Kitabın tamamını dreame uygulamasında bulabilirsiniz. Münevver Kayhan ismiyle bulabilirsiniz
Ejazdan...
Geçen Yedi yılda çok şey değişmişti. En başta ben değişmiştim. Görünüş aynıydı ama içi çok farklıydı. En başta adım farklıydı, Ejaz Fakhri.
Yedi yıl önce o yatakta bırakmıştım ben Miranı, orada silmiştim 27 yıllık hayatımı. O uçağa Ejaz olarak binmiştim ve o gün bugündür Ejaz'dım.
O gün uçakla Dubai' ye gelmiştim. Yurt dışında okuduğum sıralarda başım sıkıştığında sürekli gittiğim kişiye Omar Abinin yanına gelmiştim. Omar Abi ağır abiydi aynı zamanda da yer altının en karanlık mafyasıydı. Onunla üniversite yıllarımda birçok toplantıya katılmıştım bundan dolayı beni herkes onun veliahtı sanıyordu ama ağalık ve yeraltı yan yana yürümeyince bende ağalığı seçmiş bu işlerden elimi ayağımı çekmiştim. Ta ki düğün günüme kadar Omar Abinin belalılarından biri anlaşılan bizim düşman aşiretlerden birisinin arkadaşıymış. Tabi bizim düğüne de gelmiş ve beni görünce anında tanımış. Sonrası ise standart hikaye ailemle tehdit edildim ve onları bıraktım. Yanlarındayken onları koruyamaz mıydım? Elbet korurdum ama zor olurdu onların hayatları sürekli tehlikede olurdu bundan dolayı da en iyisi gitmekti. bende en iyisini seçmiştim. Şuan sorsalar pişman mıydım hayır ama özlemiştim. Konağı, doğup büyüdüğüm memleketi, İclal'i, Miraz'ı ama en çokta Masal'ı.
Yedi yıl geçmişti. Onsuz yedi yıl ama bende hiçbir şey eksilmemişti. Kokusu hala burnumdaydı. O şeftali kokusu uğruna büyük bir şeftali bahçesi edinmiştim ama onun yerini kokusunun yerini hiçbir şey tutmuyordu.
Her gece gözleri gözlerimin önüne geliyor onun o Çipil çipil bakan gözleriyle uyuyordum. Bir çok kadını almıştım hayatıma ama olmamıştı. Başka Kadınlarla gönül eğlendirmeye çalışmış, birçok kadınla yatmaya niyetlenmiştim ama olmuyordu. Hiçbiriyle ileri gidemiyor, hiçbirine dokunamıyordum.
Biliyordum ki Masal beni çoktan unutmuştu. Yasin'in dediğine göre İstanbul' a ailesinin yanına dönmüştü. Okuyordu ve bir sevgilisi vardı. Tabi bu altı yıl önceki bir durumdu. Yasin gitmemi umursamadığını isabet olmuş dediğini söylemişti. Zaten bende o günden sonra bırakmıştım araştırmayı. Zaten beş yıl öncede her yerde öldü haberimi yaymış tanınmaz halde bir ceseti de konağa yollamıştım. Biliyordum yaptığım iğrenç bir şeydi ama yapmak zorundaydım.
Ben ölünce(!) düşmanlarım ailemin peşini bırakmıştı.
Gene düşüncelere dalmıştım ki odamın kapısı çalındı. Burada Omar Abinin şirketlerinin başında duruyordum. Petrol ve ticaret işiyle uğraşan Omar Abinin manevi oğlu konumundaydım şuan tüm Dünya'da.
Dubai'li petrol kralının manevi veliahtı olarak geçiyordu şuan adım basında. Tabi bu gündüz ki işimizdi.
Düşüncelerimden hızla çıkıp kapıdaki kişiye
"Gel" dedikten sonra asistanım Elvin içeri girdi. Elvin iyi kızdı bir Kübra olmasada idare ediyorduk. Elindeki yarım saat önceki toplantı notlarını masama bıraktı ve masadaki evrakları alıp
"Başka bir isteğiniz yoksa çıkabilir miyim Ejaz Bey" dediğinde başımla onu onayladım ve
"Çıkabilirsin" dedim. Arap bir ülkede de olsak şirkette çok Arapça konuşulmuyordu. çoğunlukla Türkçe ya da İngilizce konuşuyorduk. Elvin ve Omar amca şirkette Türkçesi iyi olan sayılı kişilerdendi. Neredeyse şirketin hepsi yedi yılda benim sayemde Türkçe öğrenmiş olsada herkesin becerebildiği söylenemezdi tabi bende bu kadar yılda Arapça öğrenmiştim ama mecbur kalmadıkça kullanmıyordum.
Bunları düşünürken bir yandan da toplantı notlarını inceliyordum. Amerikan bir iş adamıyla anlaşma imzalamıştık. Yıllardır Amerika'dan uzak dursam da buraya kadar kaçabilmiştim. Toplantı notlarının tam olduğunu görmemle onu da masama bıraktım ve şirketten ayrıldım.
Eve geldiğimde Omar Abi ortalarda gözükmüyordu. Evin benim olan bölümüne doğru adımladığımda birden sinema odasından elinde Mısır kovasıyla Buğlem çıktı ve önümü kesip gözlerini gözlerime dikti. Bu hareketine karşı soru dolu gözlerle ona baktığımda bana şirin bir gülümseme sundu ve
"Ejaz sözünü unutmadın demi" dedi. Ne sözünden bahsetiyordu ki şimdi. Birden düşünmeye başlayınca Buğlem'in suratı ağlamaklı bir hal aldı
"Unuttun işte" diyerek yanımdan geçmeye yeltendi ama onu kolundan tuttum ve
"Unutmadım tabiki Buğlem, hiç unutur muyum"dediğimde boşta olan koluyla bana sarıldı ve
"O zaman akşam için hazırlanmaya başlayayım" diyerek odasına doğru ilerlediğinde bende kafamdaki düşüncelerle evin bana ait olan bölümüne geçtim.
Kendi bölgeme adımımı atmamla burnuma dolan şeftali kokusu bana her zamanki gibi aile sıcaklığını bahşetmiş, evimde olma hissi yaratmıştı.
Bu kokuya burnum alıştıktan sonra hızla üzerimdekilerden kurtuldum ve hızlı bir duş aldım. Bu duş beni beklediğimden daha fazla rahatlatmıştı ama o an aklıma gelen Buğlem'le tekrar gerilmiştim. Acaba ona Ne söz vermiştim.
Bu düşünceleri bir kenara bırakıp akşamki teslimat için hazırlanmaya başladım. Buğlem'i bir şekilde atlatırdım nasıl olsa. Alt tarafı yemek sözü falan vermişimdir diye düşünüp hızla siyahlara büründüm ve evin bana ait olan bölümünden ayrılıp merdivenlerden aşağı doğru adımladım ama keşke adımlamasaydım.
Buğlem son derece şık bir şekilde beni bekliyordu. Anlaşılan bugün ondan kaçamayacaktım. Gözlerimiz buluştuğunda Buğlem'in gözlerinde yedi yıldır ilk kez bu kadar derin bir kırgınlık görmüştüm. İşte o an anlamıştım ki ben şuan çok mühim bir hata yapmıştım. O an cenaze namazıma hazırlanırken Omar Abi resmen Hızır gibi yetişmişti. Merdivenlerden hızla inen Omar Abi yanıma gelince durdu ve elini omzuma atarak konuştu
"Oğlum ben gidiyorum sizde galada iyi eğlenin" dediğinde her şey dank etmişti.
Bugün Buğlem'in Doğum günüydü ve Bir ay kadar önce ben ona Doğum gününde çok sevdiği bir modacının galasına götüreceğime söz vermiştim.
Omar Abi o sözlerinden sonra aynı hızla evden ayrılınca biz Buğlem'le yalnız kalmıştık. Bunun üzerine bende Buğlem'in yanına geçtim ve gülümseye çalışarak
"Nice yıllara" dedim. Buğlem bana hüzünle baktı ve
"Unuttun demi" dedi. Sesindeki kırgınlık ve acizlik iki metre uzaktan bile anlaşılırdı. Annesini Doğum gününde kaybetmişti bundandı ya bu günün onun için çok özel olmasının nedeni. Ona mahcubiyetle gülümsedim ve
"Unutmadım" dedim. O an beni baştan aşağı incelediğimde bende istemsizce onu incelemiştim.Tepeden tırnağa simsiyah giyinmişti. Zaten dışarıda genelde koyu renkler giyerdi bazen beyazda giyerdi ama bu çok nadir olurdu. O an beni düşüncelerimden ayıran Buğlem'in sorusuydu.
"O zaman neden simsiyahsın" dediğinde gözlerimi gözlerine kilitledim ve
"Karanlık bir kadının yanına karanlık bir adam yakışırdı çünkü" dediğimde Buğlem bana gözlerini kısarak baktı ve
"Miran yakışıklılığını ve karizmanı çok iyi kullanıyorsun ama bende bedenimi çok iyi kullanırım" dediğinde resmen beni tehdit etmişti. Buğlem zaten bir cilve yaptığında bide kızdığımda Miran derdi
Buğlem rahat bir kızdı. Yurt dışında doğmuş ve buranın gelenekleriyle büyümüştü. Burada evlenene kadar olmaz kanunu veya bekaret zorunluluğu yoktu. Buğlem'de zaten böyle kurallara uyacak bir kız değildi. Onun beni arada köşeye sıkıştırdığı zamanlar cidden oluyordu ama be o ilerisini bekliyordu ne de ben ileriye gitmek istiyordum.
Buğlem'in bu hareketinden sonra elimi beline attım ve kapıya doğru ilerlettim. Bu sözün üstüne ne söylesem olmazdı çünkü.
Kapıdan çıktığımızda bizi hazır bekleyen arabaya yerleştik ve kemerlerimizi bağladık. Gözümüze güneş gözlüklerimizi taktık ve işte şimdi ikimizde gala için hazırdık.
Bir saatlik bir yolculuğun sonunda gala yerine gelmiştik. Buğlem'e baktığımda yüzündeki gülümseme silinmiş yerini dışarıya karşı olan maskesi almıştı. Birbirimize fazla benziyorduk belkide bundan dolayı anlaşıyorduk. Bende suratıma en sert ifademi takındım ve hızla arabadan inip Buğlem'in olduğu tarafa adımladım. Kapıyı açıp Buğlem'i indirmemle yüzümüze flaşlar patlamaya başlamıştı bile gene uzun bir uğraş yaşayacaktık anlaşılan benim fotolarımın yayınlanmaması için ama alışmıştık artık böyle durumlara. Kameralardan bir an önce kurtulmak için hızla içeri adımladık ve yerimize geçtik.
Değişik bir kaç saatin sonunda bunun bir kıyafet defilesinin galası olduğunu anlamıştım. Cidden karmaşık bir geceydi ve cidden çekilicek bir çile değildi. Sonunda bittiğinde herkes gibi bizde arabamızdaki yerimizi almıştık. Saate baktığımda tamı tamına beş saattir burada olduğumuzu fark etmem uzun sürmemişti.
Saatin farkına varmamızla Hızla yola koyulduğumuzda Buğlem bir aksilik olduğunu çoktan fark etmişti çünkü eve gitmiyorduk. Bana döndü ve
"Ejaz bu araba nereye gidiyor" dediğinde bu sorusuna hafif bir tebessüm ettim ve
"Senin Doğum günü hediyene gidiyor" diyerek gizemi iyice arttırdım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Güzel Mecburiyetim: Yol Ayrımı (Tamamlandı)
General FictionKitabın tamamı DREAME UYGULAMASINDADIR. İndirip ücretsiz okuyabilirsiniz. En Güzel Mecburiyetim kitabının devamıdır. Onu okumadan bu kitabı anlayamazsınız. Yorulmuştu artık genç kadın. Yıllardır tek başına savaşmaktan yorulmuştu. Bunca sene ya...