Gözlerimi açtım.Yavaşça yutkundum.Kalbimin göğüs kafesinin içinde gümbür gümbür attığını duyabiliyordum.O kadar hızlı nefes alıp veriyordum ki bayılmakla bayılmamak arasında kalmıştım.Etraf çok kalabalıktı fakat sesleri duyamıyordum.Kafamı yaslamam gerektiğini hissettim. Bir elimdeki telefona birde karşıda alışveriş yapan babama bakıyordum. Bir anda gözlerimden hızlı hızlı minik damlalar süzülmeye başlamıştı.Nefret ,üzüntü ve hırs benliğimi bürümüştü.Ayağa kalkıp heryeri darman duman mı etmeliydim ? Üzülmesine bir gram dayanamadığım babama herkesin içinde okkalı bir tokat mı atmalıydım? Tükürmek daha mı sert olur du?İki saniyelik kısacık süre içinde bu kadar şeyi nasıl düşünmüştüm.Ellerim titremeye başlayınca gözlerimi tekrar kapadım. Telefona tekrar baktım.
-Bende seni seviyorum aşkım.
-Burnundan öperim seni canım benim.
Evet evet. Bunlar rüya değil.Gerisini okumaya gücüm yok galiba.Sakince ve mantıklı düşünmeli. Buraya baktı. Gülümsüyor. Belli etme. Gülümse . Evet işte böyle.
-Baba daha bitmedimi işin yoruldum gerçekten.
-Geliyorum canım.
Onun kasiyerdeki kızla gülerek konuşması iki saniye önce umrumda değilken şuan beni içten içe eritiyor.Sakin ol ve ayağa kalk. Kendime bunları tekrar ettim bi süre. lakin ikisinden de emin değildim. Ayağa kalkarsam sakin olabilir miydim? Derin bir nefes alıp yüzümdeki kızarıklığın geçmesini bekledim.Tam olarak sakinleştiğimi ve ağlama hissimin geçtiğini hissedince ayağa kalktım. Ve o an işte o an üzüntüyü temelli kovup yerine fazlasıyla kin satın aldım. Yanında biraz nefret ve intikam duygusu. Oysa sadece 14 yaşındaydım. Bu duyguları sadece televizyondaki karakterlerde görmüş biri için bu kadarı fazla değil miydi? Bu duruma az bile miydi yoksa? Yeni hayatımın başlangıcı olan bu dakikalarda gözümü kan ellerimi titreme benliğimi ise nefret bürümüştü.Aklıma milyon tane fikir geliyordu fakat hepsinin sonu gözyaşıyla bitiyordu.Senaryolar kafamdan hızlı hızlı geçerken en mantıklısını seçmeye çalışıyordum.Hiç bişey olmamış gibi devam mı etmeliydi yoksa? Bunu hangimiz yapabilirdikki? Birşeyler olmuşken olmamış gibi davranmak fazlasıyla güçlülerin işidir. Minik bi kızın değil.Mağazanın halkla ilişkiler bölümünü aradı gözlerim . Babama baktığımda hala kasiyer kızla gülüşüyorlardı. Tükürme fikri aklımdan bian tekrar geçti ama kendimi frenledim. Halkla ilişkiler bölümünde genç esmer bi adam bana bakıyordu. Sanki ne durumda olduğumu anlamış gibi acır gözlerle bakıyordu. Ya da ben o an bütün dünyanın bana acıdığını hissetmiştim.Sanki herkes biliyordu. Bu çocuk neden öyle bakıyordu? Ellerimin titrediğini ve kocaman açılmış iri siyah ağlamamak için kırpmamaya çalıştığım gözlerimi farketmiş olmalıydı. Bi kalem birde kağıt istedim. Gözlerini yüzümden ayırmadan istediklerimi yaptı. Neden böyle bakıyordu hala anlayamamıştım ama içimdeki ağlama isteğini kabartıyordu. Hayır. Tabiki ağlayacak değildim. Dudaklarımı ısırmaya , kendimi kasmaya başladım. Kalemi uzatıp kağıdı önüme koydu. Kalemi aldım ve elimdeki telefona baktım . Numarayı almaya çalışıyordum fakat yazamıyordum. Galiba sayıları unutmuştum. Kafamı yavaşça yukarı tam tepeye kaldırıp içimden yardım etmesi için tanrıya yalvardım. Hayatım boyunca ilk defa sesimi duymuştu. Kasadaki çocuk bana yardımcı olmayı teklif etti . Sayıları okudum ve yazdı. Sesimdeki titremeyi fark etmemesi için sürekli yutkunuyordum. Artık bana daha dikkatli bakıyordu. İşim bitince hızla babamın yanına döndüm. Derin derin nefes alıp sakin olmaya çalıştım. Kağıdı cebime sıkıştırıp telefonu babama verdim. Gülümsedim. Arabaya doğru yürümeye başladık. Bişeyler anlattığını ağzının kıpırdadığını görünce farkettim. Gülerek bişeyler anlatıyor du. Hiç bir şey duymasamda başımla onaylıyormuş gibi yapıyordum.Gülümsemeye çalış. Gülümse .Evet işte böyle. Arabaya bindik . Bi ara ne dediğini anlamaya çalıştım .
-Annen için klima aldım . Yazık kadın akşama kadar evde bu sıcakta oruç oruç neyapsın , bak onuda düşünmek lazım.
'ONU DA'
Gözlerimin içine baka baka beni kandırıyordu. Söylediği her kelimeden bir anlam çıkarıyordum. Ona olan pahabiçilemez sevgimin yerini farklı bişey almıştı. Anlam veremediğim bişey.Başımı arabanın camına yasladım. Ağlamamak için verdiğim savaş hala sürüyordu.İlk defa bu kadar terliyordum. Ve ilk defa bu kadar yorgun hissediyordum. Aklıma küçüklüğümdeki hatıralar gelmeye başladı birer birer. Sürekli babamla uyumak istemem , anneme sen benim yatağımda yat deyişim, babamı daha çok sevdiğimi defalarca belirtmem,yanlış yaptığı her konuda babama hak vermem, annemin sebepsiz sandığım ağlamaları . Bunları düşündükçe anneme haksızlık yaptığımı düşündüm. Peki bana yapılmamış mıydı ? Kimsenin gitmediği okul toplantılarım, kimsenin izlemeye gelmediği sınıf gösterilerim , okulumla sadece devamsızlık yaptığımda ilgilenen ailem ? En iyisi düşünmekten vazgeçmeliydim. Düşündükçe içimi kemiren bişey olduğunu hissediyordum çünkü. Düşündükçe patlamaya yaklaşıyordum. Sonunda eve geldik. Yol mu uzamıştı bana mı öyle geliyordu ? Ne uzun sürmüştü bu yolculuk böyle. Ya da ben yarım saat içinde böylesine mi yaşlanmıştım ? İftarı yapıp balkona geçtim. İlk defa böyle garipti gökyüzü. İlk defa bu kadar siyah. Yıldızlar bu kadar çok ama bi o kadar yanlız. Öyle normal bi siyah değildi bu. Çok garip . Gittikçe gidilesi gelen . Yoğun ama kırılgan. İçinde kaybolacağımı hissettiğim. Tüylerimi diken diken eden bi siyah. Maviyi çok severdim ama siyah daha mı yakışmış sanki gökyüzü hazretlerine ? Böyle daha mı güzel olmuş ne. Ya da ruh halim böylesinimi daha yakın buldu ? İçerde televizyon izleyip gülmeleri bu yüzden mi sinirden kudurmama sebep oluyordu? Sakin ol. Kendimi fazlasıyla yalnız hissediyordum. Bunca şeyin üstesinden nasıl gelecektim ben? Sanki yardıma ihtiyacım vardı .
-Alo
-Sinan sana bişey anlatmam gerek
Derken hıçkırıklara boğulmuştum. Konuşmasın , susturmaya çalışmasın istiyordum. Ağlayayım , sonsuza dek ağlayayım istemiştim. Neyseki ağlamama dayanamayacak kadar oda beni çok severdi.Ne olduğunu sordu. Belliydi garip bişeyler olduğu. Burçin kolay kolay ağlamazdı çünkü.Derin derin nefesler eşliğinde duraklaya duraklaya yüreğimin dayandığı terbiyemin kaldırdığı kadar anlattım. Şok olmuş görünüyordu.Onu her terk ettiğimdeki yalvaran ses tonuyla bu sefer ben konuşuyordum onunla.Yaklaşık üç ayı beraber geçirmiştik ve galiba sığındığım tek duraktı. Öylesine güzel gözleri vardı ki sanki hayatımın sonuna kadar sevmek istiyordum. Tabi o başedilmez gururu olmasaydı. Kısa boylu, zayıf, komik, havalı kısacası değişik bi tipti. Sanki ilk görüşte anlamıştım benim için yaratıldığını....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLÜMSEMEK GEREK
Non-FictionGözlerimi açtım.Yavaşça yutkundum.Kalbimin göğüs kafesinin içinde gümbür gümbür attığını duyabiliyordum.O kadar hızlı nefes alıp veriyordum ki bayılmakla bayılmamak arasında kalmıştım.Etraf çok kalabalıktı fakat sesleri duyamıyordum.Kafamı yaslamam...