Medya: Efe ile Semih'in burnu (pardon da siz nerenin manyağısınız????)
***
"Bu kadarını nasıl yiyeceksiniz anlamıyorum" onu umursamadan ikinci market arabama cipsleri doldurdum. Diğeri çikolata ve içeceklerle doluydu.
"Bir daha seninle alışverişe çıkmasak mı?" göz devirip elime gelen cin mısırı arabaya attım. Gözlerim market arabasına kayınca sırıtmaya başladım. Zar zor arabayı kasanın orada bizi bekleyen Emre'nin yanına götürüp bıraktım ve yeni bir araba aldım.
"Hadi, beni sür" elindeki tavuk paketiyle ona masumca bakan bana döndü. Tavuğu bana uzatıp koltuk altlarımdan beni kaldırdı ve arabanın içine oturttu. Öyle filmlerdeki gibi bacaklarım arabanın dışında kalmadı. Kısa olduğum için bacaklarımı kendime çekip bağdaş kurdum ve öyle yayıldım. Kucağımdaki tavuk paketini donmamak için arabanın içine attım.
"Abur cubur depolamaktan yemek almayı unuttun, hanımefendi" elimi havada 'boşver' dercesine sallayınca homurdanarak sürmeye devam etti. Uraz pirinç, makarna falan alırken yan reyondaki çubuk krakerlerlerden bir paket alıp açtım ve yemeye başladım.
"Ofo oçondo" öksürüp cümleme devam ettim.
"Abur cubur mu alsak? Ben paylaşmam ha" kesin Efe bunları benden önce bitirecekti. Uraz beni dinlemeyip arabayı doldurmaya devam etti. Adlarını bilmediğim bir sürü şey alırken bende onu izleyip kraker yiyordum.
"Yeter bu kadar" sonunda kasaya doğru ilerlemeye başladığımızda insanlar bize tip tip bakıyordu. Emre dış kapının oraya yaslanmış telefonuyla ilgileniyordu. Ayağının dibinde en az altı poşet vardı. Uraz kasadan aldıklarını geçirirken geriye kalanları Emre yardımıyla aynı poşetlere koydurdum. Poşet yirmi beş kuruş olmuş zaten.
Bir beş dakika sonra ellerinde ağır poşetlere arabaya doğru ilerliyorlardı. Ben de kasadan geçirdiğim ikinci çubuk krakerimi kemiriyordum.
"Diyorum ki, bu akşam yemeğini beraber mi yapsak?" Emre hiç üstüne alınmadan devam ederken Uraz durup bana inanamayan gözlerle baktı. Elindeki poşetleri yere koyup avuç içini alnıma bastırdı.
"Ateşin de yok, delirdin mi acaba?" göz devirip ilerlemeye başladım. Poşetleri bagaja yerleştirmeye çalışan Emre'yi ve arkamdan gelen Uraz'ı umursamadan arka koltuğa bindim ve kafamı cama yasladım. Tek başıma yemek yapmayı sevmiyordum, hazır elimde Uraz gibi bir velinimet varken bunu değerlendirecektim alt tarafı.
İkisi de arabaya bindiklerinde telefonumu çıkarıp onunla ilgilenmeye başladım. Başak sabahki halimizi bana yollamıştı. Kendi hesabından atsa takipçi kasacaktı ama buna izin vermemiştim. Şerefsiz yanım ağır bastı, ne yapayım?
Ben de o fotoğrafı post olarak atıp altına Uraz'ın dediği şeyi yazmıştım.
Spidermanler aşkına!
Şimdi de ona gelen yorumları okuyordum. Çok yakıştığımızı düşünüyorlardı. Hatta birkaç tane fan sayfası bile açılmıştı, ikimize dair.
"İnmeyi düşünüyor musunuz, hanımefendi?" telefondan kafamı kaldırdığımda kolunu arkaya atmış , gülümseyerek beni izleyen Uraz'ı buldum. Emre arabadan inmişti sanırım. Yani burada olmadığına göre kesin inmişti.
"Geldik mi?" göz devirip alayla güldü.
"Yok, prova yapıyoruz. Birazdan geliriz" ona dik dik baktığımda gülümsemesi büyüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•
Teen Fiction"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni her gördüğümde tam buram, sönmüş bir külün alevlenmesi gibi coşuyor" titreyen ellerini yumruk yapıp...