Yayınlanma tarihi: 18:11:2018
Sizler de okuduğunuz tarihi yazar mısınız?
KEYİFLİ OKUMALAR.❤️
Ilık esen rüzgârın esintisiyle ağaçlardan dökülen sarı yapraklar, etrafa savruluyor, bir iki tanesi yüzüme geliyordu. Her defasında gözlerime ve kumral saçlarıma gelen yaprakları yüzümdeki gülümsemeyle itiyordum. Eylül ayının sonları yaklaştıkça, sonbahar kendini günden güne belli ediyordu. Sıcak havalar geride kalmış, serin havalara merhaba deme zamanıydı. Adımlarımı attığım yolda, esen rüzgâra inat, kollarımın arasında olan kitaplarımı göğsüme bastırıp, itinayla fakülteye gitmek için hızlı hızlı yürüyordum. Sonunda durağa geldiğimde, derin nefes alıp temiz havanın kokusunu içime çektim. Fakülteye giden dört yüz üç numaralı otobüs gelince, öne doğru adım atıp insanların peşinden otobüse bindim. Oturacak yer olmadığı için cam kenarına geçip dışarıyı izlemeye devam ettim. Kırk beş dakika sonra otobüs fakültenin önüne gelince, otobüsten indim hızlı adımlarla.
Kontrol yerinden geçtikten sonra içeri doğru yürüdüm temiz havayı içime çekerek.
İstanbul'un en büyük Tıp Fakültesine sahip olan okulda okumak benim için paha biçilemez bir durumdu. Merdivenleri hızlı hızlı çıkıp ilk dersin olacağı laboratuvara girip hızla yerime oturdum. Öğrenciler içeri girerken Profesör gelmeden dersimi son kez kontrol etmek için kitabı açtım. Başarılı bir öğrenci olsam da her zaman daha azimle çalışmayı seviyordum. Lise döneminden bu yana doktor olma adımlarıma yavaş yavaş yaklaşıyordum. Önüme çıkan tümseklere takılıp düşmemek için, azim ve güçle derslerime sıkı sıkı tutunuyordum.
İyi bir gelecek iyi bir eğitimden geçerdi.
Öğrencilerin hepsi yerlerine oturunca, altmış yaşlarındaki beyaz saçlı Profesör İsa Bey masasına geçip, elindeki siyah deri çantasını ve bilgisayarını masanın üzerine bıraktı. Bizlere dönüp her zamanki gibi yüzündeki gülümsemeyle sınıfta göz gezdirdi. "Nasılsınız çocuklar?" Ön tarafta oturan birkaç öğrenci, "İyiyiz hocam," cevabını verip susunca, öne doğru yürüdü profesör.
"Laboratuvardayız ama deney yapmayacağız. Size görsel bir şekilde anlatım yapmak için buraya çağırdım. Şimdi önünüzdeki defter ve kitapları kapatın ve beni dinleyin. Geçen hafta işlediğimiz karaciğer konusunu şimdi size görsel bir şekilde anlatacağım." Masanın üzerinde duran karaciğer maketini eline alıp, bizlere döndü. "Biliyorsunuz karaciğerin fonksiyonları vardır, bunları geçen hafta örnek olarak size anlatmıştım. Şimdi aranızdan bana örnek verecek olan var mı?"
Yirmiye yakın öğrenci ellerini havaya kaldırıp, konuşmak için müsaade istediler. Profesör gözlerini bana çevirip, "Gel Azra, sen anlat," dedi. Heyecanla oturduğum yerden kalkıp Profesör 'ün yanına gittim. Tebessümümü yüzümden silmeden profesörün elinden karaciğerin maketini aldım. Diğerlerinin rahat görmesi için ön tarafa yaklaşıp, önde oturan esmer çocuktan kalem aldım tebessüm ederek. Derin nefes alıp konuşmaya başladım.
"Karaciğerin fonksiyonlarından biri, vücutta mevcut olan toksinlerin arındırılmasıdır. Vücuda sağlık açısından fazla zararlı toksin maddelerin alınması karaciğerin yükünü oldukça arttırmaktadır. Genel olarak alınan her madde karaciğer açısından zararlıdır. Ancak bazı gıda maddeleri karaciğere daha fazla zarar verebilmektedir. Çoğunlukla aldığımız gıdaların çeşitliliğine göre dikkat ederek çok aşırı beslenme olmadan yeterli derecede mineral ve vitamin alımı sağlanmalıdır."
Görselin üzerinde göstererek anlatımı tamamladıktan sonra, rahatlayıp gülümsedim. Çekinerek profesörün yüzüne baktığımda onun da güldüğünü görünce içim daha da rahatladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZ & ASKERİN YARİ (RAFLARDA)
Fiction HistoriqueBirbirine yabancı iki yara vardı. Sadece iki tane asla kabuk tutmayan kabuk tutsa dahi sürekli bir yerlere takılıp, her seferinde yeniden kanayan iki yara... Merhem yoktu, ilaç yoktu, bir tedavisi ya da doktoru yoktu! Birbirine panzehir iki yaraydı...