikri yoktu. Geçen gece Jimin'in nefesinde yüzdükten sonra telaşla geri çekilmişti sadece. Bir süre iki savaşçı gibi gözleriyle savaştılar birbirleriyle, tarttılar birbirlerini, kim galip kim mağlup çıkar diye hesap ettiler. İkisi de bu savaştan sağ çıkamayacak kadar yaralıydı. Hayır, fiziksel bir yara değildi bu, hiç sevgi görmemiş ve nasıl seveceğini bilmeyen iki çocuğun kabuk tutmuş acılarıydı.
Peki ya Jimin böyle düşünmüyorsa? Bunlar sadece Yoongi'nin kuruntusu ise?
Jimin gözlerini Yoongi'den koparıp bir müddet yere odaklanmıştı. Bir utanç mıydı bu? Adımları geri geri gitmişti aniden. Korku muydu bu? Hızlı bir hamleyle kapıyı açıp çıkmıştı Yoongi'nin odasından? Firar mıydı bu? Emin değildi, yine de kafasındaki sor bombardımanından kaçamıyordu hiçbir şekilde.
Jimin eğer onunla bir daha konuşmazsa, hatta nefret ederse haklıydı. Onun rızası olmamıştı. Her şeyi Yoongi yapmıştı, karşılığı yoktu bile. Kaçtığı hesaba katılırsa hoşlanmamıştı bile.
Yoongi tüm bu acı sorularla sabahı zor etmişti. Gece uyuyamadığı için gözü kan çanağına dönmüştü, yine de hiç uykusu yoktu. Yetişmesi gereken bir rap dersi vardı. Öncesinde erkenden gidip zehir zıkkım bir kahvaltı etti, hiçbir tat alamamıştı.Kimseyle görüşmek ve konuşmak istemiyordu. Ardından rap dersine katıldı. Saniyeleri sayarak dersin bitmesini bekledi.
***
"Yoongi akşam geliyor musun?" diye meraklı gözlerle baktı Namjoon. "Bizim çocuklarla biraz sohbet edip geyik yaparız. Hem Hoseok yok, sıkılırsın yalnız başına."
"Uykum var," diye mırıldandı Yoongi. "Akşam uyanabilirsem gelirim."
Hızlı adımlarla odasına çıktı. Sıcak bir duş alıp düşüncelerinin suyla akıp gitmesini istedi. Rahat pijamalarını giyip doğruca yatağına uzandı. En azından bir müddet için düşünmek istemiyordu artık. Rüyalar aleminin yumuşacık pembe bulutlarında gezintiye çıkmak için gözlerini yumdu, çok geçmeden derin bir uykuya daldı.
***
"Neden yalnızsın?"
Gaipten bir ses Yoongi'ye sesleniyordu. Karanlık, rutubetli havası olan bir yerdeydi. Görüş açısı yok gibiydi, sadece bir metre ilerisini görebiliyordu.
"Neden yalnız olmak zorundasın?"
Yoongi, rüyasında küçük bir yumurcaktı. Dizlerini göğsüne çekip çenesini onlara dayamıştı. Mahsun bir sesle yanıtladı, "Yalnız olmak zorundayım. Acı çekmemek için yalnız olmalıyım."
"Yalnız olduğun için acı çekmiyor musun?"
"Çekiyorum, ama bu insanların verdiği acıdan çok daha katlanılabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FanfictionHayatı boyunca bir gölge gibi yaşayan, ruhu yaralarla dolu yorgun bir çocuğun hayatla, kalbiyle ve kendiyle olan mücadelesine şahit olun. Ekleme: Hikayenin ilk birkaç bölümünün yavaş ilerlediğine dair birkaç görüş aldım. Sonrasında daha çok tempo k...