-3-

21 2 0
                                    

Merhabalar :) sürekli fikir değiştirip kendinin de ne yaptığını anlamayan yazardan koca bir merhaba :) evet biliyorum ergen hikayesi tarzında yazıyo olabilirim ama ben zaten 16 yaşında bi ergenim nxcxcxcm tamam saçmalamıyorum. bu hikayenin kurgusu da lisedeki iki gençle ilgili olduğu için ergen tarzında yazmamın garip kaçtığını düşünmüyorum çünkü 10. sınıfa giden bir kız üstelik daha önce erkeklerle ilgili çok fazla deneyimi olmayan pısırık bir kızın duygularından bahsediyoruz. bu yüzden ilk bölümlerde müsade edin de biraz rahat davranıyım ve yazıyım. zaten ilerleyen bölümlerde şok bir olayla ergenlikten uzaklaşırız gibi sanki :) okuyan birileri varsa iyi okumalar :) çok içime sinmedi bu bölüm ama telafisini yaparız yakında umarım :) 

Resim : Kubilay

O dönemin başında bana teklif eden çocuktu. Hakkında hoş şeyler duymadığım için hiç ilgilenmemiştim bile. Şimdi de görmezden gelmeyi düşünüyordum zaten. Onların yanına doğru yürümeye başladığımda çocuk beni farketti ve yüzünde hiç hoşlanmadığım bi sırıtış oluştu. Neye bakıyosa !

Yanlarına gittiğimde o sırıtışı boşverip direk Bilal Hocayla konuşmaya başladım.

“Hocam dün yazdım ben denemeyi. Biraz aceleye geldi, dersler yazılılar felan, beğenirsiniz umarım.”

Yalancı Simay. En cici halini takınmaya çalışan Simay. Umarım dışardan salak gibi gözükmüyorumdur.

Bilal Hoca denemeyi okumaya başladığında bende bana pis pis bakan çocuğa sinirli ve alaycı bi bakış atıp yüzündeki sırıtışın katili oldum. Beklediğimden hızlı okumuştu denemeyi. Yüzündeki ifadeden hiçbir şey çıkaramadım. Fazla ifadesizdi.

“Evet, acelece yazıldığı belli –yok artık çüş- ama gayet iyi birkaç düzeltme yaparım bende, evet bu deneme törende okunacak.”

Düzeltme yapıyım derken mahvetmez umarım güzelim denemeyi. Annem bunu duysaa. Olacakları düşünemiyorum bile.

Yanımda bu salak varken nasıl seslendirmeyi yapamayacağım hocam diyeceğimi düşünüyordum. Ya bi gitse.

“Başka bir şey yoksa gidebilirsin Simaycım” diyip tüm düşüncelerimi alt üst eden Bilal Hocaya da bi alkış.

“Iıı, şey, aslında hocam. Bu denemeyi ben mi okuyacağım yoksa başkası mı merak ettim de.”

“Ben seslendirme için birini bulmuştum ama kendin okumak istersen..”

“Aaa yok hocam, hiiç gerek yok. Ben en iyisi sınıfa gidiyim.” Dedim yüzüme gerçekçi bir gülümseme takınırken.

Üzerimden nasıl bir yük kalktı anlatamam. Keşke bu düşüncesini bana da söyleseydi de bende bunca çile çekmeseydim. Neyse iyi sonuçlandı önemli olan O. Acaba kim okuyacak “aceleci” yazılan denememi. Yakında öğreniriz zaten. Bilal Hoca kötü okuyan birine okutacak değil ya güzelim denemeyi.

Sınıfa gittiğimde yüzümdeki gülümsemeden kızlar benim okumayacağımı anlamış olmalılar.

“Yine yırttın galiba”

Evet yine yırttım. Evet çok mutluyum. Evet kimin okuyacağını bilmiyorum. Evet galiba denememi beğendi, beğenmeseydi kafasını kırardım. Evet ben terbiyeli bir kızım.

Büyük ihtimal sorucakları soruların esas cevapları bunlar olucaktı. Ama ders zili çalıp saniyesi geçmeden sınıfa gelen bir öğretmeniniz varsa sorularınız yarım kalabilir.

Derslerden sonra öğle arası çok çabuk geçiyor gibi geliyordu. Yazılılardan dolayı bunalmıştım iyice. Her günüm rutin geçiyordu nerdeyse. Kalk-okul-öğle arasında okul-okul-ev-ders-uyku. Aslında bunu değiştirebilirdim. Bunu değiştirecek fırsatlar elimde vardı ama nedense bir türlü içime sinmiyordu. Küçüklüğümden beri biraz pısırık yetiştirilmemle ilgisi olduğunu düşünüyordum. O çocukla çıkabilirdim. Okulun en popülerlerinden olabilirdim çünkü genelde o çocukla çıkanlar okulun en popüler kızları olarak anılıyordu. Çocuk hep zor kızları seçiyor er ya da geç kızlar ona yüz veriyordu. 1 hafta sonra işi bitince de çocuk terk ediyordu. Klasik liseli kötü çocuk imajı veren tiplerden yani. Ona yüz vermeyeceğimi adım gibi biliyordum çünkü bu kötü çocuk zırvalığının saçmalık olarak görecek olgunluğa sahiptim. Zavallı liselimiz ise hala benim Ona teslim olacağım günü bekliyordu. Çok beklerdi. Evet yakışıklıydı. Açık kahverengi gözleri, esmer teni ve doğal dediği yana yatırılmış yapay düz saçlarıyla çok çekiciydi. Birçok kızı büyülemesine saçmamalı. Ama bende Simaydım. İsmimin böyle bi şekilde anılmasına izin veremezdim. O kelimeyi adıma bile alamam şimdi. Hiç yakışmıyor. Ha bu arada çocuğun ismi Aslan. Aslan gibi maşşallah espirisini yapanları da yumrukluyo.

Okuldan çıktıktan sonra rutinimi tamamladım. Aa pardon bugün birkaç değişiklik yapıp “supernaturel” den 3 bölüm izledim. Fazla ders çalışma saatlerimden 1 saatimi buna ayırdım. Ve gerçekten de iyi geldi. Telefona bakıp “ineq qıslar yüreğim sıslar .ss” grubundan 1354 ileti olduğunu görünce bizimkilerin yine saçmaladığını anlamam zor olmadı. Mesajlara bakmadan pijamalarımı giydim ve kafamı yastığa koyar koymaz uyumuşum.

Sabah çok farklı bir enerjiyle uyandım. Diğer günlerin aksine bugün daha yorgun ve somurtuk hissediyordum kendimi. Okula gitmesem mi acaba. Hiii benim gibi inek bi kıza bu sözler hiiç yakışmıyor. İç sesime hak verip okul için hazırlandım. Sınıfa çıktığımda yine birçok kişi gelmemişti. Zaten hep ben erken geliyorum. Çantamdan yeni okumaya başladığım Sarah Joe- Yağmur Sonrası’nı çıkartıp okumaya başladım. Zaten böyle esrarengiz aşklar hep başkalarını bulur. Gerçek aşk diye bir şey yok işte. Hep insanlar büyük bi heyecanla okusun sonra da kıskançlıktan çatlasınlar diye uyduruyolar böyle şeyleri.

“Günaydıın.” Zeynep

“Günaydın.”

“Gelirken Bilal Hocayı gördüm. Teneffüste yanına gidicekmişsin.”

Ya yine ne oldu kii.

Dersten sonra Bilal Hocanın yanına gittim. Koridorda nöbetçi olduğu için çok fazla aramama gerek yoktu.

“Bir şey mi oldu hocam ?”

“Prova yapacağız Simaycığım. Deneme senin olduğu için belki tasarlarken vurgu yapmak istediğin yerler olur diye seslendirilirken senin de yanımızda olmanı istiyorum.”

“Geldim hocam, bir şey mi oldu ?” Kubilay.

OHA-YUH-ÇÜŞ. Bu geçen komik koşan bana çarpan öküz değil mi. Bu mu seslendiricek benim güzeller güzeli denememi hı ? Aa hadi hocam yapmayın.

“Ha evet Kubilaycığım, bu ders prova yapılacak onu haber vermek için çağırmıştım.”

Kubilaymış adı. Şöyle alıcı gözle baktığımda yakışıklı çocuktu Allah var şimdi. O da Aslan gibi kumraldı. Ama çok daha tatlı duruyordu. Ay yanaklara bak tam sıkılmalık. Bu olağan tatlı görüntüsünün ardındaki komik koşmasını ve saygısız,ukala, gıcık, çarpıp kaçan tarafını da unutmamak gerek.

Bilal Hoca bizi yanından gönderdiğinde o arkadaşlarının yanına çıktı. Arkadaşlarının yanına giderken göz ucuyla bakıyım dedim de beceriksiz Simay lakabıyla yine yakalandım. Ben sana değil yanındaki kızlara –lara bide- bakıyodum tamam mı ?

Sınıfa çıkıp kızaran yüzümün normal rengini almasını bekledim. Bizimkiler dışardaydı anlaşılan. Zil çalınca Onları beklemeden konferans salonuna gitmeye karar verdim. Ama bir teneffüs görüşmeden olur mu sınıftan çıkar çıkmaz karşımda dikildiler. Aşağı ineceğimi söyleyip kızaran yüzümün hesabını vermeden kaçtım. Evet bildiğiniz kaçtım çünkü sorguya çekerledi. E her gün görülmüş manzara değil yani.

Konferans salonuna gittiğimde daha gelmemişti. Bilal Hocanın yanına gidip beklemeye karar verdim. O geldiğinde provaya başladı. Bende saf salak bi şekilde onu izliyordum. O da arada kaçamak bakışlar atıyordu ama “Ayy aşık oldum” gibi değil de “Ne bakıyon lan ?!?” tarzında bakışlardı. Hem ne öyle bakıcam ben Allah’ın saygısızına.

Sesi çok güzeldi. Kalındı ama değişik bi tondu. Yani çok fazla duygu yüklü okuyordu. Yani mütişti. Okumayı bitirdiğinde bayıldım diyip ellerimi çırpabilirdim ama deli muamelesi görmemek için hemen bundan vazgeçtim.  Bilal Hocanın da neden Onu seçtiğini anladım yani. Ben olsam bende Onu seçerdim.

Provalar 3 ders saati boyunca sürdü. Düşünün 3 saat boyunca Onu ve muhteşem sesini dinledim. Ama hayır tabi ki de ilk görüşte aşk, hoşlantı, elektirklenme vs vs yaşamadım. Onlar hayal ürünü şeyler. Öğle arası vakti geldiğinde hoca serbest bıraktı ve bizde dışarı çıktık. İçimdeki şeytana sessiz durmasını söyledim ama beni dinlemedi. Önümden giden muhteşem sesli çocuğa çarpıp, onun gibi hiç bakmadan yürüyüp gittim. İntikam zilleri beynimin her yerini ele geçirmişken kalbim ayıplıyordu beni. Hele de arkamdan gelen ses beynimdeki zil sesinin yerini kaplarken ,kalbim ayıplamayı bırakıp yüzümü kızartmak için elinden geldiğince hızlı atmaya başlamıştı.

İMKANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin