On İkinci Bölüm

1.2K 95 29
                                    

Selaam, sınırı geçtiğinizi görünce çok sevindik ve teşekkür ederiz:D Olabildikçe erken yayınlamaya çalıştım ama bu bölüme de sınır koymak zorundayız.

Önceki bölüm gibi +20 yorum, +30 vote olana kadar yeni bölüm gelmeyecek. İyi okumalaar x

+++

Hafta sonunun geri kalanı ev ödevinden oluşuyordu, ama sorun değildi. Cumartesi gecesinden sonra, hafta sonum belirlenmişti. Pazartesi sabahı neredeyse anında gelmiş gibiydi. Çalar saatim olabildiğince çok yüksek sesle çalarken yataktan kalktım. Hızlı bir duş aldım, normal kıyafet türümden giyindim, ve uzun kahverengi saçlarımı ördüm. Plan, kurumaya bırakmak ve sonra gün içerisinde daha sonra örgüyü açmaktı. Bilirdiniz, ısı-olmadan saç dalgaları.

Arabada yemeye bir elma kaptım ve annemin minivanı* olmasını umdum. Biz sürerken, annem cumartesideki randevum hakkında sordu.

"Dün tüm gün ofisteydim ve sana soramadım!" Mutlulukla söyledi. "Randevun nasıldı?"

Gülümsedim. "İnanılmazdı," dedim. Ona söylemeye karar verdim. "İlk öpücüğümü aldım."

"Brooke!" dedi.

"Bu kötü mü?!" diye sordum. Lanet.

"Hayır, hayır, bu iyi! Tebrikler!" Annem güvence verdi. "Sevmediğin birisinde boşa harcamamana sevindim."

Rahatlamıştım, ve biz Palo Verde'ye gelene kadar randevu hakkında daha fazla detaylar verdim.

"Teşekkürler anne!" Arabanın kapısını kapatırken omzumun arkasından dedim.

İç bahçeye yürüdüm ve gerçekten acele olduğumu fark ettim. Geniş omuzlu bir futbolcu görene kadar etrafıma baktım. Nick. Arkasında olana kadar çabucak yürüdüm. Yaramazca omzuna vurdum ve konuştuğu arkadaşlarından geriye döndü. Hemen yüzünün ortasına bir tebessüm yayıldı. "Hey!" Bana bir kucak verirken mutlulukla söyledi. Bir elin sırtımdan aşağı kaydığını hissettim ve çekildim. Etrafta insanlar vardı.

"Hey, sana bir şey sormak istiyordum." dedi Nick.

"Elbette, ne var?" diye sordum.

"Öyleyse, bu cumartesi cadılar bayramı, benim cadılar bayramı partime gelmek istediğini merak ediyordum. Ben ve abim her zaman her yıl bir tane düzenleriz. Bu olağanüstü.

Bir saniye için düşündüm. Bu cumartesi cadılar bayramı olduğunu tamamen unutmuştum. Hiçbir şekilde herhangi bir planım yoktu, ama daha önce asla bir "partide" bulunmamıştım. Düşüncelerim Jessie'nin sesiyle kesildi.

"Aww, siz çok sevimlisiniz!" Bana ve Nick'e mutlulukla söyledi. Kızardım ve onu biraz ittim.

"Arkadaşların da gelebilir!" dedi Nick.

"Nereye gelebilir?" diye sordu Jessie. Ondan sonra yüzü aydınlandı. "Ah! Senin her zaman yaptığın cadılar bayramı partisi-şeyin mi?"

Nick başını salladı ve Jessie son derece mutlu görünüyordu. "Evet! Ah, evet, gitmemiz gerekiyor!" Bana dedi. Nick'e döndüm ve gülümsedim.

"Biz gitmek isteriz!" dedim. Nick'in gözleri parladı ve bana çok tatlı olan küçük bir "Woohoo!" verdi. Zil çaldı ve Jessie ve Nick'e güle güle dedim, ve birinci ders saatine yöneldim. Sanat. Yerime oturdum ve sınıfın kalanının yerlerine sırayla yürümesi için bekledim. Zil çaldı ve Ashton burada değildi. Umursamadım, ama geç kaldığı/devamsızlık yaptığı zamanların miktarında oyalandım.

Bayan Hullen sınıfı karşıladı ve yoklama çizelgesini çıkardı. Aniden kapı açıldı ve Ashton yürüdü. Her zamanki gibi giyinmişti: siyah dar kot pantolon. Ama bir değişiklik olmasaydı, kapüşonlu sweatshirt giymiyordu. Gri bir tişört giyiyordu. Sonra, nasıl büyük pazuları olduğunu fark ettim, birisini muhtemelen ne kadar da kötü yaralayabilirdi. Hemen yukarıya baktı ve iç çekti. "Bay Irwin, yine geciktiniz." Kendisine söylemişti.

The Chase || Ashton Irwin (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin