BÖLÜM 12

385 26 4
                                    

"Takipçi sayım artmış, aman tanrım didim."

"Ne güzel işte." Ekmeğin son kırıntılarını da ağzıma tıkıştırırken Hira'nın heyecanla paylaştığı resimlere bakıyorduk. Paylaştığı diğer fotoğrafta, benim dün gece arabaya atlamadan ve sarhoş kafayla Emre'yle kavga etmemeden hemen öncesinde çekilmiş bir resimdi. Tabii Çağlar popülaritesi yüksel olan bir şahsiyet olduğu için o resmine daha çok beğeni gelmişti.

"Gamze..."

"Tamam anladım Çağlar'ı kafalamaya çalışacaksın?"

"Of hayır. Yani evet o da var da. Onu bir sonraki haftanın gündemine taşıdım. Ben ne yapacağımızı buldum. Emre ile kavga edeceksiniz sonra yalandan ayağın kayacak ve merdivenlerden yuvarlanacaksın. Böylece İso dedeye de bebeklerimiz öldü diyeceksiniz." Bebeklerimiz! Dün akşam Emre'nin doldurduğu yalan kotası yüzünden oturmuş yalanımızı bozacak başka bir planlı yalan üretmeye çalışıyorduk.

Kahvaltıya kalktığımızda, herkes işine gitmiş bir tek ben ve Hira kalmıştık evde. Burada oturmuş onun sosyal medya fanlarından ve kas hayvanı Emre'nin ikinci yalanından bahsediyorduk. Pelin denen kızıl inek yüzünden dedeyi bir kere daha kandırmıştık. Yani Emre bebeklerimiz dedikten sonra ilki gibi beni öpmemişti ve ben bayılmamıştım ama yine de yüreğim ağzıma gelmişti. Gündoğdu ailesi kandırılmaya gelmezdi. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar ne de olsa, illaki yakalanacaktık bir gün. Aman o gün şu altı ay içerisinde olmasında, ne zaman olacaksa olsundu.

Karnıma baktım. Artık göbeğimin içinde iki tane bebek olduğunu düşünüyorlardı. Ancak Hira'yla oturup plan yapmak iğneyle kuyu kazmak gibiydi. Hikaye yazıyoruz sanki mübarek.

"Hira senin saçının boyaları beynine aktı heralde. Şu kocaman Gündoğdu Malikanesinin merdivenlerinden düşsem, yalandan bile olsa, değil karnımda olmayan bebekler ben ölüm be!" Hira'nın acilen beyin takviyesine ihtiyacı vardı.

"Ya bakma öyle."

"Nasıl bakmamı istersin. Çözdüğün matematik problemlerinin paragraflarını birleştirerek bana plan kuruyorsun!"

"Sizin bu anlaşma ne kadar sürecek."

"Emre hisselerini alana kadar." Parmağına doladığı saçı bırakıp yüzüme eğildi. "Kelime oyunu yapmasana, süresini söyle." Homurdandım. "Altı ay." Yüzündeki gerilen kaslar gevşeyip sırıtmaya başlarken harikulade bir fikir aklına geldi sandım. "E daha altı ayımız varmış be. Dert ettiğin şeye bak." Gözlerimi kısarken ağzım açılıyordu. "Sen şaka mı yapıyorsun? Altı aya kadar karnımın şişmediğini anlayınca ne düşünecekler. Hira kalk git bana dolaptan pastırma getir!" Oflayarak ekranının ışığı yana telefonu masaya bıraktıktan sonra ayağa kalkınca bende instagram hesabından girip, Emre Gündoğdu, yazdım. Takipçi sayısına göre liste oluştuğundan aşağılara indim. Ama yoktu. Belkide kullanmıyordu? "Al." Telefonu elimden bırakıp Hira'nın uzattığı tabaktan bir dilim pastırma aldım. Pastırmayı ağzıma koyduktan sonra ekmeği de tıktım ve Hira'nın ne yaptığına bakmak için kafamı çevirdim. Ağzını açmış parmaklarını ekranda oynatıyordu. "Hayırdır yine kime yanlışlıkla like attın?" Ağzım dolu konuştuğum için pek bir şey anlaşılmamıştı ama sırıtmadan edemiyordum.

"Hira?" Hala ağzını kapatmadığından endişelenerek ağzıma birkaç bir şey daha tıkıp kafamı ona doğru eğdim. Önce Hira'ya baktım ki yüz ifadesinden bir şey anlayabileyim. "Yoksa Çağlar mesaj mı attı?" Cevap yok. Sinirlenerek kafamı direk telefonun ekranına uzattığımda ağzımdan boğazıma oradan da yutağıma inmek için hazırlanan pastırmalı ekmek tam orta noktada boğazımda tıkandı kaldı. Öksürüklerin yanında Hira elini sırtıma, atı kamçılarmış gibi vursa da aldırış etmedim.

ANLAŞMA #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin