-1-

108 5 0
                                    

Evden uzaklaşmaya yakınken...

Bavuluma gerekli eşyalarımı, unutmak istemediğim o resimleri,şarjdan çıkardıgım telefonumu aldım.Parmak ucuna kadar çektiğim hırkamı üstüme geçirip, beremi kafama geçirdim ve son olarak ugg'larımı giydim.Dışarıya çıktığımda son 9 yılımı geçirdiğim bu eve uzun bir bakış atmıştım.Bu evde geçen onlarca sey buraya tekrar dönmemi değilde,başka bir yere aitmişim gibi bir düşünceye sürüklüyordu beni.

İçimi çektim, burda geçirdiğim son nefeslerimi birer birer alıyordum.Soğuk kış havası'nın verdiği titreyiş bacaklarıma kadar yükseliyordu.Tren raylarının üstünden atlayarak yola çıkıp oturduğum kaldırımda sabırsızca taksi beklemeye koyuldum.

Cebimden çıkarıp elime aldığım telefonda hiç bildirim yoktu.Ama biliyordum ki burdan gidince birsürü arama ve mesaj birikecekti.Kafamı kaldırıp etrafa bakındığımda herkes işine ve okuluna giderken ben kendime yeni bir yaşam kurmaya başlangıç yapıyordum.

Bu dondurucu soğukta üstüm başım buz iğnesi olmadan sonunda bir taksi gözükmüştü gözüme.Bulunduğum yerden hemen kalkarak bavulumu asılıp elimi deli gibi sallıyordum.Taksi şoförü her ne kadar şeytan bakışı atsada bavulumu yerleştirip ön koltuğa geçerek başımı cama yasladım ve şoföre :

Mümkün oldugunca hızlı gidebilir misiniz ? dedim. Şoförse bana kafa sallayarak karşılık verdi.Tren garına gidiyorduk.Tek başıma yolculuğa çıkmak benim için her zaman korku verici olmuştu.Şuan yaşadığım gibi...

Uzun bir yolculuktan sonra tren garına ulaşmıştım.İstanbul'a ilk kez gidecektim.Doğrusu böylesine büyük biryere alışmak kolay olmayacaktı.Alışmaktan çok yaşamak...

İstanbul'a gidince ne yapacağım hakkında henüz bir fikrim yoktu.Kaldıramayacağım bir hayat yaşamakta istemiyordum açıkçası.Hemen bekleme alanına geçerek trenin gelmesini beklemeye koyuldum.Evden gitme sebebim her ne kadar standart aile kavgaları ve baskıları yüzünden olsada gitmekte kesin nettim. Evden çıkmadan önce yazdığım nottaysa :

Kusura bakmayın ev halkı ama artık size tahammülüm yok.

Yazarak göz önü biryere bıraktım.

Yolcuların ayaklanmasından trenin yaklastıgını anlayarak uzun bir oh çekerek yerimden kalktım.Trene ilk adım atan ben olmuştum nedeniyse veda edecek birilerinin olmamasıydı.

Kafamı cama yaslayarak derin düşüncelere daldım.

Büyük bi uçurum istiyordum sonsuzlugun ufkuna bağırabileceğim ve insanların asla duyamayacağı...

2 saatlik yol çok kısa sürede sona ermişti.Yerimden doğruldum.Trenden indiğimde adeta gözüm kamaştı.Buranın havasını derin derin içime çekiyordum.İlk işim sahil kenarına gitmek olacaktı.Ondan önce yine taksi arayışına çıkmak.

Nereye gideceğimi bilmezcesine yürüyordum.Hemen karşıda bir taksi durağına rastladım.Elimde bavulum oldugunu anlayan taksici taksi bagajını açarak bana yardımcı oldu. Ardından ön koltuğa geçerek gideceğim yeri tarif ettim.Yolu uzatmak istiyordum çünkü bu koca şehri izlemeye doyamıyordum. Kim bilir ne maceralar yaşayacaktım.

Işıl ışıl parlayan denizi mükemmel bir şekilde tamamlayan İstanbul boğazı gözüktü bir anda.İçimi kaplayan neşeyle birlikte taksiden indim.Bavulumu indirip sahile doğru yaklaşmaya başladım.Çevrede ki insanlara göre oldukça yabancı kalmıştım.

Boş bank bulma ümidiyle gözümü bir oraya bir buraya çeviriyordum.Anlaşılan her yer doluydu.Bu ne kadar iyi oldu bilmiyorum ama bavulumun üstüne oturdum.Kendimi buraya aitmişim gibi hissetmek istiyordum.Çantamdan çıkardığım fotoğrafları incelerken derinlere dalmıştım.Bir an içinde olsa içimde ayrılığın verdiği acı belirdi.Hiç değilse onların yanlarında sayılı güzel günler geçirmiştim.Etrafta gördüğüm insanların attığı bakışlarla nefesimin daraldığını hissettim.kafamı gökyüzüne kaldırarak gözlerimi yumdum.

Ağlıyordum...

Döktüğüm göz yaşına boğulurken yanımda bana ilginç bakışlar atan bir çocuğun oldugunu farkettim.Oldukça yakışıklıydı.Güneşten kamaşan kahverengi gözleri ışıltılı bir hale gelmis,bana bakıyordu.Bense ağlamaktan kızaran gözlerimi kısarak :

Şu lanet bakışlarını üzerimden çek ! Ne istiyorsun ? diyerek çıkıştım.

Kalacak bir yer bulmak için daha fazla vaktim olmayacağını anlayarak bavulumu hızlı ve sinirli bir tavırla çekiştirdim.

Arkamdan bir ses :

□ Bekle ! dedi.Bir an için sesine hapsoldum.

□Yalnızca tanışmak istiyorum.Neden burdasın ?

Bedenim bu soruya cevap verecek kadar güçlü değildi.Suskunluğumu bozarak :

○Seni bu kadar ilgilendirmek zorunda mıyım ? diyerek karşılık verdim.

□Buralar hava karardığında senin gibi bi kız için tehlikeli olur.Senin için kalıcak bir yer bulmamı istersen eğe-

Sözünü bitirmesine engel oldum.

○Ben başımın çaresine bakarım.Hem sana nerden güvenebilirim ki ?

Gözlerini dikmiş keskin bakışlar atıyordu.Sanki ikimizde köyden şehire gelmiş iki masum köylü gibiydik.

□ Birincisi birbirimizi henüz tanımıyoruz.ikincisi ben sokak serserisine veya senin gibi yabani kızların parasına göz koyacaklardan değilim.Eğer üçüncüsüne gelicek olursaak-uzun bir süreden sonra-Yada sen hala inatçı kız modunda kal,buralarda kaybolmaya meraklıysan tabii.

Sesimi çıkarmadım.Ne yapacağımı şaşırmışcasına öylece durdum.Gerçekten engel konulamayacak derecede dâvetkardı.Güvenilmeyecek tiplerdende değildi.Ama neden bana yardım etme ihtiyacında bulunduğuna anlam verememiştim.

Arkasını dönmüş gitmeye hazırlanırken :

○Tamam.Ama yalnızca bana kalacak bir yer bulman şartıyla.Anlaştık mı ? dedim.

Yanağına küçük bir tebessüm kondurduğunu farkettim.

□ Peki ben önden gidiyorum.Beni kaybetmeden arkama takıl.

İçimden umarım bunun altında başka bir sebep bulunmuyordur diyerek bavulumu asıldım.

(Herkese merhaba ! Kitabın sizin için nasıl olduğunu sorgulamadan önce bu kitabın kurgusu olmadığını veya aklımda eksiksiz tasarladığım söylenemez.Kendimce yazıyorum.Devam ettirmek isteği geldikçe.Umarım olaylar geliştikçe hoşunuza gider.İyi okumalar.)

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin