Yedi

544 74 107
                                    

Uyuyamıyordu.

Gün içinde bayılma olayını da sayarsak iki kere uyumuştu. Uykusu yoktu. Ki, zaten uyumamış olsaydı bile aklında dolaşan sorularla uyuyamazdı. Beyni o kadar karmaşıktı ki, bazen tüm olanların rüya değil de gerçek olduğunu düşünür olmuştu.

Rüyalarında bu kadar fazla kalmamıştı. Uzun sürmezdi. Uzun sürse bile, bu kadar rahat hareket ede ve konuşamazdı. Arkadaşlarının yüzlerini net görebiliyordu. Onlarla rahatlıkla konuşa ve dokunabiliyordu. Hissediyordu. En çok da sabah komutan'la olanlar çok gerçekçiydi. Onunla öpüşürken hissettiklerini gerçek hayatta bile hissetmediğine yemin edebilirdi. Ayrıca daha ilk yakınlaşmadan öğretmeninden hoşlanmaya başlamıştı.

Komutanı ona dokunurken yabancılık çekmemişti. Onun her dokunuşunda hissettiği sıcaklık hiç yad değildi. Vücudu onu kolaylıkla kabul etmişti.

Çekinmemişti. Kendisi de ona dokunurken, karşılık verirken de  yabancılık çekmemişti. Sanki gerçekten yılların sevgilisileriymiş gibi hissetmişti. Ki, belki de aslında daha bir iki konuşmadan o tarafa geçmeyen bu adama ilk günden sevdalanmıştı.

Okulda tanıştığı öğretmenine benzemiyordu. Öğretmen Kim, fazla kaba gözüküyordu. Komutan gibi kendimden emin, özgüvenliydi. Fakat öğretmen Kim, onu fazla azarlamıştı. Ayrıca kötü imalarda bulunmuş, onu öğrenciler arasında küçük düşürmüştü. Eğer komutan yerine öğretmen Kim'le olsaydı bu yakınlaşmalar, bırak yakınlaşmayı derler bittikten sonra bile adını ağzına almazdı. Gerçi öğretmeninin soy isminden başka hiçbir şeyini bilmiyordu ki. Öğretmeninin de isminin Seokjin olacağını düşünmüyordu. Olsaydı Tanrı tarafından buraya ceza olarak gönderildiğini düşünecekti.

Arada bu fikri de düşünmüyor değildi. Tarihten o kadar nefret ediyordu ki, dersin her cümlesini okuduğunda, cümlenin her kelimesine küfürler ediyor, bahsi geçen insanlara hakaretler ediyordu. Tarihin gerçekliğini sorguladığından belki de Tanrı, onu kendi gözleriyle görsün diye buraya getirmişti. Eğer öyleydise hem özrünü diler ve buradan çıkabilmek için Tanrı'ya dualarını ederdi.

Sonra sağ tarafında yerleşen diğer bir yatağı kendince hazırlamaya çalışan Jimin'e baktı. İyi ki, bu lanet rüyasında en azından onu hatırlıyor diye düşündü. Öğretmen Kim'den farlı olarak hala aynıydı en yakın arkadaşı. Hala düşünceli, ilgili ve aynı zamanda sinirlendiğinde küçük elleriyle kendisine yumruk atan o küçük arkadaşıydı. En azından bu rüyada bulunduğu için Tanrıya teşekkürlerini iletebilirdi.

"Neden yanımda uyumuyorsun ki?" Sesi, diğer odadaki arkadaşı duymasın diye yavaş çıkmıştı. Onu incittiğinin farkındaydı, ancak gerçekten Jimin kadar onunla yakın olamıyordu. Rüya olduğunu biliyordu, fakat Hoseok'un ona onunla Jimin'den daha önce tanıştıklarını söyleyince içinde üzüntü hissetmişti. Hoseok iyi birisiydi ve Taehyung onu incitmeyi haketmiyordu.

"Boş yatak varken senin yanında niye uyuyayım?"

Taehyung şaşırmıştı.

"Arkadaş değil miyiz? Sarılıp uyuyalım işte"

"Taehyung, sen hafızanı değil direk beynini kaybetmişsin. Biliyordum zaten, sabatan tuhaf şeyler konuşup duruyorsun. O yarandan süzülüp gitti kesin"

"Tanrı aşkına Jimin hiç yapmadığımız şey sanki"

Jimin cümle biter bitmez arkadaşının yüzüne yastığını atmıştı. Taehyung neye uğradığını şaşırırken "Bana bak bambu kökü, bunu komutanın yanında da söylersen seni şeytan dilinin içine sokar, bir hafta yıkanmak zorunda kalırsın. Yalan atma"

Tarih, anıları meydana çıkarır✓ (TaeJin) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin