Ulaş'ın arkadaşlarıyla geçirdiğim o gecenin üstünden 2 gün geçmişti. Bu süre içerisinde onlarla pek muhattap olmadım, Ulaş desen okula gelmemişti zaten. Buna seviniyordum çünkü nedense o yanımdayken korkuyordum, ürkütücü bir havası vardı, iliklerime kadar üşüyordum. Bu durum bir kuzunun kurdun yanında olmasıyla tasvir edilebilirdi ancak sanırım.
Şimdi, pazartesi günü, mutsuz bir şekilde girdim okula. Haftasonumu hasta olduğumdan sadece yatakta geçirebilmiştim ve bu beni üzüyordu. Bitirmem gereken diziler vardı oysa ki, bu haftasonu bitirmeyi planlıyordum oysaki. Ama onun yerine kırmızı bir burunla yatakta yatmış, 39 derece ateşle kıvranmıştım. Hâlâ daha burnum kırmızıydı ve sesim son derecede grip olan madur insanların çocuksu sesleri gibiydi.
Sınıfa girdiğim an Eda ve Seda yapıştılar boynuma, şaşkın bir şekilde geriye çekildim. İfadeleri çok endişeliydi.
"Kızlar ne oldu?"
Bu sırada en arka sırada oturan Ulaş'ın bakışlarını fark etmiş ama ona bakmamıştım."Ne olduğuna inanamayacaksın!" dedi Seda. "Ege iddiayı kaybetmiş."
"İddia mı? Ne iddiası?" desem de, partide girdikleri iddiayı tamamen unuttuğum geldi aklıma. Doğru ya!
"Kayıp mı etmiş?""Evet! Cezası neydi hatırlıyor musun? Ona 20 tokat atacaksın!"
Korkuyla gözlerim büyüdü. "20 tokat mı? Hayır, böyle bir şey yapmayacağım."
Beni öldürmesi için eline bir sebep vermem demekti bu!"Yapmak zorundasın ama." diye cevapladı Eda. "Bu iddialar ciddidir Öykü, gercekleştirilmediği sürece çok kötü şeyler yaşanır. Sakın itiraz etme. Hem bir de iyi yanından bak." Burayı kimse duymasın diye fısıldayarak söylemişti. "Onun gibi bir pisliğe vuracaksın."
"Ama..."
"Yapabileceğimiz bir şey yok ki. Bahadır bunu duyarsa çok sinirlenir ve Ege'ye hesap sormaya gider. Ve Ege gerçekten onun canına okur. Bunun olmasına izin veremeyiz. Bahadır duyunca bu işe gönüllüymüşsün gibi davranmalısın."
İşte bu beni korkuttu çünkü Bahadır ile henüz yeni tanışmış olsak da, onu seviyordum. Basına bir şey gelmesini asla ama asla istemezdim.
"Tamam." dedim üzgün bir şekilde fakat hemen kabullenmeyecektim, Ege ile bunu konuşmaya karar verdim.Kızlardan ayrılıp sırama oturdum, Ulaş'ın bakışlarını hala daha üzerimde hissediyordum.
Ne düşünüyordu?
Yavaşça ve ürkek bir şekilde bakışlarımı ona çevirdim fakat gözlerini benden ayırmadı. Çok sert bakıyordu, utanmaya başlayacaktım birazdan.
Kafasını çevirip önünde oturan Ali'yi alttan ayağıyla dürttü sertçe. Ali arkasını döndü. "Parti gecesi telefonda bahsettiğin iddia neydi?""Ha, Ege ile Adem'in iddiası. Ege kazanırsam kızı bana vereceksin dedi ama kaybetti. Şimdi Öykü ona 20 tokat atacak." Ali yüzünü bana çevirdi, gülüyordu. "Sıkı tokatlar at oldu mu?"
Ulaş masaya yumruğunu geçirdi ve bana doğru döndü. Yerimden sıçradım ve ürkek bakışlarımı ona çevirdim. "O partiye gitmeseydin bahise girmeyecektin. Ne geçiyordu aklından? Senin gibi bir süt çocuğunun o tarz yerlerde ne işi var! He?" Sonlara doğru öyle bir bağırmıştı ki bütün sınıf bize dönmüştü.
Korkudan yerime sinmiştim, ne diyeceğimi bilemiyordum.
Korkuyordum.Ali korktuğumu fark edip Ulaş'ın kolunu tuttu. "Abi sakin. Kızı korkutuyorsun."
"Korksun." dedi ürkünç bir edayla. Alinin elini ve oturduğu sandalyeyi sertce iterek ayağa kalktı. "Aklı varsa zaten bundan sonra korksun."
**********
Ulaş'ı o atağından sonra o gün içerisinde bir daha görmedim. Aynı dersin teneffüsünde ise aşırı derecede bahtsız bir insan olduğum için Ege ile karşılaştım. Tam karşımda duruyor, bana muzip bir şekilde bakıyordu, dudağının kenarındaki alaylı kıvrılmayı görebiliyordum ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri
Literatura Feminina"Beni sinirlendirmek için özel olarak mı uğraşıyorsun sen?" dedi sonunda. Sesi oldukça derin geliyordu, bu tını beni oldukça korkutmuştu. "Kötüysem ne olmuş?" dedi, yüzüme baka baka. Biraz daha yaklaştı, nefesini yüzümde hissedebileceğim kadar. "Ne...