"Jimin, uyanık mısın?" diye mesaj atar atmaz yanlış mı yaptım düşüncesiyle karşı karşıya buldu kendini Yoongi. Sessiz kalmak daha iyi olmaz mıydı? Belki de onun bir adım atmasını beklemeliydi; ama hayır, zaten bir aramasını görmemiş, Jimin'e göre ise kasten açmamış gözükmüştü muhtemelen.
Vücudunun sergilediği adrenalin sayesinde heyecanlanmıştı, yatakta daha fazla duramadı bu yüzden. Ayağa kalkıp odasının içinde volta atmaya başladı. O, odanın içinde bir ileri bir geri gittikçe kararları da bir pozitif uçtan bir negatif uca doğru gidip geliyordu. Kendi içinde bir süredir devam eden bu gelgitin sonu tam bir muammaydı. Pişmanlıklarıyla birlikte kıyıya vurup hüsran bir sonuçla mahvolma gibi bir ihtimal vardı, içindeki savaşçı umutlar ise bu fırtınanın ardından onu bir gök kuşağının beklediğini söylüyordu tüm içtenliğiyle.
Jimin, Yoongi'nin mesaj atmasının üzerinden yaklaşık on dakika geçmesine rağmen cevap yazmamıştı. Belki de gördüğü halde intikam almak için onu bekletiyordu. İntikam almak istemesi Yoongi'yi umursadığını gösterirdi, belki de uğraşmak dahi gelmiyordu içinden. Yoongi ise içinden telefonunu görmemiş olmasını diledi. Bu yüzden cevap yazmazsa can acıtıcı olmayacaktı. Her halükarda hangisinin olduğunu bilemeyecekti.
Yoongi, volta atmaya devam ederken yatağının üstünde bıraktığı telefona göz ucuyla bakıyordu ara ara. Birinden mesaj bekleyeceğini, bu kadar sabırsızlanacağını asla düşünmezdi. Ona bir ömür gibi gelen beklemenin ardından telefonun ekranı parladı, hep sessizde tuttuğu telefonunu ekrandan takip etmeyi alışkanlık haline getirmişti. Işık hızıyla yarışacak derecede bir çeviklikle telefonu eline aldı, mesaj kısa ve özdü:
"Evet"
Tek kelimelik bir cevap gelmesini beklemiyordu, özellikle Jimin'den beklemeyeceği bir hareketti. Kızgın olması durumu anlaşılır yapıyordu elbette. Artık ertelemek, kaçmak, saklanmak işe yaramazdı. Onun yaptığı gibi arayı uzatmadan yazmaya karar verdi.
"Biz hiç konuşmadık, şeyden beri... Bana kızgın olduğunu hissediyorum. Geçen gece aradığında uykuda olduğum için cevap veremedim, yanlış anlaşılmak istemem. Her şey için üzgünüm. Umarım arkadaşlığımız bozulmaz."
Mesajın sonunda belirttiği "arkadaşlık" kelimesi bulundukları durum için çok tehlikeli bir seçimdi, Yoongi bunu bile bile yazdı. O cümle onu öptüğü geceyi, ona olan duygularını, belki de varsa Jimin'in duygularını da yok saymaktı. Ona olan hislerini kabullendiği halde yaşamak niyetinde değildi, bu en sağlıklısı diye düşündü. Jimin'in cevabı gecikmeden geldi:
"Arkadaşlık mı? O gece ne olduğunun, hayır, ne yaptığının açıklamasını bana yapmaya çalışmadın bile. Ertesi gün o çocuğu yumrukladıktan sonra ne olursa olsun yanında olmak istemiştim. Peşinden odana geldim, kapıyı açman için yalvardım. Bana dediğin tek şey SİKTİR GİT oldu. Yine de küsmedim, bir özür bekledim. Yurttan ayrılırken benimle vedalaşman için kapının önüne çıktım. Sense bir angut gibi bana öylece bakmakla yetindin. Sana son bir şans vermek için aradım, BEN ARADIM! Senin hiç bir zaman adım atmayacağını bu kısa zamanda öğrendim. Telefonumu açmadın. Şimdi gelip sana inanmamı mı bekliyorsun? Benden büyük olduğun halde çocukça davranan sensin. Son olarak hayır, senin gibi bir arkadaşım yok!"
Yoongi okuduğu bu küfür gibi mesajdan sonra yutkunmakla yetindi. Olduğu yerde donakaldı, tüyleri diken diken olmuştu. Gözleri bir süre telefona kitlendi,mesajı birkaç kere daha okudu. Gerçek mi diye kontrol ediyordu sanki. Hepsi doğruydu, Jimin'in yazdığı her şey doğruydu. Oturup konuşmak yerine sürekli kaçmıştı. Bu da yetmemiş, anlamsız hareketler yapıp işleri iyice çıkmaza sürüklemişti. Jimin ile arkadaş olarak kalmak istiyordu, ama onu bile becerememişti. Şimdiyse onu kaybetmenin acısını kalbinin derinliklerinde hissediyordu. Gözleri dolmuştu, kelimelerle tarifi yapılamayacak kadar çok pişmandı. Telefonu eline aldı, yazabildiği kadar yazdı:
"Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim..."
Parmakları uyuşana kadar yazmaya devam etti, daha sonrasında gönderdi mesajı. Bu soğuk, tek kelimelik mesaj Yoongi'nin karakterinin gösteriyordu; gösterişsiz, abartısız, içten ve samimi. Başını ellerinin arasına alıp telefonun siyah ekranına kapandı. Hak ettiğini düşündüğü bu tavır karşısında yapabileceği tek şey özür dilemekti. Jimin'den mesaj gelmesini beklemiyordu. Neden atsın ki? Benimle ilgili hiçbir şey görmek istemiyordur derken telefonun ekranı gelen bildirimle aydınlandı. Yoongi bir kez daha ışık hızıyla yarışarak mesajı açtı.
"Üzgün müsün? İnanmamı istiyorsan göster! O geceden itibaren yaptığın her şeyi açıkla, yine çocuk gibi davranacaksan seni affetmemi asla bekleme!"
Jimin'in sözleri her zaman olduğundan çok farklıydı; yumuşak ve şirin sözleri gitmiş, keskin ve kesin hatları olan ifade gelmişti. Jimin'in karanlık yönü bu diye düşünürken ne yazacağı konusunda da kararsızdı. Alenen senden hoşlanıyorum yazamazdı, tekrar kaçıp Jimin'i tamamen kaybetme riskini de göze alamazdı öte yandan. Ilımlı bir tutum sergilemek geçiyordu aklından:
"Jimin, o gece ne olduğunu inan bilmiyorum. Sarhoştum, net hatırlayamıyorum bile. Yaptığım şeyden sonra benden nefret ettiğini düşündüm, o yüzden biraz uzak kalmanın iyi geleceğini düşündüm. Konuşacaktım, gerçekten konuşacaktım seninle, ertesi gün Jong seni öpmeseydi tabii. Seninle onu görünce... dayanamadım. İsteğim dışında olmuştu o olay, mantığım devre dışı kalmış gibiydi. Seninle vedalaşmamamın sebebi ise yine bana kızgın olduğunu düşünmem. Aradığında ise gerçekten uyuyordum. O geceyi ve akabinde yaşananları unutup arkadaşlığımıza devam etmek istiyorum."
Yoongi, yalanlarla dolu mesajını yazdıktan sonra gönder tuşuna bastı. Jimin'i hisleri yüzünden kaybetmek istemiyordu. Onu bir daha görmeyecek olsa bile aklında kötü bir adam olarak yer edinme düşüncesi çok acıydı. Tek istediği şey affedilmekti, bunun büyük bir dilek olduğunun farkındaydı. Cevap gecikmeden geldi, Yoongi'yi bir kez daha şaşırtmıştı:
"Unutmak mı? Buna sen mi karar vereceksin?"
Böyle bir cevabı hiç beklemiyordu. Bu sefer gerçekten anlamamıştı üstelik, ne demek istiyordu? Unutmamak için ne gibi bir sebep olabilirdi ki? Jimin'in hoşuna mı gitmişti gerçekten? Dahası ondan hoşlanma ihtimali olabilir miydi? Saçmalık diye düşündü Yoongi, Jimin gibi biri ona asla o gözle bakmazdı. Jimin eşcinsel olsa bile ona bakmayacak kadar yüksek bir yerdeydi. Bu sefer yalansız bir şekilde, sadece öğrenmek için sordu:
"Ne demek istiyorsun Jimin?"
Daha fazla yatakta bekleyemedi, yeniden kalkıp volta atmaya başladı. Kalbi güm güm atıyordu, içinde dizginleyemediği bir heyecan fırtınası kopuyordu. Neler olacağına dair en ufak bir fikri yoktu. Her zaman belirsizlikten tiksinirdi, bu seferse çok hoşuna gitmişti. Jimin'le tanıştığından beri kendine açıklayamadığı duygulardan sadece biriydi bu. Telefonun ışığı bir kere daha bildirimle aydınlandı. Gelen mesaj Yoongi'nin hayallerinin bile ötesindeydi:
"Ben o gece sarhoş değildim, ama o geceden sonra hep sarhoşum. Dudaklarından aldığım şarabın tadıyla sarhoş oldum, hala kendime gelemedim. Sana sarhoşum, ayılamıyorum. Daha önce hiç hemcinsime karşı hiçbir şey hissetmemiştim. Bundan korkmuyorum, çünkü hissettiğim her şey çok sahici ve temiz. Normalde böyle şeyler yazmazdım, ama dediğim gibi Yoongi, sarhoşum. Ayılmak istemiyorum."
Okuduğu mesajla telefonu elinden düştü Yoongi'nin, kendi de dizlerinin üzerine çöktü. Kalbi göğsünü parçalayacak derecede hızlı atıyordu. İlk kez çok mutlu ve çok çaresiz hissetti. Şimdi yapacağı şey iki hayatı tamamen etkileyecekti. Ya birleşip sonsuz mutluluğa ereceklerdi, ya da yok olup karanlığa teslim olacaklardı.
-------------------------------------------------
Sanırım yazdığım en duygu dolu bölüm bu oldu. Yazarken ben bile kaptırdım kendimi XD
Bölümle ilgili görüşleriniz, olumlu ya da olumsuz, varsa yazmaktan çekinmeyin.
Gelecek bölüm görüşmek üzere :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FanfictionHayatı boyunca bir gölge gibi yaşayan, ruhu yaralarla dolu yorgun bir çocuğun hayatla, kalbiyle ve kendiyle olan mücadelesine şahit olun. Ekleme: Hikayenin ilk birkaç bölümünün yavaş ilerlediğine dair birkaç görüş aldım. Sonrasında daha çok tempo k...