18

190 16 40
                                    

"Jimin..."

Yoongi'nin ağzından istemsizce çıkan bu kelimeler odadaki sessizliği bölmüştü. İkili, karşılıklı düello yapacak gibi soğuk ve ifadesiz bir şekilde dikildiler bir müddet. Bu oyunu bozan taraf Jimin oldu; Yoongi'nin yüzüne acıma ve tiksinti karışımı bir ifade ile baktı. Bu bakışların altında ezildi Yoongi, taşıyamadı bu hamleyi. Jimin'in gözleri kendine değdikçe değersizleşiyor, utanıyor, yerin dibine geçiyordu; zemin çamurlaşmış da batıyormuş gibi hissetti. Belki de yapacağı en doğru hamle bu olacaktı, işleri daha fazla eline yüzüne bulaştırmadan toprağa karışıp gitmek.

"Jimin dinle, ben..."

Sözlerin devamı gelmiyordu bir türlü. Söyleyecek bir şeyi yoktu, olmayacaktı. Kararının arkasında durmaktan başka bir çıkar yol görmüyordu. En azından bunu yapmalıydı. Kendine olan sayısını bir nebze koruyabilecekti böylece.

Odada birkaç saniye süren, ama Yoongi'ye saatler gibi gelen, bu sessizlik çocukların odaya girmesiyle sonlandı. İkilinin donuk ifadesine karşı çocuklar Yoongi'yi görünce ilk etapta şaşırdı, ardından sevinçlerini gülümseyerek gösterdi. Hoseok elini Yoongi'nin omzuna ayarken bir yandan da söyleniyordu.

"Geleceğini neden haber vermedin dostum? Sürprizleri sevmediğini sanıyordum."

"Sürprizleri yapan taraf olunca işler değişiyor," dedi alaycı ifadesini takınarak, "sürprizlerle dolu biriyim."

"Onu biliyoruz merak etme," diye araya girdi Namjoon, "iyi zamanda geldin. Biz de pijama partisi yapıyorduk."

"Gerçi çerezlerin ve meşrubatların parasını biz verdik ama gelecek sefer senden olur artık," diye söylendi Jungkook elindeki poşetleri yatağın kenarına bırakırken.

Jin, ortamdaki gerginliği fark etmişti. "Bu arada siz hala küs müsünüz?"

"Küs mü? Biriyle küsmen için onu umursaman gerekir değil mi? Ya da barışma ihtimalinin olması en azından. Bizim için böyle bir durum söz konusu değil!"

Jimin'in ağzından çıkan sözler, bir silahın ateşlediği mermi gibi delip geçti ortamdaki neşeyi. Yine bir ölüm sessizliği kapladı odayı. Jimin gibi naif birinin ağzından çıkan sözlerin herkeste şaşkınlık yaratması bir yana, en ağır hasarı alan hiç şüphesiz Yoongi olmuştu. Olayın başka bir boyutu ise meseleye diğerlerinin de dahil olmasıydı. Onlara nasıl bir açıklama yapacağını düşünüp dursun, Jimin ona fırsat vermeden silahı ateşlemeye devam etti.

"Üzgünüm çocuklar, geceyi mahetmek istemezdim ama rol yapmak gibi bir yeteneğim yok. Burada daha fazla kalarak kendimi üzmeyeceğim, iyi geceler."

Bir hışımla odadan çıkıp kapıyı çarptı. Yüzlerdeki soru işareti bir cevap bulmak için Yoongi'ye döndü. Yoongi ne diyeceğini, durumu nasıl izah edebileceğini bilmiyordu. Üzerinde fazla bir baskı vardı, taşıyabileceğinden emin değildi. Bu basınç, Jin, Taehyung ve Jungkook'un, Jimin'in peşinden gitmesiyle azaldı. Kalanlara açıklama yapmak zorunda hissetti. En azından bunu onlara borçluydu.

"Biz Jimin ile," sözleri aklında iyice tarttıktan sonra devam etti, "tartıştık ve bir daha düzeltemedik. Büyük bir olay yok aslında, nasıl desem, olayların üste üste binmesi çığırından çıkardı her şeyi. Toplayamadım, toplamaya çalıştıkça daha beter batırdım. Böyle olmasını istememiştim."

Bu yaptığı konuşma, Yoongi'nin bu zamana kadar yaptığı en samimi sözlerden oluşuyordu başkalarına karşı. Üzüntüsü sesine, her bir kelimesine yansımıştı; sözler titreyerek çıkıyordu ağzından. Üstüne gelineceğini düşünen Yoongi, sırtında onu şefkatle saran iki kolu hissedince rahatladı. Rahatlaması gevşemesine ve gözlerinin dolmasına sebep oldu. Başkalarının yanında hiç ağlamamıştı. Bu onu aciz hissettirmişti. Yine de bunca olaydan sonra kendini daha fazla zapt edememişti.

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin