13.bölüm

75 12 6
                                    

Varmak üzereydik. Hızlıca elimde tuttuğum adrese ilerliyordum. Bekle beni eziğim, bekle beni. Ezik prensin geliyor.

Taksiye hızlı gitmesini söylerken cama yapıştım. Sokakları, evleri inceliyordum. Dışarıda yağmur başlamıştı. Sanki doğa insanlara nefretini gösterircesine gök gürüldüyor, yağmur hiç durmadan daha da şiddetlenerek yağıyordu.

Taksi olduğumuz yere gelince bir iki saniye kımıldayamadım. Beni bekleyen bir kıza gelmiştim şimdi. Birbirini hiç görmeyen iki ezik ruhun birleşmesi yaşanacaktı birazdan. Yüzlerimiz birbirimizde donacaktı belki de, hareket edemeyecek sadece yağmurun bizi esir almasına izin verecektik.

Taksiden indikten sonra bakındım. Yağmuru aldırış etmiyordum, onun beni temizlediğini düşünüyordum. Etrafımda dönerek evlere baktım. Beni bekliyordu. Burada bir yerde.

Üstüm sırılsıklam olmuştu. Cebimden adresin yazdığı kağıdı çıkardım. Kâğıt elimde eriyip suya karışırken eve doğru ilerlemeye başladım.

Durdum. Durdum ve baktım. Sırtı bana dönük bir kız vardı. Gözlük demirlerini görebiliyordum, kalp atışları sanki kulağımdaydı. Islanmamak için evin dış kapısının orada duruyordu.

"Merhaba?" seslendim. Sesim yere çarpan damlalara karışırken ağır çekimde bir kız döndü bana. Saçı ondan sonra dönerken gözlük camının arkasındaki ela gözler beni buldu. Harika görünüyordu. İlk görüşte aşk buydu, sırılsıklam bir eziğin aşkıydı bu. Boyu neredeyse benimle aynıydı.

Bana bir adım attı.

Saçları beline geliyordu. Bu kıza çirkin diyen kimdi? Beni kendine hapseden bu gizli aşığım bana doğru geliyordu. Kollarımı açmak ve onu asla bırakmamak istiyordum. İkimizin gücü bize yeterdi. Diğerlerinden korunurduk.

Bir adım daha attım.

Zayıftı ama. Kilolu değildi. Gayet iyi bir bedene sahipti.

Bir adım daha.

Aramızda şimdi üç beş adımlık yer kalmıştı. Gözlerimiz birbirimizi izliyordu. Hafif ondan uzundum. Biz birbirimizi ilk görüşte sevmiştik. O beni kaçıncı kez görüyordu bilmiyordum ama gizli hayranımdı. Ya da gizli aşığım. Demek ki beni seven biri daha varmış. Hissediyordum bunu. Onun beni sevdiğini benim yavaş yavaş ona tutulduğumu hissediyordum. Yağmur, yağmur üstümüzden akıyordu adeta. İkimizde birbirimizi ısıtabilirdik bu ıslak kıyafetlerle. O da aldırış etmiyordu yağmuru. Yağmur yeryüzünün pisliğini temizliyordu. Temiz insanları da işte böyle ödüllendiriyordu.

"Merhaba Alp." adım onun ağzına ne kadar da çok yakışmıştı böyle. Sesi kulağımdan kalbime inerken donakaldım. Onun kokusu beni olduğum yere kilitledi. Bir ömür boyu onunla yaşayabilirdim. Onun kokusuyla yaşayabilirdim.

"Merhaba gizli hayran." titreyerek söyledim. Yağmur şiddetlendikçe bizde sesimizi biraz daha arttırıyorduk.

"Filiz. Bana Filiz de lütfen." çok kibardı. Neden ama neden? Ona ezik diyen kimdi? Hayat adil miydi? Bu kız bana hayatı sorgulatıyordu. Bu kız öncesi hayatım nasıldı? Bana her şeyi unutturmuştu. Sadece izliyordum onu. Güzelliğini. Tebessüm etti ve inci dişleri karanlığı parlattı.

"E konuşmayacak mısın? Böyle bakışacak mıyız?" kendimi sorusu karşısında toparladım. Vücudumu dikleştirdim. Ses tonumu ayarladım ve ciddi olmaya çalıştım. Beni her zaman ki gibi eğik olarak görmemeliydi. Ezik olduğumu bilen kıza süper gözükmeliydim.

"Bilmem. Mektubun. Mektubunu okuyunca hemen geldim." kağıdı göstermek istedim ama yok oldu.

"Geleceğini biliyordum fakat biraz," kafamı anlamadığımı belli edercesine salladım. Yere bakıp dudaklarını büzdü. Sözlerimizi boşa sarfetmek yerine ruhlarımızı birleştirebilirdik. Sizce iki ezik ruh bir beden olur muydu? Devam etti.

AlpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin