18.Bölüm Korku

2.7K 245 61
                                    

Korku. Evren de bulunan ve bu duyguya sahip olan bütün canlılara her şeyi yaptırabilecek güçte bir duygu. Bunu o kadar iyi anlıyorum ki şu an. Milyonlarca yıldır insanoğlunun diz çöktüğü, dua ettiği ve adaklar adadığı tanrıların neredeyse tamamı karşımda korkudan bacakları titrerken, korkunun kokusu burnumun direğini sızlatırken anlıyordum.

"Zeus." dedim. Hala esmeye devam eden sert rüzgara rağmen sesim gür çıkmıştı.

"Bu ateş neye işaret biliyorsun değil mi?" dedim.

"Bu ateş Kutsal Ay Ejderhası'nın ateşi. Olimposun altınını eritebilecek, ölümsüz tanrılarını öldürebilecek yegane ateş!" dedim Zeus'un gözlerindeki korku daha da belirginleşirken bir kaç adım attım.

"Seni öldürmek istemiyorum Zeus. Ama o fırtınayı geri çağırmazsan, yok etmezsen o fırtınayı ve senin yerine ben yaparsam bunu Kutsal ve Kadim varlıklar, doğa şahidim olsun ki seni bu ateşte sana inanan her canlının önünde yakarım." dedim sesimdeki elle tutulur derece de sert olan ölümle.

"Sen beni tehdit mi ediyorsun be aciz insan!" diyerek ikinci bir şimşeği fırlattı bana. Bu sefer şimşeğin bedenime girmesine müsaade etmedim. Daha bana ulaşamadan havada durdurdum.

"Tehdit değil. Uyarıyorum." dedim havada asılı duran şimşeğe bakarak. Hava artık kararmaya başlamıştı. Ay doğuyordu. Şimşeğe bakarken yeni bilgiler beynimi dolduruyordu. Kabul etmem ile birlikte, doğumum sırasında beni herkesten gizli kutsayan o kutsal ejderhanın gücü bedenime giriyordu. Ağırdı. Beynim ve vücudum bu yükü kaldırır mıydı, bilmiyorum. Ama ne olduğumu öğrenmiştim. Tahta çıkmama gerek kalmadan, Lanetli'ye ihtiyaç duymadan öğrenmiştim. Ben Safir'in ikiziydim. Fırtına başlamadan önce bulmayı hedeflediğim melez bendim. Ben Adam gibi ejderha meleziydim. Adam'dan güçlü olmamın tek sebebi ise, Kutsal Ay Ejderhası'nın beni kutsamasıydı. Eğer o beni kutsamasaydı ben Gümüş Savaşçı olamayacaktım. Onun gücü beni ikinci Gümüş Savaşçı yapmıştı.

Havada asılı duran şimşeğe bakarken, beynime dolan bilgileri sindirmeye çalışıyordum. Çocukluğumdan bu yana öğretmeye çalıştıkları Gümüş Diyar tarihini biliyordum. Ejderhalar diyarının tarihini biliyordum. Ejderhaların Gümüş diyara olan göçlerini biliyordum. Tanrıların doğumlarını biliyordum. Babamı... Babamı biliyordum!

"Benim bulmam gereken bir babam var." diye mırıldandım kendi kendime. Lanetli gizlendiğini söylemişti. Neredeydi? Gözüm şimşekte transa geçmiş gibi onu izlerken benim dışımdaki neredeyse herkes Zeus'u ikna etmeye çalışıyordu.

"Benim kazanmam gereken bir savaş var. Yeniden kurmam gereken bir ülke var!" diye bağırdım bu sefer. Gür çıkan sesim çatıdaki herkesi susturmuştu. Ama hala rüzgar esmeye devam ediyordu. Anlık duygu değişimlerim benim gibi diğerlerini de şaşkına çeviriyordu.

"Senin saçma sapan oyunlarınla uğraşamam ben Kara Büyücü!" dedim ve önümde duran şimşeği elime alarak Zeus'a doğru mızrak gibi fırlattım. Şimşek elimden kayıp giderken, yeni öğrendiğim, beynime yüklenen bir büyü fısıldadım. Bu büyü sayesinde şimşek Zeus'a yapılan büyünün merkezine gidecekti. Büyüyü yapana isabet edecekti. Doğru yaptığımı umarak, içinden geçen şimşek yüzünden canı yanmış ve dizlerinin üzerine çökmüş olan Zeus'a baktım. Canı yanıyordu. Büyü en can yakıcı şekilde bozuluyordu.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun!" diyerek öne atıldı Hera. Altın kırbacını alıp bana fırlatırken gözlerindeki kin korkuyu silmişti. Ta ki ben kırbacı sıkıca tutuncaya kadar.

"Büyüyü bozuyorum." dedim sakince.

"Ve büyüyü yapanı öldürüyorum." diye ekledim. 

Ares'in kılıç çağırma yeteneği ve Zeus'un şimşeğinin bana hiç bir şey yapmamış olması, özellikle o şimşeği geri fırlatmamın ardından Hera'nın kırbacını tutuyor olmam Adam'ı bile korkutmuştu. Lanetli bile korkuyordu. Gözlerim ondan gelen korkunun kokusunun izlerini görüyordu.

Gümüş Kraliçe (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin