Bilmemek sizi masum yapar. Her şeyi bilmek ise suçlu.
***
Karakolda bir ileri bir geri gidip duruyordum. Annem çantasını sıkıca kavramış eli başında yeri izliyordu. Bir şey bilmediğinden ne olduğunu merak ediyordu.Birazdan beni içeriye çağıracaklardı. Gördüklerimi anlatmam gerekiyordu. Ne arıyordum ki ben orada? Ne yapıyordum? Görmeyip gitsene! Merakım, ah şu merakım. Her şey onun yüzünden.
Polis adımı söyleyince annemle göz göze geldik. Kısa bir süre sessizce bakıştık sonra polisi takip edip sorgu odasına girdim. Ben bir tanıktım. Görmemem gereken şeyleri görmüştüm.
Sandalyeye amirin karşısına oturdum. Karanlık ve tepede asılı lamba burayı korkutucu yapıyordu. Polisin gözleri üstümdeydi. Neyi bekliyordu? Ne anlatacağımı bilmiyordum. Her türlü kötü taraf olacaktım. Sonunda konuşmaya karar vermişti.
"Neden bıçakladın?" söylediği şeyle olduğum yere kilitlendim. Ben yapmamıştım.
"Anlamadım." elini masaya vurdu ve zıpladım.
"Bırak şimdi. Dalga geçiyorlar diye mi? Niye bıçakladın?" gözlerimiz birbirinden ayrılmıyordu.
"Bakın ben cidden ne dediğinizi anlamıyorum. Ben bir şey yapmadım."
"Bakın suçunuzu itiraf ederseniz sizin için daha iyi. Çocuğun ailesi çok üzgün. Hastahanede ve durumu ağır." bana biraz daha yakınlaşıp söylemişti.
"Durumu ağır mı?" kafamı düşünürcesine yere indirdim. Yanındaki iş arkadaşıyla bakıştı.
"Ben yapmadım." sadece bu sözcükler çıkmıştı ağzımdan. Bu duyguyu bilmiyordum. Suçluluk duygusu. Demek ki bunu da tadacakmışım. Peki neden benim yaptığımı düşünüyorlar?
"İtiraf edin." ısrar ediyordu.
"Yapmadım."
"Anlatın."
"Bilmiyorum."
"Anlat ve rahatla. İtiraf et!"
"Ben yapmadım, ben yapmadım! Ben yapmadım. Yapmadım." Ellerimi masaya vurarak yüksek sesle söylemiştim. Arkasına yaslandı. Aynı şeyleri tekrar ederken ellerim havada yere bakarak kafamı hayır anlamında sallamıştım.
"Peki, neden sizin yaptığınızı söyledi? Sizi bıçaklarken görmüş."
"Kim?"
"Bora." polis bu ismi söylediğinde olduğum yerde bir daha kalmıştım. Suçunu benim üstüme atmıştı. Lanet olsun. Susmamalıydım.
"Bora mı? Kahretsin."
"Ne oldu?"
"Ben bıçaklamadım. O da görmedi. Çünkü,"
"Çünkü ne?"
"Çünkü o yaptı." eğilerek söylemiştim. Yanındaki arkadaşıyla bir daha bakıştı. Tepedeki lambanın ipi sonsuz tavana doğru asılıydı. Arada yanıp sönüyor ve burayı olabildiğince film havasına katıyordu.
"O mu yaptı?"
"Evet, ben gördüm. O yaptı. Benim yaptığımı görünce benim üstüme atmış işte. Sessiz birisi olduğum için hızlı davranmış." hızlı hızlı anlatıyordum. Buradan bir an önce gitmek için her şeyi yapardım. Hem ulaştırmam gereken bir mektup vardı. Sahi mektubu ne yapmıştım?
"Nasıl yani? Hastaya soramayız, zaten daha uyanmadı. Bize ifade veren kişinin suçu sizin üstünüze mi attığını söylüyorsun?" düşüncelerimi böldü. Evet anlamında kafamı salladım. Ne geç anlıyordu bu polis?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alp
القصة القصيرة17 yıl boyunca ezilmiş, yok sayılmış olan Alp'e bir gün bir mektup gelir. Mektup gizli hayranı tarafından gönderilmiştir. Okula başladığından beri kendini ezik olarak gören ve ailesiyle arası hiç iyi olmayan Alp'in hayatı bu mektuptan sonra değişece...