FIRSAT

65 0 0
                                    

      Su dingin. Işıklar pariltiyla denizin üzerinde dalgalanıyor. Yemekler tek tek servis edildi masalara. Beynim sulanmış gibi hissediyorum. O'nun üzülmesine izin veremem. Bu bildiğim en iyi şey ama tek gerçek değil. Bir gerçek te var ki orada öylece beklentiyle bana bakan bir ailem var. Yapmam gereken şeyler var ama ...

       "Ooo gençler " diyerek oturuyor yanımıza. Kalbimin atışını hissetmiyorum ama biliyorum ki neredeyse ağzımda atıyor.

       "Selam" diyor olanca artistliğiyle. Harun sadece başıyla selam veriyor. Anlıyorum ki birbirlerinden pek hoşlanmıyorlar.

       "Çok soldun" diyor Harun. Biliyorum hissediyorum zaten ama nedenini anlatamam anlatamıyorum daha doğrusu.

        Hep îmalı sorularla konuşuyor benimle. Dil kurallarına göre sonuna soru işareti gelmeyen ama benim pekala da soru olduğunu anladığım cümleler.

        "Sessizliğe bu yakışır. " Gülümsüyor denizle buluşan gözleriyle uyum içinde. Ona gülümsemek yakışıyor. Ben ise kendime hep hüznü yakıştırırım.

        "Konuşmalarınız dan bir şey anlamıyorum" diyor Serdar ARDIÇ. Bu atmosfer ancak bu kadar hodul bir şekilde bölünürdü herhalde. Harun un da rahatsız olduğunu anlıyorum ve de konuşmuyor. Ben ise annemin bakışlarının ağırlığı altında cevap veren kişi olmam gerektiğini anlıyorum.

       "Konunun başı önceye dayanıyor boşver. " Yüzüm Serdar a tersti. Konuşurken ise ona dönüyorum. Beni gören gözleri büyüyor bir an. Anında dudaklarından bir kahkaha fırlıyor.

       "Sen Ref in yanındaki asi kız ! Ah senin Harun la tanıştığını bilmiyordum. O halde ÇINAR ların yanında ki aile senin ailen mi ?" diyor annem lerin masasını göstererek. Başımı belli belirsiz sallıyorum. Harun un neredeyse denizden hiç ayrılmayan gözleri hızla beni buluyor. Gözlerindeki şüpheyle şaşkınlığı aynı anda görüyorum.

       "Peki senin ailen Nerede? " diye soruyorum Serdar a. Onlarda burada olsa ailemle gayri ihtiyari tanışırlar ve belki de bana ihtiyaç kalmazdı.

        "Ah onlar mı? Nasıl onların bir çocuğuyum bir fikrim yok. Dışarı pek çıkmazlar ben ise dolaşmayı çok severim. "

        Lanet Serdar ardıç ın lanet ailesi. Gerçekten başım belada. Harun un gözleri ikimiz arasında tur atmaya bile üşeniyor gibi. Ciddi gözleri yalnızca benim üzerimde oyalanıyor. Bu bakışların altında eziliyor yüreğim. Ama sabırlı olmam gerekiyor biliyorum.

       Annem arabaya doğru gidip eliyle bana gel işareti yapıyor. Kısa süreliğine müsaadelerini istiyorum.

       Arabanın arkasına geçiyoruz annem serçe başlıyor konuşmaya ;

       "Sen elindeki fırsatları görebiliyor musun ? yoksa amacın hepimizin hayatını gume götürmek mi ? Çocuk gelip yanına oturuyor ve sen bir gülümsemeni bile göndermiyorsun Emsal! Benim sabrımı zorlama gözlerim üzerinde. "

çikolata kahvemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin