Youngjae anlattığında şoka girmiştim. Tepki vermek zor olmuştu. Sadece bir 'Ne' çıkmıştı ağzımdan. Ben de ona bir şeyler anlatmak istemiştim.
"Younjae bak, aramızda kalacak bunlar. Anlatıyorum iyi dinle. Çıkmazın içinde kaldım. Yardımın gerek." dediğimde ciddiyetle kafasını sallayıp kahvesinden bir yudum aldı.
"Bak Jackson beni seviyor. Ve ben bunu Çin'e gittiğimizde öğrendim. Onu sonra anlatırım uzun hikaye. Ve ben sizin iyi olduğunuzu öğrendiğim zaman ona bunları söyledim. Biraz kırıldı gibi sanki. Sonra işte ben ona eskisi gibi samimi davrandım. Yani yakınlaştım falan işte. Of tam bir salağım. O kırıldı. Haklı olarak bana çok kırgın. Ona umut veriyor gibi oldum. Bu beni öldürecek. Kalbim acıyor Younjae. " derin bir nefes alıp devam ettim.
" Geçen gece ona bisküvi ve kahve götürdüm. Hiç bakmadı bile onlara. Bir arkadaşımla buluşacağım diye aniden evden çıktı. Gecenin bir vakti geldi. Geldiğinde içki kokuyordu, gömleği kırışmıştı ve boynunda iğrenç bir ruj izi vardı. Ben gerçekten çok üzüldüm. Kıskandım. Yıkıldım onu öyle görünce. Nasıl beni severken başka biri ile.. Ah her neyse. İşte böyle. "
Youngjae kahvesinden son yudumunu alıp bana baktı. Düşünceli bir hali vardı. Ben de rahatlamış hissediyordum. Birine anlatmak iyi gelmişti.
" Hyung açıkçası ben de yıkıldım şu an. Çünkü biz Sehun ile sizi gerçekten shipliyorduk. Yani senin onu onun sa seni sevdiğini sanıyorduk. Aslında yanılmamışız. Seviyorsunuz bence ama sen farkında değilsin." dediğinde gözlerimi büyüttüm.
"Ne?!" güldü.
"Hyung nasıl olurda iki senedir farkına varmazsın? Ona aşıksın. Ona öyle bir bakıyorsun ki. Hatta ben moment diye çekiyordum bazen. Klasörüm var. Gösterebilirim."
Şoka girmiştim. Cidden onu farketmeden seviyor muydum?
"Ayrıca hyung Jackson hyung vurulduğunda Jongin hyung bile o kadar ağlamamıştı. Sen sanki evladını kaybeden anneler gibiydin. İki gün sakinleştirici ile durmuştu. Düşman olduğun kişiye bu kadar ağlaman normal mi sence?"
Aklıma o günler geldiğinde gözlerim doldu. Çok, çok korkmuştum. Hayatımın en korkunç günleriydi. Kendimi en çok sorguladığım, en çok kandırdığım günlerdi.
Onun ölmesine sevinmem gerekirdi. Ama ben onu kaybetmekten deli gibi korkmuştum. O uyanınca ancak kendime gelebişmiştim.
Kurşun keşke bana gelseydi diye isyanlar etmiş, saatlerce ağlama krizleri geçirmiştim.
Ben düşmanım için neden bu kadar korkmuştum?
Neden onun acısı benim de acım olmuştu?
Benim bir görevim vardı. Bu görevin sonunda onu zaten ben öldürecektim. Neden ölme ihtimali beni öldürüyordu?
"Hyung? Daldın gittin." omzundan dürten Younjae ile kendime gelmiştim. Ben galiba Jackson'a bilmeden aşık olmuştum.
"Ah, evet, daldım. Youngjae dediklerin çok mantıklı. Hem şu an onu kıskanıyorum. Sürekli konuşmak istiyorum onunla yani sürekli benimle olsun. Cidden onu seviyorum galiba." hızlı hızlı saçmalayarak konuştuğumda gülmüştü. Şen kahkahası odada yankılanırken kızardığımı hissettim.
***
Akşam olduğunda Younjae bana pis pis sırıtamaya başlamıştı. Ah! Unutmadan, Sehun da bunun üstüne eklenmişti. Neymiş shipleri artık sürekli moment verecekmiş bilmem ne!
"Bakmayın bana öyle!" ikisi de aynı anda kahkaha attıklarında ofladım.
"Jaebum hyungcuğum. Artık elimize düştün. Jackson hyung da düştü ama malum onunla uğraşmak şey yani. Şey işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hard Love- Jackbum ✔️
FanfictionIm Jaebum. Gizli göreve gönderilmiş başarılı bir polis. Jackson Wang. Tüm ülkenin hain bildiği fakat ülkesine ihanet edecek son insanlardan biri. Jackson onun örgütüne sızmış polise aşık olmuştur. Peki bir anda Jaebum'un onun örgütünü dağıtmak ve...