Jongin'in kafeye girdiğini gördüğümde gülümseyerek ayağa kalktım. Kollarını açtığında kollarının arasına girerek boynuna ufak bir öpücük kondurdum çünkü yanağına uzanamıyordum.
Jongin Jimin'e bakmaya başladığında "Otursana," diyerek Jongin'i boş sandalyeye oturttum. Yanına oturarak Jimin'e bakmaya başladım.
Jimin Jongin'e bakarak gevşek bir şekilde sırıttığında ve "Selam," dediğinde Jongin gözlerini devirdi.
Karnına dirsek attığımda o da gözlerini devirerek "Selam," demişti.
Üçümüz de birbirimizin suratına bakmaya başladığımızda ofladım. "Gerçekten, o kadar mutlusunuz ki ikiniz de."
"İki dakika öncesinde gayet mutluydum, güzellik. Biliyorsun."
Jongin ağzını karşılık vermek için açtığında elimi ağzına kaptarak konuşmasını engelledim. "Karnın aç mı senin? Bir şey yiyecek misin?"
"Yok, değilim," diyerek dudaklarını yaladı. Cebindeki telefonu çıkartıp masanın üzerine bıraktı, ardından kolunu omzuma atarak beni kendine çekti.
"Ben kalkayım," diyen Jimin'le başımı salladım. İkisini aynı ortama sokma sebebim belki biraz konuşurlar diye düşünmemdi ancak birbirlerinden ne kadar haz etmediklerini unutmuştum.
Ayağa kalkarak Jimin'e sarıldığımda Jimin kollarını belime dolamış, ardından ise ikimiz de geri çekilmiştik ancak Kai'nin gözlerinin üzerimizde olduğunu hissediyordum.
Jimin gittiğinde ve ben Kai'nin yanına oturduğumda bana ters ters bakıyor olduğunu görerek kaşlarımı çattım.
Kıskanılmak ve kısıtlanmaktan hoşlanmazdım. Hem de hiç.
"Bakma bana şöyle," diyerek gözlerimi kaçırdım. "Kıskanılmaktan nefret ederim, bilmiyorsun sanki."
"Biliyorum," diyerek boğazını temizledi. "Ama sarıldığın kişi Jimin'di, Jennie."
Bir şey söylemedim. Tartışmaya başlayabilirdik çünkü.
"Onlarla ne ara bu kadar-"
"Sana hiçbir zaman Mina'yla ne ara o kadar samimi olduğunu sormadım," diyerek araya girdim. Mina Kai'nin yakın bir arkadışıydı ve ben ona karışmıyorsam o da bana karışamazdı.
"O benim yakın arkadaşım. Bilmiyormuş gibi konuşuyorsun şu an."
"Jimin de benim yakın arkadaşım," diyerek geriye yaslandım.
"Daha birkaç haftadır tanışıyorsunuz."
"Bu yakın arkadaş olmamıza engel değil. Lalisa da benim yakın arkadaşım, onunla da tanışalı çok olmadı."
"Jennie-"
"Kai," diyerek söyleyeceğini kestim. "Lütfen. Uzatma. Bu konulardan nefret ettiğimi biliyorsun."
Derin bir nefes alarak parmaklarıyla masanın üzerinde ritim tutmaya başladı. Gergindi, konuşma uzarsa tartışacaktık ancak konuşmadan da durabilecekmiş gibi görünmüyordu.
"Sorun ne?" diyerek sert bir nefes verdim. "Neden kıskanıyorsun?"
"Çünkü üç aydır yokum," diyerek omuz silkti. "Saçma sapan şeyler yaptım. Aptal gibi davranıyorum. Benden vazgeçmiş olabilirsin, bir başkasından hoşlanmaya başlayabilirsin. Çünkü ben aptalın tekiyim ve seni kendimden soğutmaktan başka bir bok yaptığım yok. Şimdi bile."
"Gerizekâlı," diyerek kolunu aldım ve omzumun üzerine atarak kolunun altına girdim. "Ben seni seviyorum."
"Hâlâ eskisi kadar mı seviyorsun?"
Güldüm. "Daha fazla seviyorum."
"Yani yaptığım onca şeye rağmen-"
"Ya of," dedim. "Evet diyorum anlamıyor musun?"
Sırıttı. Ardından dudaklarını saçlarıma bastırdı.
•