Başlangıçın Yorgun Tonu(1.bölüm)

157 163 2
                                    

Zamanın ötesinde yaşanmış yüzüne gözyaşının nemli yüzü harcanmış sanki katledilmesine gülüşleri ezberlemiştim, yüzünün hatlarını dokunursam kaybolacak sanki sureti uzun zaman önce görmüştüm heyecanım belki bu yüzdendi.

Bu kadar acımaz artık diye çocukça bir düşüncenin ihtimaline sarılmıştım. Neden avucum terliyor sakın sakin olmalıydım derin bir nefes çektim nefesim gül dikeni kanatırcasına yüreğime batıyor, bu bir aşk hikayesi sessizliğin tarihçesi. 1980 yılları darbenin yalnızca tek bir amacının buz dağları örmekti işi, bu bir ayrıştırma darbesiydi perdenin arkasında zalimliğin arkasında yüzlerce ölüm, binlerce kaybolan insanlar arkada yaşlı gözler. Genç bir delikanlıydım aramda yoktu siyasetle sevmezdim de, şiir severdim olmadı iki üç dize tutuştur urdum gecenin şerefine, bir sigaramla hani yazın çekilirdi dam. Dam da yıldız kovalamak lakin kışın çıkılmazdı fikri hür kardeşim damlara ama ben çıkardım yinede beklerdim Gulşirîn'i mi bakışmaktı bizde ki en büyük yangın yeri ,ben on daydım o bendeydi o zifiri karanlık da gamzesinin çukurunu görürdüm, bir bağırma sesi çağırmıştı annesi o koşusu kahkahamız olurdu.Göğsümde Ahmedi Xeni Mem û Zîn i küçük hayallerimiz vardı ben köy okulunda hocalık yapacaktım ,o da barışımızı diclemizi büyütecekti,okuma yazması yoktu ona ilk okuyacağım kitap cümlelerini biriktirmiştim biz mektup da yazamazdık birbirimize zaten yeterince yasaklıydık, sonrada darbe zamanında ifşalanaşacaktık.O gün bütün cesaretimi topladım okulu bitir- memede az kalmıştı ,artık Gulşirîn 'me kavuşmanın zamanı gelmişti ,hani uzun bir ömrü geçirirsiniz işte o gün 80 yılıma eşitti bir günüm .Tanrı tarafından lanetlenmişti o gün bilseydim o günün geleceğini En yüce kadim kitapların üzerine yemin ederim ki, kendimi diclenin serin sularına gömerdim Yunusun kalbindeki o balık olurdum, yok olurdum ziyan olurdum, o güne ömrümü hayallerimin yitip gitmesine izin vermezdim. Fakülte de olaylar çıkmıştı bizim mahallenin aynı avluda büyümüştü gençleri ,şimdi biri sağcıydı biri solcuydu üzülürdüm hallerine ula ehmi ula Ramo nedir bu alıp veremediğiniz anlatamazlardı da biri ezberlemişti marksızım önsüzünü ,diğeri duymuştu bir yerde sağcılığın damarını, kavganın ortasına atılmıştım kıvılcımla bombanın pimini çekmiştim o anla .Bir kere adım duyulmuştu adım yazılmıştı sarı dosyanın en köşesine gambazlamıştı biri bu insan kişisi barışı istiyor bu iki gruba kardeşliği sağlayacaktır diye de not iliştirilmişti boş sarı dosyamın içine kimse istemezdi barışı .Okuldan gelir gelmez anne Gulşirîn istemeye gidelim okulda bitecek artık adı olsun Kürt kökenliydim zira doğduğum büyüdüğüm   coğrafya Kürtlerin çoğunluğunun yaşadığı yerdi Gulşirîn ailesi köklü ailelerinden biriydi çarşıya şev idi dedikleri yerde tüccarlık ve kuyumculuk yap ardılar biz köylerden göç etmiş küçük ama bana göre saflığın namusun en köklü ve zengin ailesiydik oğlum o bey kızıdır şimdi çoktan belirlemişlerdir alın yazısını ana derdim alın yazımızı Allah yazar Pir Ali Bey haşa huzurda Allah a şirk mi koşmaktadır bu aşktır anam değil Pir kişi İskender olsa o benimdir bende onun,ben kül olmuşumdur ,o küllerden duman .Oğlum biz isteriz Allah'ın emir Peygamberin kavmiyle hele baban Hevselden gelsin benim babam toprak insanıydı karnımız toprak doyurur babamda ona minnetini ömrünü ona vererek ödemişti oğul insan rızkını el beyinden nesnelerin mallarından arama toprağa bak o seneler evvelce bize baktı bundan sonrada bakar yeter ki terin toprağa değsin kırma-yasın toprağa iki üç fazla mahsul fazla alacaksın diye karınca yuvası vardı ben küçükken bahçemizin mahsulümüzün içinde babam bak burası onların yuvasıdır toprak onundur bozma-yasın huzurları koca bir alanı onlara bırakmıştı derdi ki biz bu dünyada ağaçta kopan yaprak misaliyiz bir rüzgarda kopacak kadar güçsüz toprağı doyuracak kadar da kaynaktı. Velhasıl kelam benim babam ruhu kadar insandı beni ve iki kız kardeşimi okutmak için toprağından vazgeçecek kadar da mert ve asildi .Akşam vaktiydi ailecek toplanmıştık içimizde bir heyecan vardı Avşin'im ve Fatma'm ağabey bizde düğününde gelinlik giyecek miyiz değil mi diye şimdiden başlamıştılar .Namazımızı kıldıktan sonra oturduk soframıza o zamanlar yuvarlak tahta bir yer soframız vardı aynı tastan çorbamızı içer tek çeşit yemeğimiz Halil İbrahim soframızda babamın taş evimizde asılan sazı vardı her akşam çalardı annemizde güzel sesi vardı onlar söyler biz dinlerdik evimizde o kadarda eşya yoktu 4 demirden tabaklarımız 8 tahta kaşığı iki sedir bir annemin genç kızken ördüğü gözünün nurunun emeği kilim annem hamarat bir kadındı el emeğiyle nakış dikiş yapar Pir Alin'in eşi Gulşirîn' in annesi Rahvan Hanıma verirdi o da çarşıda dükkanların da satar değerinin yüzde beşi kadar bir para verirdi annemde o paranın hepsini eğitimime harcardı  .(zaman gelir sayfalar değişir sararır,şarkılar ölür,yeminler unutulur çünkü yüreğim kuşatılmış ve an gelir bu bir hikaye olur.)   

ZAMANIN ÖTESİNDE Kİ YASAKLANMIŞ AŞK HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin