Latte
Seul'ün kalabalık caddelerinden birinde, Inspiration adında şirin mi şirin bir mekan vardı. Burası mavi sandalyelerle, beyaz masalarla ve koyu mavi yastıklarla süslüydü. Duvarlar da iki çeşit mavi tonu ile boyalıydı, açık ve koyu. Tavan ise yaklaşan Noel adına yıldız şeklinde aydınlanmalar ile donatılmıştı. Çok bilinen bir kafe değildi, ama iyi müşterilere sahipti. Buraya lezzetli pastaları ve kekleri tatmak için, bir bardak cappuccino veya latte içmek için gelirlerdi. Burası gerçekten rahatlamak isteyenlerin gelmeyi tercih edebilecekleri en mükemmel yerlerden biriydi.
Seyong, kırmızı saçlı garson, her zaman burayı sevmişti. Yirmili yaşlarındaydı, birçok genç kadının kafeye sadece onun için geldiği de tartışılmaz bir gerçekti. Bunun kendisine garip gelmesine-kendi yüzünü ve vücudunu beğenmiyordu-rağmen gelen her müşteriye tüm sıcaklığı ile davranıyordu, bazıları kötü bir modda olduğu halde.
Kafede oldukça sıradan bir gündü. Günün bu saatlerinde buraya pek fazla kişi uğramıyordu. Buna rağmen patronları Gunwoo, kafeyi açık tutmak istemişti. Garsonlar ve mutfakta çalışanlar buna karşı çıkmamıştı. Burası herkes için bir yandan da kafa dinleme yeriydi, çalışanlara bile.
Seyong, elindeki porselen bardağın dibindeki soğumuş kahveye baktı. Oldukça yorulmuştu. Eve gitmeyi dört gözle bekliyordu. Bacaklarını koltuğuna uzatıp telefonuyla ilgilenmek istiyordu, ya da sıcak bir duş almak. Belki de evine gidene kadar bunları yapamayacak derecede yorulacaktı, kendini yatağa atıp uykuya dalacaktı, kim bilir?
İçeriye birinin girdiğini belirten kapıda asılı zille beraber Seyong hızlıca elindeki bardağı herhangi bir yere bıraktı. Hafifçe öksürerek boğazını temizledi.
İçeri doğru adımlayan çocuk, boynundaki gri atkıyı çıkarıp omzundan aşağı sarkıttı. Ceketinin de düğmelerini birer birer açarken başını iki yana sallayarak saçlarını dağıttı. Seyong'a doğru ilerledi ve ona oldukça çekici bir gülümseme bahşetti.
"Merhaba. Ben bir kahve almak istiyordum."Çocuğun sesi hafiften titriyordu. Seyong, kalbinin hızlandığını hissetti. Bu çocuk ne kadar da tatlıydı böyle.
"Normal siyah bir kahve mi istiyorsun yoksa özel olanlardan mı?"diyerek bir soru yöneltti Seyong. Ayrıca sanırım istemsizce de gülümsemişti.
Oğlanın dikkatini çekebilmiş gibiydi. Hemen sordu."Özel kahve de nedir?"
Seyong, karşısındaki çocuğun hafiften kızardığına da yemin edebilirdi. Ellerini arkasındaki tezgaha yasladı ve gülümseyerek anlatmaya devam etti."Özel kahve, içinde daha fazla tat ve his barındırır." Gözünün önüne düşen saçı kulağının arkasına sıkıştırarak devam etti." Espresso'nun köpüğü kahvenin en üstünde birikirken içindeki Latte ise süt kreması ile karışıyor. Buna benzer birçok özel kahve var." Açıklamasını sıcak bir gülümseme ile sonlandırdı.
Karşısındaki çocuk ise gözlerinde oluşan minik ışıltılarla dinlemişti tüm bunları.
"Şey, aslında sanırım tatlı bir şeyler içmek istiyorum." Parmaklarıyla oynayarak konuştu. Seyong ise bir öneri üretebilmek için parmağını çenesine yaslayarak kısa süreliğine düşündü."Caffé Mocha'ya ne dersin? Bardağın en altında çikolata bulunuyor, espresso ve buharda ısınan süt ise ortada ve köpüklü krema da en üstte, çikolata sosu ile beraber."
Çocuk başını heyecanla yukarı aşağı salladı ve Seyong'un sütü ısıtmasını dikkatlice izlemeye başladı. Seyong ise odaklanmıştı, hazırladığı kahveye içindeki tüm hisleri yüklemek istiyordu. Müşterilerin beğenisi her zaman onun için önemli olmuştu, ama bu sefer daha farklıydı.
Kahveye son olarak daireler halinde çikolata sosunu dökmeye başladı. Bardağı cam bir tabağa yerleştirdi ve yanına birkaç tane de çikolata ekledi. Onu heyecanla bekleyen çocuğa uzattı.
Çocuk kibarca teşekkür etti ve park manzarası olan iki kişilik bir masaya oturdu.
YOU ARE READING
macchiato//sejin christmas story-twoshot
Fanfiction"Bana böyle güzel kahve yapmayı öğretebilir misin?"