Benim Jongin (Oneshot)

3.4K 200 38
                                    

Öleceğinizi bildiğiniz halde birilerinin size umut vaadetmesi nedir bilir misiniz? Bilemezsiniz. Sizden bunu bilmenizi de bekleyemem değil mi? Çünkü her gün ölüme biraz daha yaklaşan siz değilsiniz. "Hastahanede vakit geçirmenin 1000 yolu" adlı bir kitap çıkarmak istiyorum şu sıralar. Yani eğer mümkünse ölmeden önce. Aylardır bir işe yaramadığını düşündüğüm doktorların gözetiminde uyanık kalmak için yapmadığım şey kalmadı diyebilirim. Zavallı ailemi de burada, başımda nöbetçi gibi bekletmek hiç hoşuma gitmiyordu. En az benim kadar onların da sıkıldığının farkındaydım. Fakat ölümü beklemekten başka yapacak birşeyim yok burada.

"Senin Jongin buralardaymış."

Babamın sesi düşüncelerimi alt üst etmişti. Özellikle de söyledikleri. 'Benim Jongin' maalesef benim değildi.

Babam baş ucumda ki sandalyeye oturmuş benimle birlikte dergileri karıştırıyordu. Anlaşılan şansına bir magazin dergisi denk gelmişti.

"Verir misin?" dedim eline uzanarak. Dergiyi bana uzattı hemen.

Haberi fazla aramama gerek kalmamıştı. Sayfaları çevirirken ilk o başlık dikkatimi çekmişti zaten.

"Kim Jongin Hayranlarını Ziyaret Ediyor!"

- Ünlü şarkıcı, hastahane ziyaretinde. Hasta hayranlarından ve yakınlarından gelen mektuplara göre böyle bir karar alan şarkıcı, 2 gündür Seul'de hastahane gezisi düzenlemişe benziyor.-

Haberin altında bir de resim vardı. Bembeyaz yatakta yatan 13 yaşlarında sarı saçlı güzel bir kız vardı. Hastalığı benimki kadar ilerlememişe benziyordu. En azından daha erken kavuşmuştu hayallerine. Resimde ikisinin de yüzü açıkça görünüyordu.

Dergiyi fırlatıp atmama sebep olan da buydu ya. Kız ona aşkla bakarken Jongin'in yüzünde gördüğüm tek duygu acımaydı. O da acımaktan başka bir şey yapmıyordu. Gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Babam şaşkınlıkla bir bana bir de dergiye baktıktan sonra rahatsız koltuktan kalkarak odanın diğer ucundaki dergiyi almaya gitti.

Dizlerimi kendime çekip başımda dökülmeye yüz tutmuş son bir kaç tel saçı yolmaya koyuldum.

Odanın içindeki sessiz inleyişlerim dışarıya da yayılmış olmalıydı ki aralanan kapının ardından annemin sesini duymuştum.

"Kyungsoo, tatlım iyi misin?"

'Iyi değilim!' diye bağırmak istiyordum. "Ölüyorum!"

Ağlıyordum, içimdeki hastalığı kusarcasına ağlıyordum. Babam annemi aceleyle kenara çekip bir hemşire çağırarak yanıma geldi. Beni sakinleştirme çabalarını veya onları üzüyor olmamı umursamamıştım.

Hemşire elinde bir iğne ile beni sabit tuttuğu an uyutmaya hazırlanmıştı. Boğazımdan acı bir çığlık yükselirken gözyaşlarımla karışarak yatağa damlayan kan kendini gösterdi. Işte olmasından nefret ettiğim bir şey daha..

Sakinleşmenin zamanı gelmişti sanırım. Yavaşça başımı dizlerimden kaldırdım ve annemin üzgün bakışlarıyla karşılaştım. Hiç zaman kaybetmeden kana bulanmış yüzümü bir mendille temizledi. Böyle şeylere alışmıştı artık. Her an kan görmeye karşı hazırlıklıydı. Benim yüzümden.

Hemşire kolumu kavradı ve iğnenin içindeki sıvıyı damarlarımda serbest bıraktı. Kendimi yorgun hissediyordum. Annem nazik bir şekilde yatağa uzanmamı sağladı.

"Yapma bunu kendine." diye mırıldanıyordu.

"Yalvarırım üzme beni."

Sahiden ben mi yapıyordum bunu kendime? Sokağa çıktığımda insanların beni parmakla göstermesini ben mi istiyordum, "aa bak saçı yok" demesini..

MY JONGIN (Oneshot)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin