-2-

102 3 0
                                    

Çocuk öyle aval aval bize bakarken ben adeta tutulmuştum. Babam benim durumumu farkedince konuşmaya başladı. "Evlat hatırlıyor musun bilmiyorum ama kızım seni yolda yaralı bir halde görünce eczaneye getirmiş. Bize anlatmak zorunda değilsin ama yardım edebileceğim bir durum varsa elimden geleni yaparım." Çocuk bir süre daha bize bakmaya devam etti ve sonunda ağzını açmayı başarabildi. "B-ben çok teşekkür ederim." Bir yandan da ayağa kalkmaya çalışıyordu. "Size yeterince rahatsızlık verdim. Gitsem iyi olacak. Tekrar her şey için teşekkürler." Yerinde kalkmayı başarabildiğinde bize bir selam vererek kapıya yöneldi. Selam verirken şimdiye kadar farkedemediğim yakasındaki kart gözüme çarptı. Üstünde Ata yazıyordu. Muhtemelen bir yerde çalışıyor olmalıydı. Kapıdan dışarı çıktı ve belalı tip hareketleriyle sağa sola bakıp burnunu çektikten sonra sola dönüp yürümeye başladı. Hepimiz gözümüzü diktiğimiz kapıdan gözlerimizi ayırıp birbirimize baktık. Annem "Garip." dedi

"Haydi şu dükkanı kapatalım ve eve gidelim artık. Yarın okul var Nehir."

"Ah, tamamen aklımdan çıkmış." Dedim kabanımı giyerken. Annem kapı ağzında babamla beni bekliyordu. Babam ise benim dağıttığım ilaçları yerine yerleştiriyordu. İşini tamamladığında bende annemin yanına gitmiştim. Babam dışarıya çıktı ve kapıyı kendine doğru çekti. Anahtarı yuvasına soktuktan sonra sağa doğru dört kez çevirdi. Sonra benim yardımımla, akşam üstü dükkanı kapatırken çekmeyi unuttuğum, kepenkleri aşağı doğru çekti. Kilidini sağlamlaştırdıktan sonra hepimiz kol kola girip eve doğru yürümeye başladık. Yol boyunca sessizdik. Aşırı sessiz. Bu sessizlik beni geriyordu. Yutkunarak boğazımı temizledikten sonra, "Üzgünüm." Dedim. Yürümeyi bırakmıştım. Onlarda iki adım ötemde durdular ve bana döndüler. Annemin tek kaşı kalkmıştı, babamın ise kaşları çatıktı. Kaşlarla harika bir bağımız vardı.

"Ne için?" Dedi annem. Oysa ki neden olduğunu çok iyi biliyordu. Sadece benim pişman ve hatamı anlamış halimi görmekten özel zevk alıyordu.

"Sizi meraklandırdığım ve kepenkleri çekmeyi unuttuğum için."

Annemin yüzünde muzip bir sırıtış vardı. Babam ise aynı ciddiyetini koruyordu.

"Hatanı anlamana sevindim kızım. Ama ne olursa olsun bundan cezasız kurtulamazsın." Dedi annem işaret parmağını bana doğru sallarken.

"Özür diledim ya!" Dedim kendimi çaresizce savunmaya çalışarak.

"Bazen özür dilemek yeterli kalmaz kızım. Bunu daha önce iki kez daha yaptın ve seni affettik ama demek ki özür dileyince hatandan vazgeçmiyormuşsun. " Babamın soğuk sesi karşısında sesimi çıkaramadım. Haklıydı. Bir şey yaptığımda özür dileyip kurtuluyordum. Ne zaman beni cezalandıracaklar diye düşünürdüm hep, kısmet bugüneymiş!

"Baban haklı. Ama böyle dedik diye ağır bir ceza vereceğimizi sanma. Sadece eczanede çalışmanı istemiyoruz. En azından 1 hafta. Böylece belki derslerinle daha çok ilgilenirsin. Son notlarından haberimiz var." Göz kırptı annem. Olamazdı, telefonu mu alsınlar, bilgisayarı yasaklasınlar ama eczane o-la-maz!

"Orası benim en rahat ettiğim yer anne! Lütfen bunu bana yapmayın."

"Sonsuza dek değil,sadece bir hafta." Dedi babam sakince. O kadar sakindi ki,bu beni deli ediyordu!

"Dayanamam. " dedim yalvarırmışçasına.

"Konuşurken ağzından çıkacak her bir kelime cezana bir gün daha ekler sadece." Nasıl bu kadar acımasız oluyordu annem? Oraya bağlı olduğumu biliyordu. Orası en zevk aldığım şeyi yaptığım yerdi. İnsanlara yardım ediyordum. Bu kötü bir şey değildi. Kepenkleri üç kez indirmeyi unutmuşsam nolur hem? Her şeyi abartıyorlardı. Ve bu canımı çok sıkıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 17, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TesadüfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin