7. Bölüm: O Kadar Kolay Değil

1.2K 76 23
                                    

-Bakar mısınız? Müdür sizi çağırıyor.

-Beni mi? Nerede?

-Bu taraftan gelin, merdivenlerin orada, sizi ona götüreceğim.

   Onu merdiven yerine kuytu bir yere götürdüm ve boynuna enjektörü saplayarak uzun bir uykuya dalmasını sağladım. Cebinden kartını aldım ve asansöre binerek 15. kata çıktım. Ardından kartı kullanarak iki kat daha çıktım ve kartı okutma yerine sabitledim. Böylece bizimkiler daha rahat gelirler, kamerayı da kırdım bu arada. Asansörden indikten sonra bizi en üst kata çıkaracak asıl asansöre doğru ilerledim. Tabi ki başında adamlar vardı, üç tane iri kıyım ama eğitimli koruma, duruşlarından belli. Ben niye uzun ya da kaslı değilim ki?! Neyse, bunun zamanı değil. Fark ettikleri için önüme dikildiler.

-Buradan sonrasına gidemezsin, cüce.

-Sen öyle san.

   Bunlar aşağıdaki şişman ve aptal güvenlik görevlisine benzemez, ama hala bana denk değiller. En yakındaki kafasına indirdiğim tekmeyle yere yapışırken diğeri bana bir yumruk savurdu. Yumruktan kaçtığım sırada üçüncünün telsizle haber vermeye çalıştığını gördüm. Bir tekme de onun eline attım, telsiz duvar çarpıp paramparça oldu. Arkadan gelen ikinci yumruğu savuştururken gelen diğer adamın tekme atan bacağını tuttum ve çekerek onu devirdim. Diğerinin de kolunu tuttum ve adamı sırtımdan diğer adamın üstüne attım. Sersemliklerinden faydalanarak üsttekinin boynunu tek seferde kırdım. Alttakinin de kırdıktan sonra sıra ilk başta tekmelediğim adama gelmişti. Neredeyse sürünerek kaçmaya ve yardım çağırmaya çalışıyordu. Telsizi tutan eline bastım ve telsizi düşürmesini sağladım, ve onu ezerek parçaladım.

-L-lütfen beni öldürme!! Lütfen!!

   Öldürdüm. Ve cebindeki kartı alıp asansörü açtım, içeri girmeden kamerayı kırdım, ardından en üst kata çıktım. Muhtemelen oradalar. Tabi muhtelen asansör siahlı adamlar tarafından tutuluyor. Eğer oraya tek başıma girersem %60 yaşarım, %40 ölürüm. Diğer adamlar için bu ihtimal daha da az, %5 kadar ihtimalle yaşarlar. Michael içinse yarı yarıya muhtemelen. Ben risk almayacağım o yüzden asansörün tepesine çıktım(asansör boşluğuna yani) ve bekledim. Kapı açıldığında adamlar boş asansöre baktılar ama sonra kapı kapandı ve ben de haber vermek için fırsat buldum. Kartı sabitledikten sonra kulaklığımı açıp mikrofonu indirdim.

-Yol temizlendi. En üst kattalar. On kişi kapı dışında var. İçeriyi bilmiyorum. Beklemedeyim.

-Tamam. Biz de giriyoruz.

   Benim buradaki işim bitti. Artık tek yapacağım beklemek.

                                     * * *

   Savaş başladı. Dışarıdaki on kişi kolayca halledildi. Kapıyı kırarak içeri girdiler, ama sanırım bir sorun var. Çok fazla silah sesi gelmeye başladı ve bizimkilerin sesleri azaldı. Yardıma gitmeli miyim? Gitmemden zarar gelmez sanırım.

   Yavaşça asansörün tepesinden aşağı indim ve dışarı çıktım. Kırık kapıya yaklaşıp içeriye baktım, bu ne lan?! Bizimkilerin 3/4'ü ölmüş ama karşı tarafta iki katımız kadar adam var!

   Michael nerede?! İnanmıyorum, kurşunu bitmiş ve başka silah almaya çalışıyor... Neden kurşunlarını akıllıca kullanmaz ki?!? Hemen yerde duran bir taramalıyı aldım ve koşarak Michael'ın yanına saklandım, az daha vuruluyordum!

-Neden kurşunlarını bitirdin?! Al şu silahı!

-Ben bitirmedim ki! Bu salaklar hep benden istediler, kurşunlarım yarısı bunlara gitti!

-Durum berbat. Neden haber vermedin?

-Haber verecek zaman yoktu ki! Hem zaten senin görevin bitmişti, seni fazladan tehlikeye sokmak istemedim.

- ... Gin'i gördün mü?

-Arka taraftaki odaya götürdüler.

   Artık işe koyulma zamanı, bu kadar muhabbet yeter. Başımı kaldırıp kısa bir süreliğine adamların yerinlerini belirledim. Geri girdim ve çift tabancalarımı çıkararak emniyeti açtım. Ardından ayağa kalktım ve gördüğüm ilk iki kişiyi kafalarından vurdum. Ben tekrar saklanırken Michael çıktı ve sanırım üç kişiyi vurdu. Neden daha fazla vurdu demeyin, onunki taramalı, benimkiler tabanca yani!

   Konumuza dönersek, iki kişi daha vurdum ve daha yakına ilerledim. Ben sağdan yaklaştım, Michael soldan yaklaştı ve odayı temizlemeye devam ettik. Birisi Michael'i omzundan vurdu ama hala hareket edebiliyor. Onu vuranın gözünde bir kurşun deliği açtım.Bu iş ikimiz birlikte olunca çok kolay ama dikkatli olmazsak vuruluruz. Michael'ı vuran pislik gibi delinmek güzel olmaz.

   Buradaki işimiz bitti, geriye kalan tek iş Gin'i kurtarmak ve buradan defolup gitmek. Kalan üç kişi Michael ve benim önümden odaya girdi, biri can yeleğinden vuruldu, diğer ikisi o arada içerideki iki kişiyi vurdu. Michael arkadan iki tanesini vurdu ve ben Gin'e silah doğrultmuş korkudan titreyen piçi kafasından vurdum. Gin biraz kirlendi tabi. İplerini çözmeye gittim.

-Gin, iyi misin?

-A-ai, burada ne yapıyorsun? Se-sen o adamı vurdun!

-Emin ol, o vurdiğum ilk adam değil tatlım. Kalk bakalım, bir an önce buradan gitmemiz lazım.

-Tamam.

-Michael, gidelim artık.

-Bu kim?

-Benim, eski bir dostum, çok yakın bir dostum...

-Nice to meet you Gin. I'm the leader of this group. Well, most of them is dead but screw it.(Tanıştığıma memnun oldum Gin. Ben bu grubun lideriyim. Gerçi çoğu öldü ama siktir et.)(YN:Michael'in Ai hariç herkesle İngilizce konuşmasını fark ettiniz mi bilmiyorum ama bunun sebebi sadece Ai'yle o dilde konuşmak istemesinden kaynaklanıyor. Ne kadar tatlı değil mi?)

   Tam odadan çıkıyorduk ki Michael'ı  suratının gerildiğini ve arkaya doğru koştuğunu gördüm. O tarafa baktığımda adamlardan birinin ölmediğini ve Gin'i vurmaya çalıştığını gördüm, Michael'sa kendini Gin'e siper etmişti! Hemen koştum ve adam ateş ederken Michael'la Gin'in önüne atladım. Havadayken adama ateş ettim, vurdum, öldü, ama ben de vuruldum.

-Ai!

-Ai!

   Michael ve Gin bana doğru koştular ve Gin başımı dizine yatırdı. Michael da yarama bakmaya başladı. Vurulduğumu ve manyak acıttığını biliyorum ama sahne çok güzel, sevdiğim iki adam karşımda. Gülmelerini tercih ederdim gerçi.

-Kurşun zırh delen türden ve kalbine yakın bir yere saplanmış. Neden benim önüme atladın Ai, kendini öldürmeye mi çalışıyorsun?!

-Asıl ikinci kez vurulsaydın sen ölürdün Michael.

   İkisinin de birer elini tuttum ve iyice kendime bastırdım, ama zihnim bulanıklaşıyor ve tepemdeki ışık iyice parlaklaşıyor. İkisinin kafası ise sanki beyaz ışığı görmemi engellemek istercesine üstüme kapanıyor.

-Ai, kendine gel! Gözlerini kapatma!

   Son çıkan sesimle konuştum.

-Bugün ikinizin de ölmesine izin vermeyeceğime karar vermiştim. O yüzden merak etme, o kadar kolay değil.

   Kolay değil, son anıma kadar Gin için savaşacağım, ve Michael için. Yine de birazcık dinlensem sorun olmaz galiba.

-Ai!

-Ai!

   Yorumdak linklere bakınız ve yeni bir hikayeye başladım: Kazanan Ne Olacak? O da aksiyon, ihanet, aşk üstüne kurulu olacak ve okumanızı tavsiye ederim, profilimden bulabilirsiniz ^▼^

Aşkın En Koyu TonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin