*Merhabalar, stefan zweig bir kadının mektubunu okuduktan sonra bunu yazdım okumayan varsa şiddetle öneriyorum♡*
Genç adam 1 hafta süren yorucu iş gezisinin ardından sabahın erken saatlerinde nihayet evine dönebilmişti. Yardımcısı, o burada değilken olan önemli olayları, gelen ve arayan birkaç kişinin bilgisini verdi. Bir de ona gelen bir mektubu uzattı. "Garip" diye düşündü genç adam. Genelde maillerle işlerini hallediyordu ve bu devirde hala mektup yazılmasına şaşırmıştı.
Mektubu aldı ve kravatını gevşeterek siyah koltuğuna oturdu. Zarfı incelerken yardımcısı ona kahvesini getirmişti. Arkasına yaslanırken özenle yazılmış, İçinde gönderene dair hiç bir bilgi olmayan zarfı açtı.
"Sana, beni hiç fark etmemiş olan sana..." diye başlıyordu mektup. Genç adam şaşkınlıkla duraksadı. Bu da neyin nesiydi böyle..."8 ay 24 gün. Bu gün seni göremeden geçirdiğim 267. gece. Pencereler açık. İçeri doğru hafif rüzgar esiyor ama hava kötü değil, hatta bu tatlı esinti hoşuma gidiyor. Bana hâla yaşadığımı hissettiriyor. Şimdilik.
Biliyorum beni anlamıyorsun fakat anlatacağım. Seninle bir defa konuşabilmek için tüm gücümü toparlıyorum; sadece bir seferlik olsa bile...
Beni hiç fark etmeyen sevgilim... Sen beni hiç fark etmesen de sana adanmış olan hayatımın tüm hikayesini anlatacağım.
Eğer bir şekilde yaşarsam bu mektubu paramparça edeceğim ancak şuan bu mektup elindeyse, bil ki artık ölü bir adamın, tüm hayatını sana adamış bir adamın hikayesini dinleyeceksin.
Sözlerim seni korkutmasın. Bu mektubu sen suçluluk çek diye yazmıyorum. Hayatıma giren "tek gerçek" kişinin suçluluk çekmesini istemem zaten.
Senden sadece tek bir şey isteyeceğim beni hisset. Şuan acımın bana söylettiği tüm duygularımı hisset.Seni ilk defa pratik odasında görmüştüm. Üzerinde kırmızı parıltılı bir ceket vardı. saçların dağılmıştı. Şarkı söyleyip, dans ediyordun. Çalışman bitene kadar pencere kenarına yaslanıp seni izledim. Kusursuz görünüyordun. Dans ederkenki süzülüşün, mimiklerin... Tanrım... çok güzeldin. Bitince arkanı döndün ve hemen pencerenin ön tarafında oturan arkadaşlarına gülümsedin. Beni görmeden.
Onlar takım arkadaşların olmalıydı. Beraber oturdunuz, oyunlar oynadınız, şarkılar söyleyip, eğlendiniz. Bir ara size o kadar dalmıştım ki aynı gruptan olduğum çocuğun dans dersine gittiğini görene dek orada dikilip sizi izlediğimi fark etmemiştim.İki gün sonra öğlen saatlerinde kapının önünde gördüm seni. Kulaklıkların takılı, telefonla uğraşıyordun. Acelem vardı ama gitmedim. Nedense seni izlemek daha cazip gelmişti o an. Bir anlığına seni neden daha önceden görmediğimi sorguladım. Sonra pek dışarı çıkmayan ve gerekmedikçe etrafına bakmayan biri olduğum geldi aklıma. Aslında birinin dikkatimi çekmesi şaşırtıcıydı ama sen sevgilim... Dikkat çekmeyecek biri değildin. Tarif edilmez bir güzelliğin, Işık saçan gözlerin, mükemmel gülüşünle ve gençlik fışkıran saç kesiminle beni kendine hayran bırakmıştın.
Sonraları bir süre görmedim seni. Ama o sırada hakkında bir çok şey öğrendim. Adın yoongi. Bir grupta hem vokal hem rapper olarak görev alıyorsun ve yakın zamanda çıkış yapacaksın. Şirkettekiler senden övgüyle bahsediyorlardı.
Vokal, dans, rap dışında prodüsyonluk yapıp şarkı sözü yazıyormuşsun. Gerçekten, yapamadığın bir şey yok muydu senin? Her neyse,Dediğim gibi seni bir süredir görmüyordum. Çıkış yapacağın için fazla çalışıyordun herhalde. Nihayet bir gün gördüm seni.
Şirketin arka tarafında çimlerde oturmuş müzik dinleyip bir şeyler karalıyordun. Aslında burayı pek kişinin bildiğinden emin değildim. Ben de arada sırada buraya gelir, dolaşırdım ve tesadüf eseri bugün müziğin sesini duyup seni görmüştüm. Şimdi tam çaprazındaki ağaca yaslanmış oturup seni izliyordum. Beni fark etmemiştin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Letter ||Yoonmin
Fanfiction"Aynı anda dans ediyorduk. Önümdeydin. Düşünsene! kokunu hissedebiliyordum."