Sehun kapıya vurmaya başladığında ben gerginlikten ölüyordum. Mina Teyze ve Joon Amca beni nasıl karşılarlardı, tam emin olamıyordum. Aramızda geçen şeylerden haberleri var mıydı, onu bile bilmiyordum.
En son hastanede Jongin'in ameliyatını beklerken görüşmüştük ancak aramızda bir konuşma geçmemişti. Herkes perişandı zaten, orada kim vardı, farkında bile değildik.
Mina Teyze kapıyı açtığında bizi görerek gülümsedi. "Hoş geldiniz, çocuklar."
"Hoş bulduk, Mina Teyze," diyen Sehun, sırıtarak kadının yanağına öpücük kondurdu. "Uğraştırıyor mu senin gıcık oğlun seni?"
Mina Teyze gülerek kapıyı arkamızdan kapattı. "Bir şeyler söyleyip duruyor işte." Ardından bana döndü. "Nasılsın, kızım?"
"İyiyim, Mina Teyze," diyerek sarıldım. Mina Teyze tam bir sevgi yumağıydı ve Jongin'in annesi olamayacak kadar tatlıydı.
"Siz geçin Jongin'in yanına, odasında o," diyerek bizi kışkışladığında gülerek Jongin'in odasına ilerlemeye başladık.
Sehun kapıyı aniden açtığında Jongin'i üzerine tişört giymeye çalışırken gördüğümüzde yutkundum. Bileği yüzünden zorlanıyor olmalıydı.
"Sen bakma," diyen Sehun elini gözlerime kapattığında güldüm.Elinden kurtularak Jongin'in yanına ilerledim ve tişörtü giymesinde yardımcı olarak yanağına ufak bir öpücük bıraktım.
"Ah," diyerek kalbini tutmaya başlayan Sehun, gözlerini sıkıca kapatmıştı. "Keşke görmesem sizin bu hallerinizi."
"Kıskanç köpek," diyerek Sehun'un yanına yaklaştığımda ve ona sarıldığımda kollarını bana dolamıştı.
"Yani, Kai'cim," diyen Sehun, beni kendisine biraz daha bastırmıştı. "Sen yokken ben vardım. Haberin olsun."
Jongin gülerek yatağına oturduğunda Sehun'un kolları arasından çıktım. "İyi misin? Ağrın var mı?"
"Nefes alırken sızlıyorlar ama aşırı değil," diyerek saçlarını karıştırdı. Suratındaki çizikler henüz geçmemişlerdi. Elimi atarak çizikleri okşamaya başladım.
"Kremlerini sürüyorsun, değil mi?"
"Tıpkı annem gibisin," diyerek suratına çıkarttığım elimi tuttu. "Sürüyorum."
"Ben siz ikinizin yanında durmaktan hiç mutlu değilim," diyen Sehun, ofladı. "Uzaklaşsanıza siz biraz."
O sırada telefonum çalmaya başladığında arayanın Jimin olduğunu görerek aramayı cevaplandırdım. "Efendim?"
"Yah! Kim Jennie!" diye bağırdığında ürkerek telefonu geriye çektim. "Sen neredesin? Bugün dans pratiğimiz vardı!"
"Jongin'in yanındayım. Bugünlük affetsen?"
Jongin ve Sehun'un bana baktığını görerek omuz silktim. "İyi," diyerek sert bir nefes veren Jimin'in gözlerini kıstığına adım gibi emindim. "Tamam. Yarın geleceksin ama."
"Tamam," diyerek güldüm. "Gelirim."
Telefonu kapattığımda bana bakan Sehun'u ve Jongin'i görerek kaşlarımı kaldırdım. "Ne?"
"Sanki anlatman gereken bir şeyler var gibi."
Tek kaşımı kaldırdım. Bu Jongin'e sen bana hesap mı soruyorsun deme şeklimdi. "Ne gibi?"
Yaptığıma karşılık olarak aynı şekilde tepki gösterdi. Tek kaşı havaya kalkmış, suratındaki sert ifadeyle bana bakıyordu. "Onlarla ne ara bu kadar yakınlaştığın gibi mesela."
"Kim Jongin," diyerek kafamı iki yana salladım ve odanın çıkışına ilerledim. "Bu ters tavırların bana hiçbir zaman sökmedi, asla da sökmeyecek; biliyorsun değil mi?"
Kısıtlanmaktan ve sorguya çekilmekten nefret ederdim. Sevgilim olması bir şey değiştirmezdi. Aramda Jimin'le veya diğerleriyle bir şey geçmediğini veya geçmeyeceğini bildiğini biliyordum. Böyle sorgulaması çok gereksiz geliyordu.
Mutfağa inerek kendime bir bardak su aldığım sırada içeriye giren Mina Teyze, bana bakarak gülümsedi. "Jennie, seninle biraz konuşabilir miyiz?"
"Tabi ki, Mina Teyze," diyerek yanına ilerlediğimde boş bir sandalyeye oturmuştu. Ben de yanındaki sandalyeye oturarak Mina Teyze'ye döndüm.
"Birkaç aydır doğru düzgün görünmüyordunuz ortalıkta. Ne sen, ne Sehun, ne de Lay."
"Mina Teyze-"
"Aranızda geçenleri biliyorum," diyerek gülümsedi. "Ve sana hak veriyorum. İlk bsşta ayrıldığınız için gelmediğinizi düşünmüştüm ancak durum farklıymış. Ayrılmışsınız ancak sebep bu değilmiş."
Bir süre bekledikten sonra derin bir nefes aldı. "Ablasına ne kadar düşkündü, sen biliyorsun Jennie. O hayatındaki en önemli insanlardan birisini kaybetti, başka birilerini daha kaybetmesini istemiyorum. Senden tek bir şey istiyorum..."İsteyeceği şeyi tahmin ediyordum.
"Onu yalnız bırakma, olur mu? Seni de kaybetmesin."
Başımı salladım.
Kaybetmeyecekti. Ben bu saatten sonra onu bir kez daha kaybedemezdim.
•