79

677 23 11
                                    

Gelecek bölüm FİNAL :(


"Burada yollarımız ayrılsın." Dedim iç hatların çıkışında. Atatürk Havalimanı'nda öylece dikilen iki kız kardeş olarak oldukça komik görünüyorduk. İmge cümlem üzerine kaşlarını çattı.

"Nereye gideceğim ben ya?" dedi homurdanarak. Sırt çantamı önüme alıp içini karıştırdım ve evin anahtarlarını çıkarttım.

"Al bunları ve eve git. Hem saati ben görmeden al yoksa ağlarım."

İmge'nin bakışları anında değişti. Anahtarı kapıp sinsice sırıttı. "Sen mükemmel bir detaysın İdil'im."

"O saati bir süre bana gösterme olur mu? Acım büyük..."

"Denerim." Demesiyle güldüm. Biliyordum ki o saati bugün akşam bağıra bağıra bana gösterecek ve ne kadar güzel olduğuna dair nutuklar çekecekti. Klasik İmge Öncü.

"O zaman..." dedi tereddütle. Köşede bekleyen taksileri çenemle işaret ettim.

"Evde görüşürüz."

"Eğer kötü bir şey olursa..."

"Baş edebilirim." Dedim ciddi bir biçimde. "Ayrıca kötü bir şey neden olsun ki? Sadece onu karşılamaya geldim."

İmge başını ağır ağır salladı. Beni sıkıca kucakladı ve geri çekilirken de kulağıma, "Dikkatli ol." Diye fısıldadı.

İmge taksilere doğru ilerlerken bir müddet onu izledim. Taksiye binip gittiğindeyse derin bir nefes aldım. Telefonumla saati kontrol ettim ve Hazar'ın uçağının inmesine kırk beş dakikadan fazla zaman vardı. Omuzlarımı dikleştirdim ve dış hatlara doğru yürüdüm.

Belki kaderime belki de en büyük mutsuzluğuma... Ne olduğunu bilmeden sadece yürüdüm.

• • •

Bekliyordum.

Uçak inmesine rağmen Hazar'ın çıkmasını bekliyordum. Kalabalık öylesine fazlaydı ki; onu kaçırmaktan deli gibi korkuyordum. Etrafımdaki insanlar merakla kapıya bakıyor ve çıkacak insanı bekliyordu. Hemen yanı başımdaki adam bir kartona Arthur Chambers yazmış öylece dikiliyordu. Acaba ben de Hazar Acar yazmalı mıydım? Sonra bu fikrin saçmalığına gülmeden edemedim.

Uzun boylu insanlar yüzünden onu göremezsem diye korkup biraz daha önlere ilerledim. Beklemeye devam ettim. Çıkan her insanın yüzüne baktım. Bana dünyanın en güzel yüzü gelen yüzü bekledim. Onu görünce kalbimi saracak heyecan için kıpırdanıp durdum. Ama kimse gelmiyordu. Bir şey mi olmuştu? Ya da bilet bilgileri mi yanlıştı?

Korkuyla telefonumu çıkarttım ve bilgileri kontrol ettim. Doğruydu. Bu uçaktı ama Hazar görünmüyordu. İnsanlar çıktıkça çıkıyor ama bir türlü Hazar görünmüyordu. Yedi aydır hasret kaldığım adam yoktu.

Gözlerim sızlamaya başlamışken telefonu kilitleyip cebime attım ve kendime hakim olmaya çalıştım. Eğer gelmezse...

Bu ihtimali düşünmekten kaçındım.

Kendimle uğraşırken kafamı kaldırdım ve koca sırt çantası ile birlikte valizleriyle onu gördüm. O dağınık saçlarının son gördüğümden bu yana daha da uzadığını fark ettim. Yüzünde anlamsız bir ifade vardı. Fakat o bile Hazar'ı olduğundan daha da güzel gösteriyordu. Allah'ım neden onu bu kadar güzel yaratmıştın? Ya da neden bu kadar güzel bir sevgiyi bana bahşetmiştin?

Hazar'ın kusurlarına bile vurulduğumu biliyordum. Öyleydi de. Üzerindeki koyu kot, mavi gömlekle bile öyle can yakıcıydı ki. Dudaklarım titredi ve gözyaşlarım gözlerime hücum etti.

Hazar...

Sen şu hayatta başıma gelen en büyük felaketimsin ama iyi ki geldin be güzel adam. İyi ki benim başıma geldin. 

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin