***
BAŞAK KAYA
Bir yerde okumuştum "İnsanlar değişir, aşk insanları değiştirir" diye. Ben aşık olduğumu sanmıştım ama kandırılıyormuşum işte. O an o kadar zoruma gitti ki, kendimi bir salak gibi hissetmiştim. Toparlanmam Duru'nun sayesindeydi, ben ona söz vermiştim. Ama değişmemi sağlayan o değildi, Emre'ydi. Haftalar önce bana mesaj atmıştı. Mesajda lütfen bir dışarı çıkar mısın? yazıyordu. Merak edip çıktım dışarı, arabasının camından bana el sallıyordu. Elimi cebime sokup arabaya binmiştim.
"Hoş geldin" kafamı sallayıp ona dik dik baktım.
"Ne istiyorsun?" gülümsedi.
"Seninle vakit geçirmek" işte o günden beri arada sırada beni bir yerlere götürüyor, güzel yerlerin ve insanların varlığına beni inandırıyordu.
Telefonuma gelen mesajla oturduğum koltuktan kalktım ve evin çıkışına yöneldim. Kapıyı açıp evden çıktığımda kendi evlerinin duvarına yaslanıp sigara içen Emre'yi gördüm. Ona çok borçluydum, çünkü beni değiştirmeye başlamıştı. Ordu'dayken beni uyarmış ve yardım etmişti. Bu benim için olmasa da bana çok yararı dokunmuştu. Şimdi de başını telefondan kaldırmayan ve kaldırmak istemeyen beni, sürekli yeni insanlarla tanıştırıyor, telefonsuz harika zamanlar geçirmemi sağlıyordu. Eskiden bir erkekle çıkıp eğleneceksin deseler hem sövüp hem de döverdim onları. Ama şimdi kendi isteğimle bunu yapıyordum ve hiç de şikayetçi değildim.
"Selam" yüzümdeki gülümsemeyle yanına gittiğimde kafasını salladı ve sigarasını yere atıp ayağıyla ezdi.
"Çok güzel olmuşsun" kafamı eğip teşekkür ettim. Hiç özenmemiştim ki, klasik siyah kot pantolon ve siyah beyaz kazak giymiştim. Farklılık olsun diye de saçımın balıksırtı örgüsünü açmış ve dalgalı olmasını sağlamıştım. Amacım güzel olmak değildi ama güzel olmuş olmalıydım.
"Bugünkü rotamız neresi?" elini uzatıp gülümsedi.
"Sürpriz olsun" ben de gülümseyip elini tuttum. Beraber bisikletlerimize doğru giderken kalbim fazla hızlı atıyordu. Hadi ama, ergen gibi küçük bir el ele tutuşmadan etkilenmiş olamazdım. Kendi bisikletime binmek için ellerimizi ayırıp bisikletimin kilidini açtım ve bindim. Ayarlarını yapıp Emre'ye döndüm.
"Sahile kadar yarışalım mı?" kaşlarını kaldırıp alayla bana baktı.
"Ağlamayacaksın ama" kafamı alayla sallayıp yola geçtim.
"Üç deyince" yanıma gelip hazırlandı.
"Üç" beni bırakıp sürmeye başlayınca sinirle ben de sürmeye başladım.
"Ama bu haksızlık!" önden giderken bağırarak beni cevapladı.
"Üç deyince dedin!" derin bir nefes alıp mırıldandım.
"Peki, bunu sen istedin" sinsice sırıtıp ara sokaktan girdim. Buraları pek fazla bilmesem de burayı Duru'nun sinirle saydırıp beni sürüklerken, sahile daha hızlı vardığımızda keşfetmiştim. Dikkatlice arabalara bakıp karşıya sürdüm. Bankı görünce gülümseyip banka gidecekken adımın bağırıldığını duydum. Sesin geldiği yöne döndüğümde Emre parktaki salıncağa oturmuş bana sırıtarak el sallıyordu, sinirle oraya doğru bisikletimi yönlendirdim. Yanına geldiğimde bisikletten inip ona gözlerimi kısarak bakmaya başladım.
"Gel biraz dinlen, yorulmuşsundur" işaret parmağımı doğrultup sinirle üzerine yürüdüm.
"Seni öldürürüm çocuk!" salıncaktan atlayarak inip kollarını iki yana kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•
Teen Fiction"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni her gördüğümde tam buram, sönmüş bir külün alevlenmesi gibi coşuyor" titreyen ellerini yumruk yapıp...