Öğrenciler hemen yerden kalktılar ve toparlandılar. Sonra da önlerindeki birkaç yılı geçirecekleri okula bakmaya başladılar. O muhteşem ve görkemli yapıya...
Karşılarında antik ve modern zıt ikilisinin güzel bir uyumu vardı ve bu oldukça hoştu. Öğrenciler hayranlıkla kocaman okula bakarken Alan dikkati üzerine toplamak için yalandan öksürdü ve başarmıştı da. Öğrencilerin hepsi dikkatini ona verirken konuşmaya başladı.
- Evet, arkadaşlar. Şu an Wedester Akademisinin güney girişindeyiz. Öğle yemeğine yaklaşık üç saatimiz var. O yüzden rahat rahat etrafı gezebiliriz. Hadi, beni takip edin!
Alan, eliyle işaret yaparak, demir parmaklıklara doğru ilerledi. Onun arkasından da öğrenciler... Girişe vardıklarında kapılar yavaşça açıldı. Kapılardan biri sağa, biri sola doğru sürgüleniyordu.
Yolları açıldığında akademiye giriş yaptılar. Girdiklerinde Alan, kapının sağ tarafında duran orta yaşlarda, uzun boylu ve iri yarı birine el işareti yaparak selam verdi. Bu kişi Alan'ın selamını aldı ve aynı işareti o da yaptı. Sonra ikisi çok içten bir şekilde gülümsediler. Ardından Alan önüne döndü ve yoluna devam etti. Tabii arkasında birinci sınıflarla...
Şu an merkez binaya doğru gidiyorlardı. Yemyeşil çimenlerin ve upuzun ağaçların arasından geçiyorlardı. Etrafta yani çimenlerin üstünde, banklarda ve ağaçların gölgesinde oturan üst sınıflar, birinci sınıflara bakıyorlardı. Bazıları küçümser, bazıları abla ve ağabey gibi, bazıları ise "hoş geldiniz" der gibi bakıyordu ama hepsinin ortak bir noktası vardı ki o da süzmekti. Hepsi birinci sınıfları süzgeçten geçiriyordu. En büyük ilgiyi ise ikizler alıyordu. Çünkü alışılmışın dışında bir dış görünüşleri vardı.
Az sonra Alan ve öğrenciler merkez binaya geldiler. Bina bildiğiniz modern bir şato şeklindeydi. Eski dönemlerde olan kötü cadıların yaşadığı şatolardan değildi. Daha çok; günümüze yakın, kraliyet ailesinin yaşadığı tarzda bir şato gibiydi. Bu şato şeklinde bina; çoğunlukla gri, krem, lacivert ve siyah renklerinden oluşuyordu ve âdeta taş bloklardan özenle yapılmıştı. Ayrıca birbirine bağlı kuleler vardı. En uzun kule, bir saat kulesiydi. Okula yarım saat uzaklıkta olan şehir merkezinden bile gözüküyordu bu saat kulesi.
Öğrenciler hayranlıkla merkez binaya bakarken Alan konuştu.
- Sfensium.
Öğrencilerin önünde birden kalem ve kağıt belirdi. Daha sonra Alan devam etti.
- Herkes kağıda adını ve soyadını yazsın. Sonra da valizine yapıştırsın. Görevliler valizlerinizi odanıza çıkaracak.
Herkes kağıtlara adını ve soyadını yazdı. Ardından valizlerine hızla yapıştırdılar. Onlar yazarken görevliler yani okul cüceleri geldi. Geldikleri gibi de öğrencilerin ellerinden valizleri alıp gitmeleri bir oldu. Okulun ihtiyaçlarını karşılayan ve temel şeyleri yapan görevliler vardı ve bunlar da cücelerdi. Mesela; yemek yapmak, okulu temizlemek, mali işlerle ilgilenmek ve kayıt işlemleri gibi. Çünkü cüceler becerikli ve zekiydiler.
O sıra Alan tekrar konuşmaya başladı.
- Limos'da dediğim gibi önce okul turuna başlayacağız. Bu yüzden beni takip edin. İlk durak, arena.
Alan yürümeye başladı. Onun arkasından da valizleri alınarak hafifleyen öğrenciler yürümeye başladılar. Yürürken ikizler ve Artemis birbirine bakarak gülüyorlardı. Alan'ın "Limos'da dediğim gibi" demesi onlara komik gelmişti. Çünkü konuşmuşlardı ve Alan'ın böyle bir şey dediğini hatırlamıyorlardı.
Çok sürmeden arenaya vardılar. Arena modern bir tarzdaydı ama antik yapısını koruyordu. Krem ve kırmızı renklerden oluşuyordu ve dairesel bir şekli vardı. Arenaya kuzey, güney, doğu ve batı olmak üzere dört giriş vardı. Alan ve öğrenciler batı girişinden içeriye girmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş ve Ay
FantasiBüyülerin, elementlerin ve kılıçların havada uçuştuğu fantastik bir dünya sizi bekliyor. Normal olmayan ikizlerin kendileriyle ve dış dünyayla çatışmasını okumaya hazır olun. Neredeyse her hikayede olduğu gibi bu hikayede de iyi-kötü çatışması var...