BROWN

49 7 3
                                    


'Yok oluşuna bir adım kalmış ruhların intihara meyilli bedenlerine..

JUNGKOOK

Gözlerimi önümdeki ateşe dikip son kez bir şeyleri gözden geçirdim. Kırmızı, sarı, hatta biraz mavi... Evet maviyi bile görebiliyordum.

Önümden akıp giden zamana inat aynı sahneyi defalarca yaşattım, yaşlanmış gözlerimde. Belki de yaşlandım, çöktü vücudum bir kaç dakika önce. Yada öldüm kim bilir. Farkında değildim. Yaşıyor muyum şuan yoksa gerçekten öldüm mü. Ne var biliyor musunuz, nefes aldığımı hissedemiyorum. İstemsiz yaptığım, artık benim için bir refleks haline gelmiş beni yaşatmaya sebep olan o küçük havanın bile ciğerlerime dolduğunu hissedemiyorum. Kanımın vücudumda dolaştığı her anı hissedebiliyorken o küçücük havayı hissedemiyorum.

Üşümüyorum yada ateşe rağmen sıcaklamıyorum. Gözlerimde aynı sahne...
Nefeslerim az önce terk etti bedenimi.
Beynim sürekli benden uzaklaşıp giden geniş omuzların arkasından baktığım anda takılıp kalıyor. Ve o sahne, o sahne hayatım boyunca izlediğim en acıklı dramadan bile daha fazla ağlamama sebep oluyor. Bu öyle bir istek ki içimi parçalayıp kalbimi yerimden çıkarmama sebebiyet veriyor. Kahırdan ölmek varsa eğer benim için en kolay kurtuluş o gibi görünüyor.

Gözlerimde aynı sahne...
Ateşlerin arasından yavaşça uzaklaşan geniş omuzlar. Ve ardından bakan ben. Yere düşüp ağladığımı düşünüyorum. Ölene kadar ağladığımı. Vücudumdaki bütün suyu gözyaşları ile akıttığımı. Yada en kolayı direkt kendimi doğradığımı. Elim ateşlerin içinden uzatılan koca bıçağa gidiyor. Evet, evet kendimi keserek öldürmeliyim. O zaman bu acıdan daha büyük bir acı hissederim. Belki? Umarım.

Gözlerimde aynı sahne uzaklaşan geniş omuzlar üzerindeki kahverengi ceket. En güzel kahverengi yakışırdı o omuzlara. En güzel kahverengi giderdi esmer tenine. Kahverengi bir ölüm düşünüyorum sonra. Belki diyorum, belki o zaman yakışırım yanına. Kahverengi bir ölüm.

Üşüyorum, üşüdüğümü hissediyorum. Sanırım kendime geliyorum. Elim yan tarafta duran pakete gidiyor. Beyaz tozların bulunduğu pakete. Hiç düşünmeden tekrar kan damarlarıma basıyorum. Anlık bir kriz sonra boşalma sonrası gelen rahatlama gibi bir gevşeme kol geziyor bütün vücudumda. Henüz kafayı bulmuş bir alkolik gibi hissediyorum yada sürekli nikotin alıp zaten sarhoş olan sigara bağımlıları gibi.. Ama asla uyuşturucu kullanıyormuş gibi değil.

Şey gibi bu anlık yaşadığını hissetmek gibi. Uzun süredir alamadığım nefeslerim gidiyor ciğerime iki saniye duruyor beynim. Sonra tekrar bozuk bir plak gibi takıla takıla çalışıyor. Hatırladığı tek şey uzaklaşan geniş omuzlar ötesi yok. Sayıyorum. 1, 2, 3, 4, 5... Evet beş adım sonrası yok. Ve tekrar başa sarıyor. Kahverengi ceketle kapatılmış geniş omuzlar.

Başım dönüyor. Üzerimde gözlerini hissediyorum. İlk defa farklı bir şey oluyor. Bana çevrilen kafasıyla diktiği gözlerinin derinliğinden kendimi çekip alamıyorum ki neden değiştiğini düşüneyim. Saatlerdir izlediğim aynı sahnenin anlık değişimine şahit oluyorum. Sonrası kalp krizi geçirmeme sebep oluyor. Kalbimin değişen ritmini fark ediyorum. Durduğunu bile düşünüyorum. Ama hayır henüz değil. Henüz yeni yeni doğuyorum. İlk defa anne karnından başka bir şey görmüş bir bebek misali hem korkmuş hemde meraklı bakışlarım ateşin üzerinde geziniyor.

Kırmızı, sarı ve hatta mavi...
Ateşin rengini görüyorum. Her şey siliniyor. Tekrar başa sarıyorum. Çıldıracakmış gibi hissediyorum. Ellerim saçlarıma gidiyor istemsiz. Çekiştiriyor özene bözene yaptığım saçlarımı. Umurumda değil. Bugün hiçbir emeğim umurumda değil.

Gözlerim ateşte...
Değişen bir şeyler olsun istiyorum başka bir şeyler görmek istiyorum. Sadece bir an yaşamak istiyorum. Henüz bu sabah yataktan kalktıktan sonra hissettiğim o yaşama duygusu vücuduma uğrasın istiyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 10, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Brown Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin