Masaya ulaşmama birkaç adım kalmışken davetini kabul ettiğimi belirtmek adına viskimi fondipledim. Yüzündeki yılışık gülümsemeden memnuniyeti anlaşılıyordu. Geldiğimde tam karşısında dikildim ve beni yakından incelemesine izin verdim. Vücudumu baştan aşağı süzdükten sonra kucağında oturan iki kızı kaldırdı ve parmağıyla bana gelmem için işaret etti. Saçlarımı boynumun sol tarafını açıkta bırakacak şekilde yana aldım ve gidip yanına oturdum. Bir şeyler söylüyordu ancak ortam onu duyamayacağım kadar gürültülüydü. Ne derse tamam diyordum ve o kadar sarhoştu ki beni dinlemeden anlatmaya devam ediyordu. Sohbeti kısa kesmek istedim ve "Nereye gidiyoruz?" diye sordum biraz sırıtarak. Cevap vermesini beklemeden "Sence de burası çok gürültülü değil mi? Birbirimizi daha rahat anlayabileceğimiz bir yere gidebiliriz." Dedim artık beni anladığını umarak. Neyse ki kahkaha atarak nereye gitmek istediğimi sordu. Ne yani sanki bana kalmıştı seçmek, saçmalık. "Kızlar da bizimle mi?" diyerek konuyu değiştirmeye çalıştım. "Umarım seninle baş başa kalma fırsatını bana tanırlar." Dedi gülümseyerek. Bu sohbet beni gerçekten çok sıkmaya başlamıştı. "Sohbet edecek fazla vaktim yok." Dedim ve kalkmaya yeltendim ancak kolumdan sertçe çekerek beni yanına geri oturttu. "Ne kadar istiyorsun?" diye sorarken kolumu hala sıkıyordu. Elini yavaşça kolumdan iterken "Onu benimle konuşmazsın." Dedim ve gözlerimle Özgür'ü işaret ettim. "Yalnız çalışıyorsun sanmıştım." Dedi. Yani diyordu ki seni sabaha kadar becereceğim ama parayı rüyanda görürsün. Masada duran sigarasından bir tane aldım ve oradaki mumla yaktım. Dumanını üflerken "Buradaki kimse salak değil" dedim ve tam tekrar kalkacaktım ki tekrar kolumdan tutup beni geri oturttu. Bu sefer Özgür gördü ve bize doğru yürümeye başladı. Aptal adam geldiğini bile fark etmemişti. Beni çekerek adama "Bir sorun mu var?" diye çıkıştı ve elini beline koyarak ceketini yana çekti, silahını görmesini sağladı. Onları baş başa bırakarak geldiğimde oturduğum bar sandalyesine geri döndüm. Bir iki kadeh daha içtikten sonra büyük masada kumar oynayan bir adamın bana baktığını gördüm. Göz göze geldiğimizde bana kadeh kaldırdı ve karşılık olarak ben de gülümsedim. Pek genç ve yakışıklı sayılmazdı. Yaklaşık kırklı yaşlarındaydı. Üzerinde Harley Davidson yeleği vardı ve uzaktan bile kollarının ne kadar kaslı olduğu gözüküyordu. Saçları koyu kahveydi ve grileşmiş uzun sakalları vardı. Bana yanında duran şişeyi işaret etti. Eşlik etmemi istiyordu, kırmak olmazdı. Yaklaştıkça yüzündeki kırışıklıkları fark ediyordum ancak oldukça enerjik bir tipti. Büyük masada oynadığına göre parası da çoktu. Yanına geldiğimde kolunu elimle okşadım ve yanağında öperek "İyi şanslar." Dedim. Kendime de içki koydum ve ikimize de birer sigara yaktım. Bacağıma kolunu dolayarak dizimin iç tarafını okşadı ve oynamaya devam etti.
* * * * * *
Gecenin sonunda kazanan oydu. Deli gibi parası vardı ve karısını aldatmanın heyecanıyla bütün parasını benimle yiyecekti. Bana kapının önünde beklememi söyledi. O da parasını aldıktan sonra Özgür ile anlaşıp yanıma gelecekti. Kapıya doğru yürürken canımın ne kadar çok kafayı bulmak istediğini düşünüyordum. Nasıl olsa sarhoştu, onu ayartabilirdim. Sadece biraz eğlenirdik ve bu ikimiz için de iyi olurdu. Kapıya çıktığımda havanın müthiş soğuk olduğunu fark ettim. Bacaklarımın titrediğini hissediyordum ancak yoksunluktan mı soğuktan mı orasını pek anlayamadım.
Yanıma geldiğinde elinde uzun bir palto vardı." Bugün palto giydiğimi hatırlamıyordum." Dedim kahkaha atarak. İkimiz de oldukça sarhoştuk. "Benim paltom bu, motosikletle gideceğiz." Dedi o da gülerek. "Nereye gideceğiz?" diye sordum ama sorumu cevapsız bırakarak paltoyu elime tutuşturdu ve giymemi söyledi. Hayatımda ilk defa motosiklete binecektim ve bu şekilde olacağı aklımın ucuna gelmezdi. Topuklularımla zorlanarak da olsa arkasına atladım ve yola çıktık. O kadar hızlı kullanıyordu ki yaşamak ile ölmek arasındaki çizgiye hiç bu kadar yakın hissetmemiştim kendimi. Hem korkutucu hem de güzeldi. Tehlikeyle iç içe olmak hem iyi hem güzeldi.
Şehrin en lüks oteline geldik. Kolunu omzuma attı ve içeri doğru yürümeye başladık. Hayatımda gördüğüm en güzel lobiydi tartışmasız. Tavan otelin en üst katına kadardı ve aşağıya avizeler sarkıtılmıştı. Odalar otelin etrafında bir çember çizecek şekilde yerleştirilmişti. Yerde belki de dünyanın en pahalı mermerleri döşeliydi. Gecenin üçü olduğundan oldukça sessizdi. Yalnızca kısık sesli bir klasik müzik çalıyordu. Ben etrafı incelemeye dalmışken odamız ayarlanmıştı bile. Kol kola, sarhoşluktan gülmemeye ve dengemizi sağlamaya çalışarak odaya çıktık. En üst kattaydı oda. Kral dairesiydi. Bu adam bana ilkleri yaşatıyordu bu gece. Bu ilklerden ne kadar hoşnut olmam gerekir orası tartışılır. Odanın kapısı açıldığında ağzım açık kalakalmıştım. Boydan boya cam ve deniz manzarası olan köşenin önünde ahşap bir zemin üzerine konmuş ve önceden köpüklenmiş bir jakuzi, yanındaki sehpada şarap, peynir tabağı ve meyveler... Yatağın üzerindeki güller ne yazık ki beni güldürdü. Sonuçta bu odalar gelin-damat için hazırlanıyor, çalışanlar ne yapsın.
* * * * *
Ben elbisemin arkasını açmaya çalışırken henüz adını bilmediğim müşterim de tuvalete girmişti. Fermuarımla adeta savaşırken bana sinirli bir şekilde baktığını gördüm. Tuvaletten çıktığını bile fark etmemiştim. Elbisemin fermuarı takılmıştı ve bunda sinirlenecek bir şey yoktu. "Şey, takılmış da...". Dedim sakince. Homurdanarak yanıma geldi ve fermuarı kopararak elbiseyi yere fırlattı. Korkarak gülümsedim, ya ne yapacaktım? Beni öldürecekmiş gibi bakıp "Uzan." Dedi sadece. Ve ben de öyle yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rossaline
RomanceRossaline adında bir hayat kadını her şey sıradan devam ederken Timur adında bir adamla tanışır. Bu adam ve Rossaline birbirlerinden çok etkilenir. Birlikte geçirdikleri bir gece Timur Rossaline'den hayatını anlatmasını ister. Hikaye bir hayat kadın...