24. Bölüm
-DİLŞAD-
"Yanındayım."
O yanımda. O halde hiç bir sorun yok, değil mi? Artık korkmam gerekmiyor. Ama bana sarılıyor... Ona sarılamam. Bu kadar cesur değilim.
Yavaşça benden ayrıldı.
"Sana ne oldu? Neden ağladın? Biri sana bir şey yapmadı, değil mi?! Kim yaptı?"
"Ha-hayır. Kızları bulamadım." dedim. Yalan söylediğim için üzgünüm Kyu Jong. Aklımdan geçenleri sana söyleyemem.
-KYU-
Ohhh! Çok korkmuştum. Neyse, bir şeyi yokmuş.
Kimseyi bulamadığımızdan beraber dolaşmaya başladık. Karşımıza bir merdiven çıktı.
"Yukarıda olabilirler mi?"
"Bakalım."
Yukarıda renkli bir dans pisti vardı. Ve görünürde bizimkiler yoktu. Daha çok çiftler var gibiydi. Ne "daha çok"u?! Resmen çiftler için yapılmış burası. Birden Meryem'İn bana verdiği tüyolardan biri aklıma geldi. Dilşad'ın dans eden insanlardan etkilendiğini söylemişti sanırım. Neyse, denemekten zarar gelmez. Derin bir nefes aldım.
"Dilşad, dans... biz yani... beraber... edelim... yani ister..." susmalıyım! Dilşad'ın karşısında saçmalamaktan başka ne yapabilirim ki!
Dilşad tereddütle etrafına baktı.
Dilşad ile...ben...dans ediyorum. Bu ne kadar muhteşem bir şey böyle! Ama aynı zamanda çok da utanıyorum! Ne yapsak ki!
"Hahahahahhah!!!!"
Bu ani kahkahayla yerimizden sıçradık. Sevranur karşımızda durmuş karnını tuta tuta gülüyordu.
"O ne biçim dans ya?! Aranızda en az iki metre vardı! Hahahah!"
"Dibine mi gireyim kızın?! Bu halde bile heyecandan ölü-" ani bir gazla söylediğim sözlerden sonra ağzımı hızla kapatıp Dilşad'a baktım. Ağzı iki karış açıktı. Yandığımı hissediyorum!
Hızla aşşağı indim ve bir şekilde kendimi dışarı attım.
Bir daha onun yüzüne bakamam!
-DİLŞAD-
Bir daha onun yüzüne bakamam!
-İKİ GÜN SONRA-
-MERYEM-
Ablam her zamanki havaalanı kontrolünü yaptıktan sonra sıra vedalaşmaya gelmişti.
Kevser çocukların her birine kocaman öğüt listeleri verdi. Ablam her biriyle el sıkışıp başarılar ve komiklikler diledi. Sevranur abla yalnızca Talut ve Yunus'a sarılıp onları bol bol öptü. Tabii ben de aynısını yaptım. Dilşad hepsine "Hoşçakalın, Allah'a emanet olun." dedi.
Hong Ki, Talut ve Yunus salya sümük ağlayarak kucaklaştılar. Ahmet Handi, Hong Ki'ye kocaman abi sarılışı yaptı. (Nasıl bir şeyse o...)
Yusuf ve İbrahim ise son anda internet kafeden çıkarak geldiler ve onlarla da vedalaştık.
Tam kapıdan geçerken İbrahim arkamızdan "Bir dahaki gelişinizde evli olun bari!" diye bağırdı ve beşimizden de yediği terlikle ağzı-burnu morardı.