Eve geldim. Çürük bir vaziyette. Harp sonrası yıkılmış bir bina gibiydim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sanki hayatımı onunla başlatmış ve bitirmiştim. Daha yeni tanımış fakat kendimi ona adamıştım.
O, o ise arkasında hiç bir iz bırakmadan gitti. Beni kendimle baş başa bıraktı. Yalnız olduğumu biliyordu. Ezik olduğumu biliyordu. Bana eziğim demişti. Onun eziği. Islak dudaklarına ne de çok yakışmıştı o kısa sözcükler.
Soğuk bir duş aldım. Duş boyunca düşündüm. Ne olacağını? Tek aşığım da beni bırakıp gitmişken diğerleri bana nasıl katlanabilirdi?
Sırılsıklam olduğum yetmemişti, lanet okulu görmemek için soğuk bir duş almıştım. Dakikalarca öylece beklemiştim.
Üstüme bornozumu giydikten sonra aynada korkunç beni gördüm. Yüzüm soğuktan olsa gerek morarmıştı. Burnum ve kulaklarım kızarmıştı. Gözlerim ağlamak için dolmuştu fakat kendimi tutuyordum.
Aynada onu gördüm. Benim yanımdaydı, koluma sarılmıştı. Bu kısa sürede beni bu kadar nasıl etkilemişti? O bir melek miydi?
Sonra silindi görüntüsü siyahlıkta yok olduğu gibi. Hayalete dönüştü, havaya karıştı. Yanıma baktığımda gitmişti. Aynaya yumruk attım. Bağırarak vurdum. Bu hayat çok yorucuydu. Ayna paramparça olurken elim de kanıyordu.
Odama geçtim. Üstüme düzgün bir şeyler giydim ve bana verdiği kağıdı hatırladım. Ne yazmıştı?
Kağıdı çıkarıp yatağımda bağdaş kurdum. Ellerimin kanaması yavaş yavaş duruyordu fakat kanlar kağıdı lekeliyordu. Biz birbirimize geçebilirdik.
Okuyacaktım. O güzelliğine neden ezik dediklerini okumam gerekti. Ağlıyordum. Daha başlamamıştım fakat ağlıyordum. Sadece kız yüzünden olduğunu düşünebilirsiniz ama bazen birikenleri atmak gerek. Yıllarca birikenleri.
Özdemir- Sözün bittiği yer çalıyordu şimdi kulaklarımda. Sözsüz bir müziğin yaşattıkları vardı aklımda. Ellerim titriyordu, kağıdı bıraksam rüzgara kapılacak ve uçup gidecekti. Onun gibi.
Okumaya başladım.
Merhaba eziğim,
Benim yakışıklım,
Bana inanmıyor musun? Leyla ve Mecnun'u biliyorsundur. Ben seni gerçekten sevdim. Uzaklardan sevdim. Sen hep başkalarını suçladın ya hani kendine bakamadın be sevgilim. Uzaktan uzaktan izledim seni. Kantin köşelerinde, koridorlarda... Ders çalışmayı senin sayende sevdim ben eziğim. Seni izledim her gün kütüphanede.
Yorgun bakıyordu gözlerin. Kapanıp bir daha açılmamak istiyordu. Hepimiz yorgun değil miydik?
Sen ders çalışırdın ben ise seni izlerdim. Bütün okulun sana yaptıkları karşısında bir şey diyemez ama seni sevenin de olduğunu bilmeni istedim. Ve başladı maceramız mektuplarla. Çok uzun süremedi. 2 3 mektup konuşabilme imkanımız oldu.
Her gün senle konuşmak için yanına gelmeye çalışsam da cesaretimi toplayamadım. Ve yalnız kaldın. Lütfen affet bu hayranını. Ben senin gamzende, gözünün altındaki mor çukurlarda yaşamayı kabul ederim ama sen yeter ki beni gör. Yani görseydin. Ben seni gözlüklerinle kabul ettim. Ben seni ezikliğinle kabul ettim. Ama sende kabul et be ezik güçsüz davrandın. Hiç mi görmedin beni cidden?
Görmemiştim.
Günlerce konuşma çabamı hiç mi görmedin? Seni görünce kızaran yanaklarımı, titreyen vücudumu hiç mi görmedin? Her gittiğin yerde ben vardım ve sen beni görmedin.
Görmemiştim. Lanet olsun. Görmedim. Bencildim. Ezik olduğumu düşünüyordum. Ben kabul etmemiştim ki kendimi onlar etsin.
Neyse iş işten geçti zaten. Bu mektubu okuyorsan zaten gitmişimdir. Ama birbirimize sarılabilmişizdir. Şunu söylemeliyim kokun muhteşemdi. Tahmin ettiğim gibi.
Ben senin sigaran oldum. Sen beni yordun, tükettin. Bak en sonunda ben uzaklardaki içinden çıkan dumanın oldum.
Anlatacak, konuşacak çok şey var. Fakat benim sana anlatmam gereken daha önemli bir şey var. Bunu öğrenmelisin. İnşallah beni sevmeyi bırakmazsın. Yani beni sevmişsindir. Sevdin mi ki? Onu bile bilmiyorum.
Sevdim. Çok sevdim. Beni hayatımda sadece o kısa saniyeler için yaşatmış gibisin. Keşke sana sevdiğimi söyleyebilseydim. Bağırsaydım yağmurun altında arkandan. O zaman gider miydin?
9.sınıfa gidiyordum. Sevgilim vardı. Çevrem tarafından güzel kız olarak biliniyordum. Biliniyordum. Sonra, sonra bir gün gece sevgilimle parkta buluştuk. Gezdik, güldük, kahkaha attık. Yeni genç olma zamanındaydık fakat çocuk gibi eğlendik. Salıncakta salladı beni, kaydıraktan kaydık. Yorulduk. Çimenlere oturduk. Sonra uzandık. Konuşmuyorduk, gözler anlatıyordu her şeyi. Yıldızları izlemeye başladık. Sonra toparladık. Çimenlikte tekrar doğrulduk ve birbirimize bakmaya başladık. Bana sarıldı. Bende ona. Çok masumdu, masumdu. Ama öyle devam etmedi. Boynumu öpmeye başladı. Ben izin vermedim. Yaşımızın uygun olmadığını hatta daha yeni sevgili olduğumuzu söyledim. Güldü. Ne varmış ki yaşımızda? Kahkaha attı yıldızlara haince. Yıldızlar dayanamadı, kaydı bir bir. Ayağa kalkacaktım ki kolumdan tutup oturtturdu. O an nasıl korktum biliyor musun? Bir şey olacak diye nasıl korktum anlayabiliyor musun? Tekrar boynuma kapandı. Geri çekilmeye çalışsam da öpüyordu hiç durmadan. Boynumdan, dudaklarıma geldi. Senin dudakların ilk değildi, olmayacaktı. Çiğlik atamamıştım. Şu an kendime çok kızıyorum o yüzden. Ama atsam da gece gece kim duyacaktı? Kim gelecekti? O gece pis şeyler yaşandı. Anlatmak istemiyorum çünkü şu an iyi değilim. Ben bu anıyı unutmak için çok çabaladım. Unutamadım. Ve senin için yeniden hatırlıyorum. O yüzden olanları boşver sadece hiç iyi şeyler olmadığını bil.
Ertesi gün tüm okul beni konuşuyordu. O bana saldırırken arkadaşı bizi çekmişti. Meğerse arkadaşıyla benim üstümden iddiaya girmişlerdi. Benim haberim olmadan, sanki ben onun yaptıklarını istemişim gibi davranıyordu. Bana o gözle bakıyorlardı. O geceden sonra da benle konuşmadı zaten.
Sonrası daha kötü. Hamile olduğumu öğrendim. Babamdan dayaklar geldi, ameliyatlar gitti. Konu komşu herkes duydu. Kimsenin yüzüne bakamaz oldum. Ezik dediler.
Peki şimdi kim daha ezik? Ezik olmak sadece dış görünüşle olan bir şey mi? Benim yaşadıklarımın cezasını kim verecek? Çok merak ediyorsan söyleyeyim buradan çok uzaklara gidiyoruz. Yurt dışına. Çünkü yurt dışında benim yaşadıklarımı babamın arkadaşları bilmiyor.
Çünkü her şey orada düzelecek. Peki ya sen duzelebilecek misin? Şimdi bir düşün! Kimin acısı daha ağır? Hala kendini gereksiz görecek misin? Cidden inan bana sen kendinden umudu kestikten sonra hiçbir şey iyi olmuyor.
Benim anlatacaklarım bu kadardı. Seni seviyorum eziğim. Seni seviyorum. Ama unutmalıyım. Oradaki her şeyi. Sende beni unut. Güçlü ol eziğim.
Hüngür hüngür ağlıyordum. Her satırında kalbime bir mızrak saplanmıştı adeta. İyi değildim hemde hiç değil. Yaşadıkları kolay değildi. Daha kötüsü ben burada utanırken insanların bunu normalleştirmesiydi. Bu, bu iğrençti. Onun yaşadıkları kesinlikle çok fazla ağırdı. Şimdi toparlanacak mıydık ki? Güçlü olmamı söylemiş ama eziğim demişti. O bile çelişiyordu kendiyle. Benden kendisini unutmamı istemişti. Günlerce mektubunu beklediğim kişiyi çekip atmak kolay mıydı ki? Hele benim için.
Kağıdı buruşturup yere fırlattım. Ayağa kalktım. Gözüm ağlamaktan bulanık görüyordu. Elime gelen bir kaç eşyayı yere fırlattım. Cam kırıkları havadan yere doğru ilerlerken kapımı hızla çarptım. Kafami ellerimin arasına aldım ve kapıma yaşlanıp aşağıya doğru kaydım. Ağlamam hiç durmuyordu. Çok kötüydüm. Şimdi asla iyi olmayacaktım. Her şey buraya kadardı. Buraya kadar her şey çok ağırdı. Ama bundan sonrası fena ve kanlı olacaktı.
***
Hepinize merhaba. Günlerimi aksatmadan bölümlerime devam ediyorum. Okuyucu sayısı istediğim gibi gitmese de gerçek okuyuculara sahip olmak da güzel bir şey. Bu yüzden sizlere çok teşekkür ediyorum. Bu bölüm biraz daha kısaydı ama tadında bırakmak istedim. Ve her bölüm gittikçe aksiyonumuz daha da artıyor aslında, neyse bunu zaten okudukca anlayacaksınız. Diğer bölümlerlerse görüşmek dileğiyle 🤗🤗💙💙.
~Sizce Filiz'in yaşadıkları nasıl?
~Alp bir şey yapacak mı?
~Alp'in bir şey yapmasını bekler misiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alp
Short Story17 yıl boyunca ezilmiş, yok sayılmış olan Alp'e bir gün bir mektup gelir. Mektup gizli hayranı tarafından gönderilmiştir. Okula başladığından beri kendini ezik olarak gören ve ailesiyle arası hiç iyi olmayan Alp'in hayatı bu mektuptan sonra değişece...