Previously on our story .....
Our heroes had started a journey which was being continued in a forest. They ate their dinner and with a brilliant offer of Hikari, they divided into groups and were trying to find the strangest plant.
Sevranur and Young Aaeng came across two bears but fortunatelly nothing serious happened. Actually Sevranur tried to touch them (could she be crazier?) but they refused because of unknown reason, but we are greatful for that.
Speaking of which, we dont know anything about what Dilşad and Kyu Jong are doing in the forest, especially when they are all alone.
And of course Meryem and Hyun's part was the most surprising one. We are looking foward to seeing what will come next.
Furthermore, in this episode we will have guests and we are so pleased that they could make themselves to be here, even though they had a problem in airport.
Well, anyway, where was I?
We are so thankful to the ones who have been reading our story sincerely....
Şaka şaka hadi okuyun!
LOVE LİKE THİS
21. Bölüm
-MERYEM-
Ben, son kalan gücümle ona doğru ilerledim:
-Hyun!
Hyun elini omzuma koydu. Evet bu o! Kolu ile beni kavradı ve yanına çekti:
-Meryem, iyi misin? Sakın korkma! Arkama geç ve ne olursa olsun hiç bir yere gitme!
Arkasına geçip saklandım ve elini sıkıca tuttum. Başını kaldırdım ve kafasının arkasına baktım.
Hyun bir şeyler söyledi ama anlamadım. Kafasının arkasına odaklanmış bir şekilde kala kaldım. Hipnotize oldum sanki? Acaba çok korktuğum için mi?
-HİKARİ-
Bir tarafımda Jun Jun diğer tarafımda Hong Ki, kol kola girmiş yürüyoruz. Uzun zamandır bu kadar çok kendimde hissetmemiştim. Bana bir şeyi hatırlatıyor ama ne?
Hong Ki ciyaklayan bir sesle şarkı söylüyor:
-Seeeen bu gün iyiki doğmamışsın! Seen bu gün iiiyyyiki doğmamışsııınnn!
Jun ağzıyla trompet sesleri çıkararak ona eşlik ediyor. Kendimi koskocaman gülümsemekten alamadım. Şimdi bu sahnede sadece Talut ve Ahmet Hamdi eksik. Gözlerimi kapattım ve kendimi onların adımlarına bıraktım.
Bir anda bir şey oldu. Jun Jun ve Hong Ki'nin "hiiiiii" sesleri aradında bir şey gelip arkamdan "Bööööö!" diye bağırdı. Jun Jun ve Hong Ki çığlığı bastı, ben ise dönüp Ahmet Hamdi'nin suratına baktım; deli gibi sırıtıyor.
Ahmet Hamdi bana hitap ederek:
-Eee tabi kurt şakasından sonra korkmassınız ki lordum.
Kaşlarımı çattım:
-Ne kurdu?
Ahmet Hamdi:
-Yahu kurt işte! (elini alnına vurdu ve dudağını ısırdı) Amanıınn yoksa süprizi mi bozdum?
Hong Ki, hala Ahmet'in nasıl olupta bu ormana geldiğini çözemediğinden, şaşkınlıkla:
-Ne süprizi?
Ahmet Hamdi:
-İşte ya, Yusuf kurt kostümü giyip, sana saldıracaktı.
Hemen araya girdim: