58

606 24 1
                                    

Multi: Bora Candemir

Bora ile aramızda geçen o garip andan sonra onu bir daha görmemiştim ama erken biten dersimin ardından eve döndüğümde; onu sitenin önünde arabasına yaslanmış halde beni beklerken buldum.

Başta büyük bir korku yaşasam da hemen ardından Hazan'ın bugün dersinin geç biteceğini hatırlamamla derin bir nefes verdim. Böyle bir dramanın ortasına düşmek istemiyordum. Aslında Bora ile konuşmak istemediğimi bilsem de zorluk çıkartmak benim tarzım değildi.

"Biraz geciktin," dedi beni fark eder etmez. "Müsaitsen biraz konuşalım mı?"

Tereddütle yüzüne bakarken gözlerim istemsizce pembeye kaçık dudaklarına kaydı. O dudaklar beni öpmüştü değil mi? Peki, o halde neden hiçbir etkilenme yaşamıyordum?

Bora'nın tedirgin bakışları huzursuzluğumu katlasa da onaylarcasına başımı salladım ve havaya aldırmadan ben de arabasının kaputuna yaslanıp öylece boş sokağa baktım.

"Yaptığım şeyi telafi şansım yok, özür dilerim." Dedi cümlesine başlayarak. "İlkin olduğunu bilmiyordum."

Duyduklarıma inanamayarak Bora'ya döndüm. "İlkim mi?" sesim de en az yüzüm kadar dehşete kapılmıştı. "Bunu sen nereden biliyorsun?"

Bana kaçamak bir bakış attı. Bir an sadece bir an yüzünde tebessüm görsem de bunun gerçek olmayacağını biliyordum. Böyle bir durumda kim gülümserdi ki?

"Hazar." Dedi ikilemde kalır gibi.

"Sen..." duraksadım. "Şaka yapıyorsun öyle değil mi?"

"Keşke öyle olsaydı ama hayır, çok ciddiyim."

İnanamıyordum. Kalbim delicesine atarken ne demem gerektiğini kestiremiyordum. Benim en başta sormam gereken soru; Hazar'ın neden böyle bir şey yaptığıydı? Ona böyle bir şey istemediğimi yeterince açık ifade edememiş miydim?

"Ne dedi sana?"

"Söylenmesi gerekenleri işte," mavi gözleri tamamen bana döndü. "Beni affeder misin bilmiyorum ama... Sadece özür dilemek için geldim."

Sertçe yutkundum. "Neden bunu yaptın Bora?" dedim sessizce. O ise sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu.

"Neden mi?" sesinde gizli alay saklıydı. "Sen hiç Hazar'ı öpmek istemedin mi?"

Dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım. İstemiş miydim? Elbette istemiştim. Kendime bunu itiraf edemesem de Hazar tarafından öpülmenin de, sevilmenin de nasıl olduğunu deli gibi merak etmiştim. Sessizliğim Bora'ya cevap gibi geldiğinde yüzünü buruşturdu.

"Elinden böylesine değerli bir şeyi aldığım için ben bile kendimi affedemiyorum. Ben sandım ki..."

"Ne sandın?" dedim ilgili bir sesle.

"On dokuz yaşındasın ve... Biliyorsun." Dedi bir çırpıda. Ona alayla baktım.

"Hadi canım?" az önceki ruh halinden sıyrılmış gibi güldüm. "Böyle bir yazılı kural vardı da ben mi kaçırdım?"

"İdil..." dedi iç çekerek. "Bana daha fazla acı mı vermek istiyorsun?"

"Hayır," dedim sertçe. Geldiğinden beri ilk defa kırgınlık ve korku harici bir duygu hissediyordum. O da öfkeydi. "Sadece sizin kalıplara sığdırdığınız şeyleri herkes yaşamak zorunda değil."

"Ben öyle bir şey söylemedim ki!" dedi dehşete kapılmış bir şekilde. "Konuyu nereye çektin?"

"Neden buraya geldin Bora?" dedim yaslandığım arabadan uzaklaşırken. "Ne söylemek istiyorsun?"

"Sadece üzgün olduğumu."

"Tamam, söyledin. Şimdi git."

Surat ifadesinden kırıldığı belliydi. "Özür dilerim."

"Seni affediyorum ama rica ediyorum artık çevremde dolanma. Hazan..."

"Biliyorum," dedi cümlemi keserek. "Beni gördüğü yerde rezil edecek."

"Sen... Sen bunu nereden biliyorsun?"

"Çoğu arkadaşımız ortak İdil, unuttun mu?"

Ne demem gerektiğini bilemeyerek ona baktım. Şimdi de öfkem sönmüş yine kırgınlığım başkaldırmıştı. Neden işler daha basit ilerlemiyordu ki?

"Neden beni istedin ki Bora?" dedim ağlamak üzere titrek bir sesle. "Neden işler hep zora koşuldu?"

"Cidden bunun cevabını merak ediyor musun?" dedi ilgiyle. Başımı onaylarcasına sallamakla yetindim.

"Seninle takıldığımız ilk zamanlarda olabileceğimize inandım. Yani... Çok tatlı bir kızdın ve gerçekten saftın. Hani her erkeğin isteyeceği bir kızsın diyebilirim. Ne vardı ki zamanla bunun olmayacağını gördüm. Bunun da nedeni..."

"Hazar." Dedim fısıltı dolu bir sesle. Bora yutkunurken zorla da olsa beni onayladı.

"Ben... Yapabileceğimi sandım. Yani bu yükün altından kalkabileceğimi, seni de yanıma çekebileceğimi sandım ama yanıldım. Her geçen gün daha da dönülmez bir yolda gittiğimi göremedim. En sonunda da bu yolda hep tek başıma olacağımı anlayınca gemilerimi yaktım. Senin daha fazla yanında olamazdım. Eh, olamayacaksam da bir şeylerin içimde kalmasını istemedim. Seni bu yüzden öptüm İdil. Bundan on yıl, yirmi yıl sonra dönüp baktığımda keşke dememek için ama nereden bilebilirdim ki bunun senin ömrün boyunca unutamayacağın bir öpücük olacağını." Sesi konuşmanın sonlarına doğru gittikçe kısıldı. "Telafisi yok ama özür dilerim."

"Tamam..." dedim sessizce. Daha fazla ne söylemem gerektiğini bilmiyordum ve evin önünde Bora ile de konuşmak istemiyordum.

"Hazar'ı sevmiyorum ve birlikte olsanız seni mutlu edemeyeceğini biliyorum. Bu yüzden o adamı sevemiyorum işte. Sen onu her haliyle kabul ediyorsun ama etmemen gerekiyor. O... Daha düne kadar sevgilisi olan bir adamdı."

"Bora." Dedim keskin bir şekilde. "Özrünü diledin ve bitti. Gitsen iyi olacak."

Kırgın bakışlarını bana çevirdi ve dudağının kenarında yarım bir gülüş belirdi. "Öyle diyorsan."

Kaputa yaslanmaktan vazgeçip toparlandığında bana kaçamak bir bakış attı. "Hazar'ın dediğine göre bir daha senin yakınından bile geçmem yasakmış. Sence onu dinlemeli miyim?"

Dudağımın kenarını ısırdım ve sessiz kaldım. Bunu Hazar söylediği için değil; kendim istediğim için yapıyordum. Bora ile şu dakikadan sonra arkadaş falan olamazdık. Eh, durum öyle olunca da benden uzak durması benim işime gelirdi.

"Anladım." Dedi başını ağır ağır sallarken. "Kendine iyi bak İdil."

"Sen de." Dedim kaputtan ayrılırken. Ona sarılmak gibi bir amacım yoktu. Zaten o da öyle bir istekte bulunmadı. Arabasına bindi ve ufak bir selamla çekip gitti. Hem sokaktan hem de hayatımdan.

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin