İrem'in AğzındanSonunda başarmıştım. Yıllardır hayalini kurup, uğruna emekler harcadığım mesleğime kavuştuktan sonra en başarılı restoran listesindeki ikinci restoranda şefliğimi almıştım. Tabi bu uzun yolda ne badireler atlatmıştım orası ayrı.
Restoranın müdürü beni arayıp aralarında görmek istediklerini iletince ne kadar sevindiğimle şaşkınlığım harmanlanıp beni bir süreliğine dış dünyadan uzaklaştırmıştı.
Şimdi günün ilk ışıkları ile yataktan kalkıp mutlulukla hazırlanmaya başladım. Rahat bir tarzım olduğu için her zamanki gibi beyaz tişörtümün üstüne kot tulumumu giyip, hafif makyajımı yaptım. Ayaküstü sandviç hazırlayıp yedikten sonra beyaz ayakkabılarımı da giyip yola koyuldum.
Alaz'ın Ağzından
Her zaman olduğu gibi bugünde kargalar kahvaltısını etmeden kalkıp işimin başına geçtim. Üstümü değiştirip sıcak mutfağa adımımı attım. Tabi mesai saatinden önce geldiğim için kimse yoktu. Hali hazırda kimse yokken günün menüsünü oluşturup tüm hazırlıkları yaptıktan hemen sonra, ilk komiler, ardından su şefim* ve diğer ekiptekiler geldiler. Herkes benim onlardan önce mutfakta olmama alışık oldukları için yadırgamayıp günlük işlerine koyuldular. (Su şef: Şefin yardımcısı, ikinci şef anlamında)
''Günaydın şefim. Erkencisin yine.''
''Bir alışamadın gitti Serdar. Komi çocuklar bile alıştı be oğlum.''
''Bünye böyle işine aşık şefe alışık olmayınca zorlanıyoruz tabi. Sende halimizden anla.''
''Aşık olunacak bir şey olmadığı için işime aşığım. Seni de bu yüzden hiçbir sınavdan geçirmeden hem su şefim hem de ortağım yaptım hatırlatırım.''
''Gururlandırıyorsun. Şimdi sen yine tüm her şeyi halletmişsindir. Günün menüsü ne?''
''Şimdi ilk olarak Minestrone çorbası yapıyoruz. Ardından Penne Arabbiata ve Gnocchi gelecek. Atıştırmalık olarak, Bruschetta ve Ricotto dolgulu patlıcan sarması. En son tatlı olarak, Cannoli ve Panna Cotta ile menüyü noktalandırıyoruz.''
''İtalyan mutfağı günü diyorsun. Ben başlıyorum o zaman. Sana kolay gelsin.''
''Sağol benimde işim az kaldı gerisi sende. Malum bazı ortaklarım toplantı işini üzerime yıktı da.'' Dedi Alaz hem ortağı hem de arkadaşı olan Serdar'a kinaye yaparak.
''Valla çok adi bir ortağın varmış Allah kolaylık versin kardeşim.'' Serdar her zaman olan rahat tavrı ile karşıladı arkadaşının kinayesini.
''Yüzsüze bak ya. İnsan biraz utanır be. Bir de gevşek gevşek gülüyor karşımda.''
''Ben olmasam kim güldürecek lan seni. Ne güzel hayatına neşe katıyorum. Ama beyimiz kalkmış nankörlük yapıyor.''
''Ya pür neşeyim hayatıma girdiğin andan beri. Neyse gideyim geç kalacağım yoksa.''
''Sana iyi toplantılar abicim. Şimdi takım elbise giyip bir de kravat takarsın sen değil mi ya?'' Serdar gülerek Alaz'ı sinir etmeye devam ediyordu.
''O kravatla seni boğucam abicim bir geleyim ben buraya. Hadi koçum işine bak görüşürüz.''
Alaz odasına gidip, nefret ettiği takım elbise ve takınca boğulduğu kravatını giymeye başladı. Her kravatını yapmaya çalıştığında bin küfür savurup yine başaramıyordu. En sonunda boynundan çıkarıp takmamaya karar verdi. Ne de olsa çok ciddi bir toplantı da değildi hani. Altı üstü rakip restoran sahipleriyle en yakın rakibinin restoranında yemek yiyip menüler hakkında konuşacaklardı. Spor ceketini giyip odadan çıktı ve arabasına atladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşli Mutfak |ASKIDA|
General Fiction"Aşık olunacak bir şey olmadığı için işime aşığım." ALAZ TUNA BAYRAKTAR Sonunda başarmıştım. Yıllardır hayalini kurup, uğruna emekler harcadığım mesleğime kavuştuktan sonra en başarılı restoran listesindeki...