Bölüm 5 - Sonu Gelmeyen Kahvaltı

40 5 0
                                    

Sabah gözlerimi açtığımda yaptığım ilk şey çılgınca telefonumu aramak oldu. Nasıl uyuyakalmış olabilirdim? Saat kaç olmuştu? Annem kesin deliye dönmüştü.

ANNEM? ANNEM! Aceleyle annemi aradım, çalmaya başladığı sıralarda Uzel aceleyle odaya dalıp telefonu elimden kaptı. Endişeli bir şekilde baktım.

"Annem beni öldürecek, kesin öldürecek."

"O halledildi bile."

Halledilen neydi? Tek kaşımı kaldırıp yüzüne bakmaya devam ettim. İçini çekip devam etti.

"Seninle sen hava almaya çıktığında karşılaştık, ben yalnız olduğunu düşündüğüm için ve birazcık içtiğinden seni alıp bize getirdim. Bu arada, ben senin İstanbul'dan bir arkadaşınım."

Güldüm, en başta 'birazcık sarhoş' kelime grubu yüzünden 2 yıl cehennem yiyebilirdim. Hem annem bu yalana inansa bile yine de kurtulamazdım. Annem Türk geleneklere bağlı bir insandı, her işine gelene medeniyet diyen insanlardan nefret ederdi. Ondan izinsiz bir şey yapmamı istemezdi. Biraz ona çekmiş olabilirim. Ağzımı küçük bir kedi girecek büyüklükte açmış esniyordum ki Yusuf odaya daldı. Bu ne münasebet?

"Belki giyiniyor olacaktım, bu ne münasebet?"

"Önce manda gibi açtığın ağzını kapat bir. Ve eğer odanın kapısı açıkken ve Uzel içerdeyken giyinme potansiyeline sahipsen bilemem."

Uzel'e döndü. O da ağzı açık bir Yusuf'a bir bana bakıyordu.

"Hadi Uzel biz çıkalım da misafirimiz giyinsin. Işık çabuk giyin, annem seninkileri bize davet etti kahvaltıya."

"Pardon? Benimkileri?"

Ben uyurken annemler kanka falan mı olmuştu? Gözlerimi kırpıştırıp Yusuf'a baktım.

"Kuzenin, şu kılkuyruk nişanlısı ve annen. Uzel annenle konuşurken kılkuyruk telefona atladı hemen, baya yakınsınız herhalde."

KILKUYRUK! İşte aradığım tanım bu! Ama Enes'e ne oluyordu da benim için endişeleniyordu? Tabii, Enes kim ki?!? Yusuf'un 'yakınsınız herhalde'yi üstüne basa basa söylediğinin farkına vardığımda sinirle ayağa kalktım.

"Sen beni ne sanıyorsun? 7 kocalı hürmüz mü? O kuzenimin nişanlısı, o kadar seni gerizekalı."

Neden böyle sert bir tepki verdiğimi ben de bilmiyordum. Bir başkasının ağzından duyunca daha ahlaksızca gelmişti. Yusuf ağzını açmıştı ki Uzel olaya el attı.

"Abi sence seni ilgilendiriyor mu? Hadi gel dışarıda kravatını düzelteyim ben senin."

Yusuf Uzel'e öyle bir baktı ki bana öyle baksa korkudan altıma sıçardım. Boğazımı temizlememle ikisi de önce bana bakıp sonra kapıya yöneldiler. Onlar çıktıktan sonra aynanın karşısına geçtim. Sadece biraz göz altlarımın şiştiğini görünce rahat bir nefes aldım. Yeni uyandıktan sonra bile güzeldim, ah benim şu akıl almaz güzelliğim...

Yatağa uzanıp Uzel'in getirdiği kıyafetlere baktım. Hem bedenlerimiz hem de zevklerimiz uyduğu için Allah'a bir kere daha şükrettim. Ya Uzel paçozun teki olsaydı?!

Annemler harbiden buraya geleceklerse işimiz gerçekten zordu, acele edip içeridekilere birkaç ipucu vermem gerekiyordu. Ama ne tuhaftır ki dün tanıdığım, aslında tanımadığım bu insanlara fazlasıyla güveniyordum. Bir sorun çıkacağını sanmıyordum, ama yine de bir an önce bitse iyi olurdu. İzmir'e döner dönmez başıma gelenleri düşünüyorum da, ben gerçekten tüm belayı çekiyorum galiba. Hayat bana limon bile uzatmıyordu, bildiğin bok püskürtüyordu. Peki ya tüm bunlar kaderse? Eeeh, neyse ne. Önemli olan şimdiki zamandı ve benim acilen aşağıya inmem gerekiyordu. Aceleyle giyinip saçlarımı topladım. Böyle daha affedilir görünüyordum, annemin affına sığınacaktım nasıl olsa. Yüzüme gülümsememi yerleştirdikten sonra odanın kapısını açıp kendimi koridora attım. O duyduğum Yusuf'un babasının sesi miydi yoksa? Ekstra, ekstra utandım. Ya babası olanları bilmiyorsa ve yanlış anlamışsa? Ayaklarım geri geri gitmeye hazırlanıyordu ki koridorun başında

Hayatımın BaşrolüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin