Ada Selin Ademoğlu"Artık şu pençelerini, üzerimden çeksen diyorum."
Gözlerimi, onun iğneleyici ses tonuyla araladım.
Durmuştuk.
Tanıdık bir şeyler görebilme ümidiyle, bakışlarımı etrafımızda dolaştırdım ama bulunduğumuz yer, evimin önü olamayacak kadar ıssız ve karanlıktı.
Demir derin bir nefes aldı ve karın kasları, parmaklarımın altında gerildi. Az önce duyduklarımın rüya olmadığı aklıma gelince, kollarımı sıkıca kavradığım belinden, panikle geri çektim ve motordan indim.
Bakışları, az önce ellerimin kenetli olduğu noktaya kayarken,"Çok şükür..." dedi alayla "dikişlik bir şey yok. Yol biraz daha uzun olsa, hastaneye gitmemiz gerekebilirdi."
"Şey afedersin, sen o kadar hızlı gidince..." Duraksadım. Abartmış olsa da bahane edecek bir şey bulamazdım çünkü bu sefer haklıydı. Nasıl sıkı tutunduysam parmak uçuklarım kasılmıştı ve sızlıyordu.
"Farkında mısın bilmiyorum ama polisten kaçıyorduk." Dedi alaylı tavrını sürdürerek. Sesindeki tınıda ufak da olsa bir küçümseme sezmiştim ve bu beni biraz sinirlendirdi.
"Farkındayım." dedim üstüne basa basa. "Senin yüzünden olması da bunu, unutulmaz kılıyor."
Sözcüklerim kulaklarına ulaşır ulaşmaz, Demir'in yüzünde haylaz bir gülümseme belirdi. Kim bilir o fesat aklında, hangi şeytani düşünceler dans etmeye başlamıştı.
"Eh..." Dedi gözlerini kısarak. "kızlar üzerinde böyle bir etkim olduğu söylenir. Aklında bulunsun güzelim, benim yaşattığım hiç bir şey unutulmaz."
Yüzündeki sırıtış daha da genişlerken, cümlesinin üzerimde bıraktığı tesiri ölçmeye çalışır gibi, beni göz hapsine aldı.
"Afedersin ama unutulmaz sözcüğüyle kendini aynı cümlede kullandığından beri, seni dinlemiyorum. Ne demiştin?" Diye sordum dalga geçerek ve gözlerimi meydan okurcasına, onunkilere diktim.
Ben vereceği bir başka ukala cevabı beklerken, o kendinden hiç beklenmeyen, büyük bir kahkaha patlattı. Yüksek sesi geniş alanda yankılandı. Gözlerimi kıstım ve kahkasına yabancı olduğum bu adama daha dikkatli baktım. Onun yüzünde görmeye alışık olduğum, o alaycı sırıtıştan çok daha samimi bir şeydi bu ve beni şaşırttı.
"Bu kadar komik olan ne?" Diye sordum hayretle.
"Hiç..." Dedi yalandan. "Bu kadar oyun yeter. Seninle laf yarıştırmaya devam etmek isterdim prenses ama dondum. İçeri geçelim."
Hangi içeri?
Beynim, ona laf sokabilmek için girdiği transtan, yine onun cümleleriyle sıyrıldı.
"Neredeyiz?" Diye sordum, aniden gelen aydınlanma hissiyle.
Çok aptalım biliyorum ama bu soruyu sormak, daha yeni aklıma gelmişti. Telaşla Demir'e döndüm.
"Evimde."
Çevik bir hareketle motordan indi ve ilerdeki bir noktayı işaret etti.
"Neden?" Ona doğru bir adım attım.
"Nasıl neden?"
Kaşlarını çattı. Burada olmamız olağanmış gibi davranması, sinirlerimi bozmuştu ve bazen, bunu bilerek yaptığını düşünüyordum. Gerçekten, beni bozmaktan keyif alıyordu.
"Hastaneye gitmemiz gerekiyordu." Dedim sinirle. "Burada ne işimiz var! Beni hemen hastaneye götür."
Neden böyle düşündüm bilmiyorum ama kimseye görünmek istemediği için, hastanenin arka taraflarında bir yere motorunu park edeceğini zannetmiştim. Hiç bir şey olmamış gibi Beni evine getireceğini değil!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
Teen FictionSonra bilinçsiz bir küfür koptu dudaklarımdan "Seni adi orospu çocuğu!" Çileden çıkarcasına ona doğru koştum. Kıpırdamadı, bir şey söylemedi sakince bekledi yaklaşmamı. Sıktığım yumruğu çıplak göğsüne savurduğumda, engel olmadı. Hakettiğini almış...