Amerika
İlyada
Uzun bir uçak yolculuğunun ardından New Heaven havaalanına iniş yapmıştım. Bavullarımı aldıktan sonra dışarı çıktım. Amerika'nın kalabalık ve gürültülü hali beni rahatsız etmiş,aynı zamanda da ilgimi çekmişti. Oysa ki buraya gelmeden önce kampüsün küçük ve sessiz bir yerde olduğunu söylemişlerdi. Sanırım New York gibi bir yere gitsem ne yapardım bilmiyorum. Havaalanından çıktığımda,dışarda duran taksilerden birine atladım ve okula doğru yola çıktık. Okula vardığımızda gözlerime inanamamıştım. Üstünde Yale yazan kocaman bir kapı beni karşılamıştı. İçeri girdiğimde herkesin farklı alemlerde takıldıklarını gördüm. Kimi sınıflara gidiyordu,kimi çimlere yayılmış kitap okuyor,müzik dinliyor ya da arkadaşlarıyla eğleniyorlardı. Onları kısa bir süre inceledikten sonra yurda doğru yürümeye başladım. Yurt neyse ki okulun içindeydi ve ben bu fazlasıyla ağır olan bavulları taşımaktan kısa bir süre sonra kurtulabilecektim. Bavullarımla cebelleşirken,aynı zamanda yürümeye de çalışıyordum. Birden önüme bir karaltının çıkmasıyla beraber yere düşmem bir oldu. *Harika ilk günden rezil oldum. Okulun ortasında düşmekte neyin nesi lanet olsun! *
Ayağa kalkmaya çalışırken bir elin bana uzandığını gördüm;
-Çok özür dilerim,sanırım ikimizde önümüze bakmıyorduk.
Uzun boylu,kumral saçlı,yeşil gözlü bir çocuktu. Saçları omuzlarına kadar geliyordu. Üzerinde Manowar logosu olan siyah bir tişört ve kot pantolon vardı. Elini tuttum ve ayağa kalktım.
-Benim ismim Paul,bavullarımı taşıyım derken önüme bakmıyordum,sanırım sen de o arada bavullarınla uğraşıyordun. Yoksa senin gibi birini görmemem mümkün değil,diyip güldü.
+Merhaba Paul,ben de İlyada, tanıştığıma memnun oldum. Kayıt yaptırdın mı?
*Bunu derken aklım, “Yoksa senin gibi birini görmemem mümkün değil” demesi ve arkasından gülmesindeydi. Okula girdiğim anda böyle bir şeyin olmasını beklemiyordum. Sanırım ülkeye alışmam için gelen bir işaretti.*
-Hayır henüz yaptırmadım,bavullarımı bıraktıktan sonra kayıt bürosuna gidecektim. İstersen birlikte gidebiliriz. Malum okula ve ülkeye alışmak biraz uzun bir zaman alacak. Liverpool buraya göre baya bir sakin kaçıyor gerçekten.
+Ah kesinlikle haklısın. Atina'da genelde okullar şehir içinde olurdu,okullara ayrı şehirler olmazdı,hadi gidelim,bir an önce şu bavulları bırakmak istiyorum. Lanet olsun kolum koptu!
Yurda doğru yürümeye başladık, yurt görevlisine gerekli bilgileri verdikten sonra görevli bize anahtarlarımızı ve oda numaralarımızı verdi. Anahtarlarımızı aldıktan sonra asansöre bindik, uzun uğraşlar sonucu odalarımızı bulduk. Tam Paul'la nasıl vedalaşsam garip olmaz diye düşünürken Paul kendi oda numarasına baktıktan sonra benimkine de bakarak;
-Yok artık! Odalarımız karşılıklı,diyip kahkaha attı
Gözlerim istemsiz deli gibi açıldıktan sonra hem onun hem kendimin oda numarasını kontrol ettim,gerçekten karşılıklı odalarda kalıyorduk.
+Ne büyük tesadüf,en azından karşı komşum kim diye düşünme zahmetinden kurtuldum,diyip gülümsedim. O da gülmeme karşılık verdikten sonra vedalaşıp odalara girdik. Bavullarımı odaya fırlatırcasına bıraktıktan sonra odayı incelemeye başladım. Yan yana tek kişilik iki tane yatak,iki komodin,giysi dolabı,küçük bir televizyon ve üç kişilik bir koltuk vardı. Yanda da küçük bir masa duruyordu. Lavabo da hemen onun yanındaydı. Odanın içerisi aydınlıktı. Eşyaları yerleştirmek için dolabı açtığımda boş olduğunu gördüm,sanırım odada tek başımaydım. Eşyaları yerleştirdikten sonra biraz uzandım. O kadar yorulmuşum ki hiç tahmin etmediğim bir şekilde uyuya kalmışım. Uyandığımda saate bakmamla şok geçirmem bir olmuştu. Ders başlamıştı hatta 5 dakika da geçmişti. Koşarak odadan çıktım ve sınıfa doğru ilerledim. Içeri girdiğimde hoca dersi anlatmaya başlamıştı. Kafamı hafifçe özür manasında eğerek sıralara doğru ilerledim. 6. sırada Paul'u gördüm ve yanına oturdum.