Merabalar, bu benim wattpad'da en azından bu hesaptaki toplam ikinci hikayem. Hesabı arkadaşımla beraber kullandığımız için karıştırılıyor. İlki Aşkın Ateş Hali'ydi. Ona nedensiz bir şekilde ara verdim ama buna başlamak istiyorum. Hikayenin ismi El-çin olmasına rağmen korku gerilim gibi bir şey değil. İnanın bilgisayarın ekranına bakarken öylesine aklıma geldi. Neyse bu planlanmış bir hikaye değil, diğerleri gibi yazarken oluşmasını bekliyorum... hade bismillah
Kaldırımın her yanında deli gibi onu arıyorum. Kim bilir şuan güle oynaya gelip onunla her zaman olduğu gibi buluşacağımızı sanıyor. Çok bekler... Oysa yaklaşık yirmi dakika önce ben de onunla buluşmak için giyinip süsleniyordum.
-Yirmi dakika önce-
Telefonu kulağıma daha da yakınlaştırdım ki böylece onu yanımda gibi hissedebileyim.
"Caan bu sefer de aynı yere gidelim."
"Ay oranın kliması yok zaten yazın ortasındayız."
"Dondurmacının yanındaki yer o zaman"
"Bilmiyorum oraya gidince bakarız ama orayı da çok sevmiyorum ki ben"
"Ama en son söz vermiştinn"
"Dur başkası arıyor iki dakika sonra dönücem ben sana"
--------
---------
"Kimdi o Can?"
"Önemli değil, hadi nereye istiyorsan gidelim. Bay bay"
Resmen telefonu kapattı ya. Beni de saf sanıyor. Hemen şifresi bende olan bütün Facebook, Twitter, vs vs hesaplarına giriyorum. Hepsi temiz.
Aslında Can'la o kadar güzel bir ilişkimiz vardı ki böyle bir şey de düşünemiyordum. Bir yıl önce arkadaş ortamında tanışmıştık. Sinemadan festivallere her yere giderdik. Ama son iki ayda Can artık günaydın mesajlarını bırakın, doğru düzgün aramıyordu bile. Başlarda umursamıyordum çünkü Can'a kendimden çok güveniyordum. En son hotmailini karıştırdığımda bunun hala bebe gibi araba oyunlarına para yatırdığını keşfetmiştim. Yani o kadar saf biriydi ki birini aldatmayı bırakın, erkekle kadın tuvaletlerini karıştırırdı.
Bu sefer farklıydı. e-postasına baktığımda şu gizli iletiler bölümünde bir kızla yazıştığını gördüm.
Zeynep (grsekalı, mal, it ******)
Bu hikayede küfür ve şiddet unsurları yoktur tşk
Zeynep: Can, bu akşam da gelebilir misin?
Can: Tabiki de hayatım.
Yani mesajları incelediğimizde "bu akşam DA gelebilir misin?" hemen daha önce de geldiğini anlıyorum. einstein maşallah dediğinizi duyar gibiyim.
Ama inanın bu kadar saf olan birinden kazık yemek de daha kötü bir şey. Yani şifresi bende olan hesaptan beni aldatıyor. Gerçekten iyi değil bu çocuk. Ama ona o kadar güvenmiştim ki şuan o güvendiğim yerden atılmış gibi hissediyorum kendimi. Boşlukta gibiyim. Ağlamıyorum, üzülmüyorum ekrana salak salak bakıyorum. Böyle saf bir kişi sizi aldatıyorsa siz daha da safsınızdır. Asıl saf o değildi, asıl saf bendim.
Mesajların gerisini okumak istemiyordum. İşte bu yüzden deli gibi sokakta Can'ın peşine düştüm. Her zaman düşünüyorum da sanki ne olacak insan gibi hesap sormadan sessizce ayrılabilsek. Ama olmaaz... O çocuğun kafasının eti kopartılıp kelle paça yapılacak. Sahi aslında iyi fikir...
Tam bu kaldırımdan sıkılıp karşı kaldırıma geçiyordum ki arkamdan onun her zaman tanıdığım sesini duydum.
- Elçin!
İlk önce ne yapacağımı bilemedim. Demek istediğim bir sürü şey vardı ama dilim tutulmuştu. Bir şey beni sessiz kılıyordu. Görmezden mi gelseydim acaba? Ya da gidip bir tane tekme geçirseydim ama zaten daha güçlüydü. Görmezen gelip arabaların arasından karşıya geçmeye çalıştım. Artık ne düşünüyorsam böyle bitebileceğini sanıyordum herhade.
Arkamdan gelip kolumu yakaladı. Ve yüzümü ona döndürttü.
-Elçin?
O anda ona elimden geldiğince saydırıp yüzüne de tükürmek geldi. Ama onun yerine;
-Bitti.
dedim gözlerimi yerden ayırmayarak. Ona bakmak istemiyordum. Bakmak teslim olmaktı. Ağlamak da istemiyordum. Gitmek istiyordum. Nereye olduğu önemli değil. Başka bir yere. Onu sevmiştim ve kalbimi kırmıştı.
Bizim zeki Can dalga geçtiğimi sanıyordu. Sarıldı.
-Oy tamam anlıyorum senii
Keşke her şey böyle olsaydı be Can. O zaman ben de sana sarılırdım. Ama öyle salak yerine koydun ki beni, zor toparanırım artık. Üstümden onu bir hışımda ittim.
- Sen git o maillerindeki ******* kızı anla Can.
Bunun üzerine kaşları çatılıp yüzü birden asıldı.
-Neyden bahsediyorsun sen?
Ona tokat atmak istedim hem de Osmanlı Style. Böyle yüzüne tırnaklarımın izini çıkartıp "baktıkça beni hatırlarsın" demek istedim. Ama ardından denizin önündeki kavşağın dibinde dikildiğimizi, sahil, otel, kafe ve arabalardaki bütün insanların bizi seyrettiğini fark ettim.
Resmen canlı film çekiyoruz ya.
Ayrıca kolumu acıtıyordu. Elini koala gibi öyle bir geçirmişti ki. Bir şey demeden kavşaktan sola döndüm.
Bari ayrılıkta pek bir halt edemedik, şu fimlerde ayrılık sonrası havalı yürümeyi becereyim dedim. Hani böyle rüzgar yüzüne yüzüne vururken arkanda kırık bir kalp bırakırsın. Arkana da dönemezsin gururun el vermediği için falan...
Tabii ki de olmadı. On metre yürüdükten sonra arkama baktım bu Can ne yapıyor diye.
Caaaanım çökmüş yere ellerini yüzüne almış dilenci oturuşunda çoh hüzünlü.
Hemen aklımdan bu düşünceyi sildim. Cezasını çeksin pislik.
Ben çok önemli dünya meselelerimle boğuşurken otuz metre sonunda acı gerçek yüzüme çarptı.
Bizim ev bu yolda değil ki, sol tarafında kalıyordu sahilin.
Hani bir insan mal olur, mal olur, bu kadar da mal olmaz. Aynı yolu geri dönünce Can da ona geri döndüğümü düşünüp gülümseyerek ayağa kalktı. Bizi izleyen millet de kalabalıklaşıp çoğaldı hemen. Ben Can'ın yanına geldiğimde alkışlayarak , "aman allahım kız affetti, çok tatlı!" diyenleri duyuyordum. Ben ağzımı açtığım anda sessizlik oldu. Herkes benden "Seni affettim aşkım" , "Biz ayrılamayız hayatım." "Hadi sarılalım bir tanem" ya da en kötü "Sana bir tane de elimin tersiyle çakmak istedim" falan dememi beklerken ben;
-Ya pardon bizim ev yanlış yoldaydı ya.
dedikten sonra bu sefer gerçekten arkama bakmayarak hızlıca evin yolunu tuttum. Can üzülmese de haklıydı artık. Gerçekten rezil olmuştum.
Şimdi bu kadar okuduysan şu vote a tıklamak o kadar zor olmamalı çünkü senin için küçük bir "tık" olan o vote, benim en az 48 saat mutlu olmama ve hikayeye devam etme umudumun gelmesine sebep olabiliyor. Rahatsız ettiysem ya da itici olduysam üzgünüm ama gerçek böyle. En azından zaman ayırıp okuduğun için de teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
El-çin
Teen Fictionİlişkiler ve kitapların giriş, gelişme ve sonuç bölümleri vardır. Ve eğer kitap mutlu sonla bitebilseydi o zaman aşklarda "sonuç" bölümü olmazdı. Bugünlük bu kadar yeter. dedi. Gözlerine bakmasam da sinirlendiğini anlıyordum. Benim için gitme vaktin...