ARAYIŞ (Bölüm 23)

48 17 0
                                    

Sabah koridorda bağrışan çocukların sesiyle uyanan Suphi ve Tolga yataklarında hemen hemen aynı zamanda doğrularak birbirlerine baktılar. Tolga'nın yüzünde yeni güne uyanmanın sevinci, Suphi'nin yüzünde ise bugün Şevkiyi bulacağı telaşı ve sevinci vardı. Her ikisi de yataklarından çıktılar. Suphi, doğru pencere kenarına giderek pencereleri açtı. Bir anda içeriye dolan temiz hava sanki Tolgayı harekete geçirmişti. Tolga'da yatağından çıkarak üstündekileri çıkarmaya başladı.

Pencere kenarında dışarıyı gözleyen Suphi birden gece gördüğü ceketli çocuğu hatırladı. Kimdi ki o çocuk. Yüzünü görmemişti ama ortalama olarak kendi yaşlarında biri olduğunu saptamıştı. Kafasında bu düşüncelerle kendini meşgul ederken birden Tolga'nın sesi duyuldu;

+ Ne yapıyoruz bugün?

- Ne yapacağız işte,hem iş arıyacağız hem de Şevkiyi arıyacağız.

+ Oo süper. Bakalım bugünkü sergüzeştimiz nedir.

- Ney güzeş ney güzeş?

+ Sergüzeşt ağabey, sergüzeşt. Macera demek. Bize de Edebiyat hocası Nazmi Bey öğretti.

- Haydi boş ver macerayı da gidip kahvaltımızı edelim.

Yatakhanede ayaküstü geçen bu sohbetin ardından Kerime hanımın gözüne batmadan yemeklerini yiyen ikili daha sonra temkinli adımlarla bahçeye çıktılar. Takip edilmediklerini anlamak için bahçedeki dut ağacının altında uzunca bir süre oturdular. Kerime ortalıklarda yoktu. Bundan emin olduktan sonra yine dünkü bahçe duvarına yanaştılar ve duvarın taşlarına basarak mahalleye açılan dünyalarına atladılar.

Dünkü Şevki'nin görüldüğü yere gitmek için aşağı cami yoluna yöneldiler fakat köşeyi döndükleri vakit karşılarına Sütçü İsmet'i buldular.

İsmet;

+ Amaan bakın burada 2 kaçak varmış.

Üzerlerindeki şaşkınlıkla geveleyen çocuklardan öne çıkan bu defa Tolga oldu;

- Yok İsmet emmi ne kaçağı. Müdür bey rahatsızlanmışda alt sokaktaki aktara gidiyoruz.

+ Hm. O zaman önüme düşün sıpalar. Çünkü aktar üst sokakta kaldı.

-...

+ Tamam len tamam. Hade nereye gidiyorsanız gidin.

Bu sefer söze atlayan Suphi;

- Bizi gördün mü İsmet emmi?

+ Tamam dedim evladım görmedim sizi.

İsmet'i atlatan çocuklar koşar adımlarla oradan uzaklaştılar. Yolda tempolarını düşürdükleri bir vakit Suphi;

+ Bak Tolga, az aşağıda cami yolu ikiye ayrılıyor sen aşağı çataldan git bende yukarıdan. Kim görürse durdurur konuşur öteki de onu bulur zaten.

Onu başıyla onaylayan Tolga, cami yoluna geldiklerinde aşağı yola girdi ve belki de görse tanıyamayacağı Şevkiyi aramaya koyuldu.

Yoldan bir tur geçti kimsecikler yoktu. İyice aradığını Suphiye belirtmek için indiği yolu tekrardan çıktı yine kimsecikler yoktu. Artık yorulmuş bir halde yavaş yavaş yürümeye başladı. Aklına birden asker olacağı düşüncesi geldi. Hava kadar parlak olan gülüşlerini etrafa saçarken yanından geçen kasketli bir adam onun başını okşadı. Adamın yaptığı bu hareket hoşuna gitmiş olacak ki yanından geçtiği dükkan esnaflarına biraz sevinçli biraz da şımarıkça 'selamın aleyküm' , ' selamın aleyküm ' demeye başladı. Sokağın bitmesine yakın durdu. ' Suphi ağam beni çoktan caminin önünde bekliyordur ' diye düşündü ve sağa sola son kez bakınmaya başladı. O sırada köşedeki berberin dışarıda havlu asan iri yarı kalfasıyla göz göze geldi. Kalfa iri yarı olduğundan Tolga ürkek bir sesle 'selamın aleyküm berber ağa 'dedi. Çatık kaşları birden inen ve tebessüm haline bürünen kalfa; 'Aleyküm selam ' dedi ve içeri girdi.

Artık köşede yeterince beklediğini düşünen Tolga ise caminin önünde kendisini bekleyen Suphi'nin yanına gitti.

+ Ne yaptın? Var mı bir havadis?

- Yok Suphi ağabey.

+ Neyse o zaman seningeldiğin şu yokuştan başlayalım, yukarı çataldan buraya kadar dükkânlara işsoralım bari.


Kuyudaki IşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin