4 yaşındayım babam çıktığı bir iş seyehatine giderken ısrarlarıma dayanamayıp beni de alıyor yanına annemden yeni ayrılmış daha, beni kırmak hiç istemiyor ne istesem yapıyor, evliliğini yürütmeyi başaramadığı için küçücük kızını sıcak bir aileden mahrum bıraktığına inanıyor çünkü. Bu hatasını telafi edebileceğini düşünerek, kendi ilkeleriyle uyumlu olan isteklerimi geri çevirmemeye gayret ediyor. İşte bu seyahatte bu isteklerinden biri.
Özellikle annemle evlilikleri kötü gitmeye başladığından beri çok daha korumacı davranıyor babam, zaten benim hatırlayabildiğim iyi anlaştıkları bir dönemde yok ne yazık ki, babamın bu korumacılığı yüzünden çocukluğumu yaşayamadım desem yalan olmaz. Düşerim diye özgürce koşmama izin vermez, başıma bir iş gelir diye parka bile göndermezdi beni. Bu yaptıklarının çocukluğuma mani olmak olduğunu düşünmezdi hiç. Onun için önemli olan fiziksel olarak sağlıklı bir şekilde hayatta kalabilmekti, insanın bir de beslenmesi gereken bir ruhu olduğunu anlayamazdı. Mesela çikolata,dondurma gibi çocukluğun vazgeçilmezi olan şeyler hiç giremedi bizim evin kapısından, zaralı oldukları gerekçesiyle. Annemle ayrıldıkları gün beni annemin kollarından çığlık kıyamet aldığında beni avutabilmek için sorduğu''ne istiyor benim güzel kızım, ne alayım ona?'' sorusuna verdiğim ''pespembe bir pamuk şeker'' cevabı bile vazgeçirememişti onu abur cubura olan düşmanlığından. Çocuk aklımla o gün çok kızmak istedim ona, bana öpmem için uzattığı yanağını öpmeyecek kadar çok kızmak hem de. Ancak içten içe hiç kızamadım; kendi bildiği en iyi yollarla, iyi bir baba olmak istiyordu çok sevdiği küçük kızına. Bazen öyledir işte sadece çok severek bile zarar verebilirsiniz bir insana.
Annem mesela onun tam tersi, o olmasa belki çikolatanın,dondurmanın,cipsin, pamuk şekerin tadı nasıldır hiç bilemeyecektim çocukluğumdan kurtulana kadar. Ellerimi hiç bırakmayan babamın aksine,o hiç elimi tutmadı benim. Ayakta durmak için kimselere ihtiyacın yok derdi hep. O hep özgür yetiştirmek istedi beni. Babamla en çokta bu yüzden kavga ederlerdi küçücük çocuğu elini bile tutmadan gezdirmek ne demekti; koşardı, düşerdi, dikkat etmez bir arabanın önüne fırlayıverirdi. Babam böyle tepki verdikçe annem dizlerinin üzerine oturur ''Bakma sen babana, özgür insanlar her zaman daha dikkatli olur derdi.''
Babamla tanışmasaymış güzel sanatlar mezunu bir sanatçı olacakmış annem, mümkün olamamış. Babam bembeyaz bir tuvalken tanışmış annemin renkleriyle, gözlerini alamamış tabi ondan. Annem de belki onun beyazlığından,renksizliğinden etkilenmiştir bilmiyorum hiç anlatmadı nasıl aşık olduğunu babama. Zıt kutuplar işte çekilmişler birbirlerini görür görmez .
Babam avukat, annemin beni yanında tutmak için verdiği bütün savaşa rağmen kazanıyor velayet davamı. O kadının ellerine bırakamaz biricik kızını başına bir iş gelir, Allah korusun küçücük kızın doldurur aklını özgürlük zırvalıklarıyla. Bütün gücünü kullanıyor o yüzden velayetimi almak için. Anneciğimin yapabileceği bir şey kalmıyor beni görebildiği kısıtlı zamanında bile yalnız kalamıyoruz onunla ya illa birilerini gönderiyor babam yanımda ya da annem eve geliyor tabi babam evde yoksa. Büyük aşklar da böyle oluyor işte ya körkütük aşık oluyorsunuz aranızdaki dağlar kadar büyük, yıldızlar kadar parlak, nereden baksanız görünen o farkları göremeyecek kadar hem de, ya da nefret ediyorsunuz birbirinizden hiç sevmemiş gibi. İki muazzam duygu nefret ve aşk ne kadar farklı duruyorlar birbirinden ama ne kadar da aynılar birbirleriyle daha küçücük yaşımda öğrenmek zorunda kalıyorum bunları, küçücük gözlerim bile yetiyor görmek için. Annem velayetimi kaybettikten sonra hiç kavga etmiyor babamla beni daha fazla görebilmek için, biliyor çünkü ''hayır'' demek bir işe yaramaz bunu bile alır elinden. Çok korkuyor annem, babamdan değil, beni sonsuza kadar görememekten, babamın beni doldurup , bir gün ondan nefret edecek hale getirmesinden korkuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarın Diye Bir Şey Yok (Tamamlandı)
Mystery / Thriller"... Üzerimdeki ölü toprağı rüzgara karışıp giderken kendimi hiç hissetmediğim kadar canlı hissediyorum. Aslında en büyük hayalimiz sabah uyanabilmek olmalı, eğer yarın sabah uyanamayacağımızı bilsek hangi hayal kırıklığımız yakabilir canımızı? Nefe...