★22★

1.4K 163 24
                                    

Nefes ortamda dönen muhabbete sağır olurken kahvesinden büyük bir yudum aldı. Yorgun bedenini zar zor hareket ettiriyordu. Üstelik burada olmak, gözlerine bakıp onu sevdiğini bir kez bile söyleyemediği adamın birazdan nişanlanacağını bilmek ruhunu da yoruyordu. Sınırda gibiydi. Ölümle yaşam arasındaki o ince çizginin sınırında... Yıllar önce herkesin onu unutmasını, yalnız bırakmasını isterken şimdi sadece tek bir kişinin hatırlamasına muhtaçtı. Acizdi. O nefret ettiği acizlik dört bir yanını sarmıştı.

Buz tutmuş elinin üzerine kapanan elle gözlerini kırpıştırarak yanı başındaki adama döndü. Ali bir an olsun kızın yanından ayrılmıyor, ne zaman gözleri uzaklara dalsa yalnız olmadığını hatırlatarak kendine gelmesini sağlıyordu. Nefes Aliye hayatında olduğu için tüm kalbiyle minnettardı. Eğer şu an kalkıp gitmiyorsa ve vazgeçmiyorsa yaşamdan onun sayesindeydi. İyi olduğunu belli etmek için elini sıkıp zorlansa da hafifçe gülümsedi. Arkadaşının inanmayacağını elbette biliyordu ama en azından denediğini bilmesi yetiyordu.

Tahirin bakışları bir an olsun daha yeni tanışmalarına rağmen yıllardır tanıyormuş gibi hissettiği kızdan ayrılmıyordu. Onun kim olduğuyla ilgili hiçbir fikri yoktu. Ailesi de anlatmamıştı. İnsanların onları beklediklerini, daha sonra anlatacaklarını söyleyerek konuyu geçiştirmişlerdi. Garip şekilde adam ondan başkasına bakamıyordu. Kahveleri sürekli yorgun yüzünde dolaşırken canının neden böylesine yandığını anlamıyordu. Üstelik canını yakan sadece üzgün oluşu da değildi. Birlikte geldiği adamla birleşen elleri de kalbinin sıkışmasına neden oluyordu. Geldiklerinden beri sadece ona gülümsemesi de ayrı bir olaydı. Bu kadar çok mu seviyordu? Gülümserkenki güzelliğini sadece ve sadece ona sunacak kadar çok mu?

Ya da başka bir soruyu gündeme getirmeliydi. O adamı sevişi onu neden rahatsız ediyordu? Kalbinin ait olduğu kişiyle birazdan nişanlanacak iken neden Mercana değil de ona bakıyordu? Düşünmekten delirecek hale gelmişti artık. Hemen eve gitmek ve neler olduğunu öğrenmek istiyordu. Parmağının karıncalanmasına neden olan yüzüğü takmadan hem de...

Nefes bakışlarını Aliyle birleşen ellerinden ayırmazken duyduğu kırılma sesiyle korkuyla Tahire baktı. Elleriyle başını tuttuğunu görür görmez odadaki insanları umursamadan yanına koşup ellerini sıkıca tutup yeşilleriyle kahvelerini birleştirdi. Kaybetme korkusu saniyesinde ruhunu sarıp sarmalamıştı.

"Tahir, iyi misin?"

Genç adam kızın endişesini gördüğünde kısa bir an yaptığı numaradan dolayı pişman olsa da vazgeçmedi. O yüzüğü takmadan, ailesini zor durumda bırakmadan eve gitmeliydi. Başının ağrıdığı, gözlerinin karardığıyla ilgili bir şeyler mırıldandığında herkes Dağdevirenlerin evine gelme nedenini unutmuştu. Nefes oradaki insanların hala onun polis ve göründüğünden daha güçlü olduğu gerçeğini kabullenemediklerini unutarak Tahirin elini tutup kolunu omzuna atarak kalkmasına yardım etti. Zorlanmadan evden çıkarmış, Aliyle geldikleri arabaya bindirmişti. Adam da insanların arasından sıyrılarak anahtarı kıza fırlatmıştı, herkesten uzaklaşıp baş başa kalabilmeleri için. Veda etmeye ihtiyaçları vardı. Belki Tahir şu an bunun farkında değildi ancak onun da hak ettikleri tarzda bir vedaya ihtiyacı vardı.

***

Genç kız öfkeyle ayağını sallarken neden Tahiri dinlediğini sorguluyordu. Hastaneye gitmeleri gerekiyordu. Doktordan iyi olduğunu duymadığı sürece rahatlamayacaktı ama şimdi ilk kez dertleştikleri yerde oturmuş denizin kokusunu içlerine çekiyorlardı. Buraya ilk geldiklerinde Tahir delicesine seviyordu kızı. Şimdiyse Nefes delicesine seviyordu adamı. Üstelik ikisi de birbirlerinden habersizlerdi.

"Hastaneye gitmeliydik."

"İyiyim, merak etme."

"Neden öyle oldun? Bir şeyler mi hatırladın?"

{Tamamlandı} Ölümle Aşk Arasında|NefTah|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin