¤Golden Wings¤

50 8 10
                                    

      Başıma takılan büyük buluttan taçla beraber evde zıplıyordum. Önüme gelen mükemmel ötesi pasta'ya baktım. Üstünde iki koca kanat ve "Kimikimi ve Yoonie" yazıyordu.

"Sonunda 100 yaşındayım!"

      Yoonie saçlarımı karıştırdı. 

"Hey havalanma hemen seni ben büyüttüm"

    Ailedeki kısa bir kıkırdamadan sonra Yoonie ve annem yanağıma küçük birer öpücük kondurdu. Hızlıca Yoonie'yi öpüp;

"Şapşak sende 100 yaşındasın. Artık ikimizde ergeniz sağa sola bağırıp kanatlanıp uçabiliriz...hatta..hatta BULUTTAN KALEYE GİDEBİLİRİİZ!!"

   Konuşmamın sonunda kendime hakim olamayıp bağırmıştım. Yoonie bacak bacak üstüne atıp piç smile bir şekilde yanıtladı.

"Ben küçükken bile olgundum...Ve senden önce kanatlarım çıktı"

   Dediği şeyi duymazdan gelerek annemin yanına oturdum.

"Artık 100 yaşımdayım..bu demek oluyor ki dünyaya gideceğiim!"

   Sevinçle söylediğim şeyden sonra etrafıma baktım. Belki mutlu bir tepki alırım diye ama herkes nötr bakıyordu. Ve annemin gözleri yaşlarla doluydu.

   Onlardan ayrılacak olduğum için mi böyle tepki verdiler. Yoksa gitmemi istemiyorlar mı?

"Niye mutlu olmuyorsunuz?"

    Yoonie hemen sıkıca sarıldı ve büyük bir gürültüyle burnunu çekti.

"Mutluyuz...hem bende senle geleceğım. Sana orda bakacağım."

   Herkes ağlıyordu ben ise ortalığa "WTF?!" der gibi bakıyordum. Yoonie'nin kollarından kurtulup elimle yanağına düşen göz yaşlarını sildim.

   "Niye ağlıyorsunuz?"

    Uzun bir sessizlikten sonra babam elimi tutup beni kucağına almıştı.

"Hadi Annene ve Yoonie'ye görüşürüz de"

   Anlamsız gözlerle bakıp elimi salladım. Yoonie daha çok ağlamış. Ben ise babamın kucağında o geceyi bekleyen kırmızı bulutların altında ağlıyordum. O ise beni götürürken sürekli sayıklıyordu.

"Özür dilerim.."

                              ***

       Büyük siyah demir kapılı bir yere geldik. Ağlamaktan şişen gözlerim tehlike seziyordu. Demir kapıdan girip bir sürü insanın arasından geçtik.

    Hepsi tuhaf bakıyordu. Bana acıyormuş gibi ya da nefret ediyormuş gibi...

   Babam beni kuyunun dibinde bıraktı. Aşağısı zifiri karanlıktı. Aşağıdan gelen kalın ve titrek ses başımı ağrıtıyordu.

"İşte intikam anahtarım..kaç burdan seni öldürecekler.."

   Son kelimelerinde sesi çatlamış ve aciz çıkmıştı. O an çalan kocaman çan ile birlikte. Siyah kanatlarım dökülmüş..kopmuştu. Endişe il babama baktım.

    O ise meleklerin çığrışları arasında benden kaçıyordu...uzaklaşıyordu

  Kanatlarım kırmızı kanla yerle buluştuktan sonra göğsümden çıkan renkli ışıklar ve ardında surtımdaki acıyla çıkan siyah kanatlar insanların benden kaçmasını hızlandırıyordu.

   Sanki bir bombaymışım gibi.. Benden uzaklardı.

   Hızla bedenimi de geçen siyah kanatlar ve başımın ağrısıyla hızla çıkan boynuzlarım ile sesim değişmişti. Dişlerim sivrileşmişti.

  O sırada babam hızla gelip beni aşağı itti. Kuyunun dibine doğru..

      Yere taklaştıkça aşağıdaki ses kulağıma daha yakın geliyordu.

"Lanet olsun!"
 

Angel İn Love Human/TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin