Multimedya: afra
Helloo! My kurabiyeler. Umarım beğenebileceğiniz bir hikaye olur sorularınız olursa buralardayım :d
Bayadır düşündüğüm bir hikayeyi yayına geçirmek istedim.. umarım beğenirsiniz!İyi okumalar :P
***
Asfalta koyduğum ellerimi çektim. Yerden kalkıp yürümeye yeltendim, düştüm. Bilmem kaçıncı kez yine yerdeydim. Kazadan sağ çıkan birkaç genç benim gibi asfaltta oturuyor veya yatar şekilde duruyordu. Damarları belirgin ve ince parmaklı bir el ellerimden tutup kaldırdı yüzüne bakacak gücü bulduğumda kafamı kaldırdım. Genç bir bay. Sağ elini belime yerleştirip sol eliyle kolumu tuttu. Gözlerimi kırpıştırdım birkaç kez.
Konuşmaya gücüm olsa teşekkür edecektim. Elime tutuşturduğu su şişesini alıp yudumladım.
Yutkundukça boğazım yanıyordu kollarımdaki faça gibi olan birkaç iz çıkmıştı. Karşımdaki çocuk benimle yaşıt olabilirdi. Bilmiyordum ama gençti. Kollarıma dokunacağı sırada ellerini geri çekti. Yüzü.. kusursuzdu. Burnu,dudakları, kaşları.. gülümsedim sadece. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken beni kucağına alıp ambulansa bindirdi.4Ay sonra
-Afra! Kızım gıybeti kaçırıyorsun!
Diyen Kumsal'a baktım.
-Şaka mısın kumsal? Sen benim kardeşim olamazsın!!
-üf tamam abla kaçır sen gıybeti hıh!
Gözlerimi devirip üst kattaki kendi sınıfıma çıktım. Benden bir yaş küçük olan kız kardeşim kumsal 11. Sınıftı ve bu yıl son senesi olan ben, her zaman şu okula come back işini sevmiyordum.
Kendi sıkıcı ve monoton sınıfıma geçtikten sonra en arka sıraya yayıldım.
Okulun şu kısacık eteğinden nefret ediyordum.
Yanıma oturan gerizekalı her kimse;
"Kalk şurdan çocuk! İlk günden arıza çıkmasın.."
"Bir daha düşün bence."
Bu kimdi ya?
Bizim sınıftan birinin sesine benzemiyordu?
Kafamı ağır ağır kaldırdım..
Ne!?
O çocuk?
Ne!?
Kazadan sonra bir daha hiç görmediğim, ama görmek için dua bile ettiğim çocuk?
"Daha yeni başlıyoruz.."***
Lanet olası çalar saatimi kırıp duvara attım. Lan daha sabahın 7 siydi ya!
Bu 639263718237282 inci (okumaya üşenenler bendendir!) kırdığım çalar saatimdi ve annem bıkmadan usanmadan bir yenisini alıyordu.
Where is the adelet?
Yine bir monoton okul sabahıydı. Gözlerimi ovuşturup lavaboya geçtim. Makyaj yapmayı sevmediğimden (aslında üşeniyordum ama orası konumuz değil.)
Asker yeşili ve siyah okul kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Siyah eteğim ve asker yeşili formamla (o rengin adı bu sanırım bilmiyorum.)
Yine iğrençtim. Saçlarımı atkuyruğu yapıp kahvaltıya geçtim.
Kahvaltımı bitirdikten sonra kumsalı çekiştirerek Durağa götürdüm. Yine bu kumsal salağının makyajı yüzünden otobüsü kaçırmıştık. Baya bir bekleyişten sonra otobüs geldi. Okulun 2 sokak aşağısında indiren şoföre küfrederken okula gelmiştik bile. Tekrardan lanet okuyarak okula girdim.
"Henüz tanışmadık aslında." Diyip sırıtan şu çocuğa baktım.
"Geçenlerde daha yeni başlıyoruz deyip şimdi tanışmaya gelmen baya düşürücü mü oldu?"Diye lafı yapıştırdım.
"Unutmamışsın demekki aklına takılmış. Beni umursaman baya düşürücü mü oldu?"
Diye lafı bana baya girdiğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Tanışmayacak mıyız?" Dedim.
"Bakıyorumda baya heveslisin?"
" laf sokmayı kesecek misin"
"Tamam... ben Koray."
"Afra.""Sana demiştim. Daha yeni başlıyoruz."
Deyip yanıma oturdu.
Kimya dersinde her zamanki rutinimi yaparak uyudum.
Saçımdan biri tuttuğunu hissettiğimde kafamı ağır ağır kaldırdım.
Hande?
Sürtük.
Sıradan kalktığım gibi yumruğumu suratına indirdim.
Kulağına eğilip
"Sen benim tek hücreme bile zarar verecek güçte değilsin."
Dedim. Üzerinden geçip sınıftan çıktım.
Koray kolumdan yakaladığı gibi beni duvara yapıştırdı."Ne zamandan beri benim yattığım kızları dövüyorsun ha?"
"Ne diyorsun sen be? Sana ne dövmüşsem? Oh iyi olmuş sevgilinede."
"Sevgilim değil."
"Bana ne oğlum umrumda mı? Dövdürmeseymiş kendini."
Deyip kollarından kurtuldum. Bu kim oluyordu da bana hesap sorabiliyordu?
Hande onunla mı yatmıştı ki?
E sevgilisi değilse niye yatsın?
O sürtük yatardı. Değil mi?
Koray o sürtüğe mi bakçak?
Bakabilir mi?
Bakmasın ya?
İnşallah bakmaz.
Bakmasın oğlum.
Yada baksın
Bana ne dimi
Üf
Bana ne ya
Bakarsa baksın.
Yatarsada yatsın
Umrumda değil kesinlikle
Hem bizene dimi.
Ben kıskanç mıyım?
Hayır be ne kıskancı?
Hıı kesin kıskanmıyorsundur. Kızım yeni tanıştınız bi dur platonik olma.
İç sesime bir küfür mırıldandım.
Koridorda sinirle yürürken;
"Ya bi dursana sana sesleniyorum!"
Korayın sesi kulaklarıma ulaştı.
"Durmuyorum ya!"
Deyip döndüm;
Tekrar konuşmaya başladım."Hem sen git o çok sevdiğin canın sürtük sevgilinin yanına sana meraklı olan o oğlum ben değilim!"
Diye çıkıştım. Güldü. Ya mal mısın çocuk! Niye gülüyorsun bitches.
Üf tamam afra saçmaladın sende.
Ben yine kendi kendime mi konuşuyordum ya!?
Bahçeye montsuz çıktığım için kendimede küfrettim.
Götün donuyor aferin afra!
Şu salak çocuğu niye kıskanayım hem ben?
4 ay önce beni kurtardığı için mi?
Hayır salak yakışıklı pardon ultra yakışıklı olduğu için mi?
Kes sesini iç ses!
Arkamdan sarılan kuzenime döndüm.
"Üzerimdeki deri montun sahibi hoşgeldin!" Dedim.
Kuzenimi anlatmam gerekirse;
Benim çakma Cameron Dallas'ım.
Ya bir insan bu kadar benzer mi? Vicdansız.
Tekrardan sarıldık.
"Miraç??"
Arkamdan Kumsal'ın sesi geldi. Sen cırlama be kızım! Bu kız benim nası kardeşim olabilir?
"En sevdiğim kuze-"
Sözünü kesip
"İkinci en sevdiğim kuzenim demek istedin sanırım"
Dedim.
"He evet" dedi oda Miraç'ı seviyordum aynı yaştaydık ve tam kafa dengi çocuktu! Kimin kuzeni tabiki!
İç sesim+egosu=Afra kılıç!
Miraç'ın koluna girip okula tekrar ilerlediğimizde miraç kolunu omzuma atmıştı bende bedenine sarılmıştım. Kıskanç kuzeniniz varsa derdiniz var!
Koray ateş saçan gözlerini bize çevirdiğinde kaşlarıda çatıldı. Elini yumruk yapıp Miraça doğru salladı. Miraç kolunu omzumdan çekip, korayla burun buruna geldi.
"Koray Atalay!" Diye kükredi miraç.
Korayda daha güçlü bir kükremeyle;
"Miraç kılıç!" Dedi. Tüylerimi ürperten kükreyişlerden sonra Koray miraçı yakasından tuttuğu gibi kafa attı. Miraç yalpalarken Koraya yumruğunu geçirdi. Yavuz (çocukluk arkadaşım) miraçı tuttuğu gibi bahçeye çıkarttı.
"Oğlum manyak mısınız siz?" Diye bağırdı.
Koray kahkaha atarak merdivenlerden indi.
"KORAY KUZENİM OYUNCAĞIN DEĞİL!"
Diye kükredi miraç.
Koray birkaç adımda karşıma vardığında tokadı suratına indirdim."Sen beni oyuncağın olarak mı görmeye çalışıyorsun ha!?"
Diye alayla konuştum.
"Afra saçmalama!"
"Sen kimsin be! 4 ay önce bir kazadan kurtardın ve aynı okula düştük diye dizlerine kapanıcağımı mı sandın!?"
"saçmalama istersen! Böyle düşünüyorsan niye burdasın ha? Niye tanıştık biz seninle? Saçmalamaya devam ettiğin için-"
Sözünü yarıda kesip deri montuna soktuğu ellerini çıkararak okula girdi.
Bugünlük bu kadar okul yeterdi. Okuldan çıktım.
4ay önce kazadan sonra;
"İyi misin?"
Beni kurtaran çocuğa kafamı salladım.
"Sevindim." Dedi.
Yorganımı kollarıma kadar çekti.
"Üşürsün. Soğuk odalar." Dedi. Hiç birşey demiyordum. Devam etti;"Gözlerin Maviymiş. Güzel. Saçmaladım değil mi? Seni bir daha görmeyeceğim için söylüyorum. Seni tanıyorum afra. Seni o yüzden kurtardım. Seni tanıyorum."
Deyip yanımdan kalktı. Ve ağır adımlarla odadan çıktı.
O kimdi?
Ben onu tanıyor muydum peki? Hastane duvarlarına baktım. Düşünmeye gücüm yoktu. Ama o çocuğu tekrar görebileceğime inanıyordum. Saate kaydı gözüm 11.51
Tarihe baktım sonra;
10 haziran 2017.
YOU ARE READING
BUZDAĞI
Genç KurguAfra kollarını bedenine sardı. Yanağından süzülen yaşı elinin tersiyle sildi. Başını dikleştirdi ve yürümeye devam etti çıplak ayakları asfalta değdikçe başını geriye atıp nefes alıyordu.