14

163 18 37
                                    

"Yoongi, lütfen kapıyı aç!"

Sırtını yumruklanan kapıya dayayıp dizlerinin üzerine çökmüştü; elleriyle yüzünü kapatıp az önce neler yaptığını idrak etmeye çalışıyordu. İçindeki hararet bir türlü dinmemişti Jong'a vurduğundan beri. Arkadaşlarının şaşkın bakışları içinde bir anda kalkıp yumruğunu onun suratına geçirmişti. Orası Namjoon ve Jong'un ortak odası olduğu çocukları dışarı çıkarmıştı Yoongi'yi.

"Yoongi, kapıyı aç!"

"Git başımdan Jimin, seni görmek istemiyorum."

"Anlamıyorum Yoongi, ben sana ne yaptım? Jong'la ne derdin var bilmiyorum ama yanında olmak istiyorum."

"JIMIN, SİKTİR GİT!"

Jimin aniden kapıya vurmayı kesti, Yoongi'ye seslenmeyi de. Oluşan acı sessizliğin tamamen yalnızlaşmak olduğunu bilen Yoongi, kafasını iyice avuçlarının arasına aldı. Bunları yaşamak istemiyordu, böyle hissetmek istemiyordu. Bunları neden yaptığına dair hiçbir fikri yoktu.

Jong'un Jimin'i öptüğü an gözlerinin önünden gitmiyordu. Sanki kafasının içindeki bir mekanizma devamlı çevirip çevirip bu görüntü gözlerine yansıtıyordu. Acı verici bir durum olmasının yanı sıra bunun neden olduğuna dair fikirler yerine oturmaya başlamıştı.

Yoongi hislerinin arkadaşlıktan öte olduğunu kabullendi.

Bu onun içini rahatlatmak yerine öfkesini katlıyordu. Hemcinsine bir şeyler hissetmek doğru bir şey değil diye düşündü. Çocukluğundan beri iyi bir kızla tanışıp evlenmeyi hayal etmişti hep. Yapabilse bu duyguyu içinden söküp atmayı isterdi. Kalbini acıtan bu ikilemden kurtulmayı dilerdi. Kapının önünde, içinden çıkamadığı bu düşünceler içinde uyuyakaldı.

***

"Min Yoongi, idareye bekleniyorsunuz."

Yurdun hoparlöründen gelen ses, Yoongi'nin bir şokla uyanmasına neden olmuştu. Uyku sersemi olduğu için ilk olarak ne olduğunu kavrayamamıştı. Duruma ayması için anonsun ikinci kez tekrarlanması gerekiyordu.

"Min Yoongi, idareye bekleniyorsunuz."

Taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başladı bir anda. Büyük ihtimalle geçen gece Jong ile çıkan arbede için çağrılmıştı. Alelacele pijamalarını değiştirmek için dolabına yöneldi. Eline geçen ilk şeyi üstüne geçirdi. İdareye gitmek için hızla odadan çıktı.

Merdivenlerden inmek üzereyken Namjoon'un ona doğru geldiğini gördü. Namjoon biraz şaşkın biraz da kızgın bir edayla ona doğru yaklaştı. Konuşmadan önce Yoongi'yi biraz süzdü. Ardından sakin bir şekilde sordu, "Geçen gece olanlar için bir açıklaman var mı?"

Yoongi'nin aklından geçenleri ona söylemesinin imkanı yoktu. Yalan söylemeyi de kendine yediremiyordu. Hiçbir şey söylememeyi seçti, "İdareden çağırdılar, gitmem lazım."

Namjoon, Yoongi'nin kolunu tuttu, "İyi misin?"

"İyiyim Namjoon, gitmem gerek."

Yoongi yurttaki tüm arkadaşlarına açıklama yapmak zorunda olduğunu anladı o an. Yalnızken böyle sorunları olmazdı asla. Yalnızken daha özgürdü, hesap vermesi ya da açıklama yapması gereken kimse yoktu. Gölge gibi hissettiği zamanlarda olmak istedi bir an. Kimsesinin olmadığı, açıklayamadığı şeyleri hissetmediği o zamanlarda.

İdarenin önüne gelip kapıyı tıklattı, kapıyı yavaşça açıp içeri girdi. İçeride öğrencilere rap eğitmeni, BigHit şirketinin yurtla ilgili müdürü ve Jong vardı. Yoongi geçen gece ne kadar sert vurduğunu bilmiyordu, ama şu an açıkça görülüyordu; elmacık kemiği ve gözünün alt kısmında hafif bir morarma vardı. Bunun için pişman hissetmedi, ama kendinden nefret etti.

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin