30 Bölüm Tuzak

203 20 0
                                    

   RÜZGAR
Herkesin bir umudu vardır.
Bir savaşı kaybedişi acısı yalnızlığı bir hüznü çünkü herkesin bir gideni vardır.
İçimde bir türlü uğurlayamadığı
öyle acı ve karmaşık bir şekilde.
Kulağıma gelen sese beynim, ruhum, ve bedenim, donmuştu.

Nefes almaktan aciz bir durumdaydım.
Neydi bu şimdi bir türlü idrak edemiyordum. Bir kaç dakika beynimin, ve mantığımı, durduktan sonra çıldıracakmışım gibi hissediyordum.
Böyle bir şey olamaz, bu imkansız bir şeydi.

Hiç bir şekilde inanmak istiyordum. Gözlerimi, ve beynimi, belli bir noktaya kilitlemiş sap gibi kala kalmıştım. Sadece kulaklarıma İlker'in sesi yankılanıyordu.

"Sahil kenarında bir ceset bulundu " Neredeyse aklımı kaybedecektim. Benim şuan burada ne işim vardı. Hasret yanımda yokken ben burada mışıl, mışıl, uyuyormuydum .
Tunç la Kerem'in beni sarstıklarında kendime biraz geldiğimde.

Kolumdaki serum iğnesini bir çırpıda kopardığım gibi Tunç'u kenara fırlatırken
Bende kendimi adeta yataktan fırlayıp Tunç'u duvara yapıştırarak boğazını sıkarken .

"Lan it.. Ben sana Hasret'i bul dedim. Gel baş ucumda bekle demedim. Bana böylemi söz verdin?" Deyip Boğazına biraz daha yüklenerek sıkmaya başladığım sırada Kerem ile Levent'in beni tutmalarına rağmen kendimi toparlayamıyordum ama boğazını sıktığım beden elimde mosmor olurken kendimi ne kadar çok kaybettiğimi fark ettiğim sırada elim bir anda gevşediğim an Kerem le Levent'in bağırışlarıyla
Tunç'u elimin altında kurtarmayı başardıkları zaman arkadaşlarıma baktım içim yanıyordu etrafımdaki herkese zarar veriyordum.

Delirecekmişim gibi nefes almaktan zorluk çekiyordum başımı bir kez havaya kaldırdım biran tüm bunlar birer kabus olsun diye dua ettim ama Tunç'u öksürmesiyle tüm gerçekler yüzüme tokat gibi çarpıyordu.

Adeta ölümü hak eden tek kişi bendim ama nedense etrafımdaki herkes acı çekerken ben sapa sağlam kalamıyorum. Elimi tüm hırla saçıma atarak çekiştirdim ama gıram canım yanmadı çünkü fizikten acı çekemiyorum ama bünyem ve kalbim acı içinde yüzüyordu ve bu beni kahrediyordu.

Kerem ile Levent Tunç'la ilgilendikleri sırada ben kendimi bir hışımla dışarıya attım. Deli gibi sağa sola bakmaya başladım . Ben ne yapıyordum böyle az önce neredeyse kardeşimi öldürecektim.
Hızlıca oradan uzaklaşacağım sırada İlker'in hızlı geldiğini gördüğümde beni fark edince hızını yavaşlatınca ben onun aksine bir kaç adımla tam olarak yanına vardığım gibi onun kolundan tutup

" Tunç'a söylediklerin doğrumu"
dediğimde. Korku ve endişe dolu gözlerle başını olumlu anlamda salladıktan sonra

"Evet efendim. Kızı şuanda morga koydular. Bemde onu haber vermek için geldim" deyince.

Aklım, ruhum, beynim dundu, ne dedi o mormu dedi ama Hasret o soğuk yerde olamaz acı tüm hücremi işgal edercesine uzuvlarım yanıyordu.

Küçük bir çocuğun yanında annesini feci bir şekilde öldürdükleri yetmemişti şimdi de daha dile dökmeye kıyamadığım sevdiğim kaldını almış olamazlar, böyle bir şey olamaz, bu mümkün değil. Gerçek olamaz, o da annem gibi beni terk edemez, bu çok bencilceydi.

Ben onu öpmeye kıyamazken onun saçını okşamaya kıyamazken onu benden koparamazlar başımı hızla iki yana sallasamda kendimi morgun kapısında bulu verdim.

Benim burada ne işi vardı
Morgun kapısında sanki suçluları  zindana koymuşlarda kaçmamaları için bekliyordu kapının önündeki  görevli.

Görevliden bir kaç metre uzağında adeta ayaklarım olduğum yerde çakılı kaldı. Bir türlü ayaklarım gidemediği için sırtımı duvara yaslanarak derin bir nefes aldıktan sonra gözlerimi olağanca kapattım.

Her şeyinle ilkimsin Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin